istemiyor"du. Ah, Papandreu Papazı buna ikna edebilseydi ne kadar iyi olurdu.. Atinada öyle bir an geldi ki, sanki "kiralık üs" meselesi halledilse her şey bitecekti. Halbuki Ankara hiç de öyle bir niyet taşımıyordu ve A- merikanın iki tarafta, açıktan değil de perde arkasından oynadığı rol iş- leri karıştırmaktan başka bir şeye ya- miş Milletlerde onlar sadece Ada ram- larına kendi kaderlerini tâyin hakkını istemektedirler. Biz ise, iki cemaate de aynı hakkın verilmesini talep et- mekteyiz. Halbuki, Ada üzerindeki bü- tün haklarından, vaz geçecek bir Tür- kiye yarın sadece üssü noktasında di- renince herkes tarafından kolaylıkla haksız, sayılacaktır. YURTTA OLUP BİTENLER mamışken Beyaz Sarayda paniğe yol açınca mesele bambaşka şekle girmiş ve bu defa küçücük bir kiralık Us ba- his konusu olmaya başlamıştır. Türkiye tarafından en kesin tarzda, reddedilmiştir. Amerikanın anlayışsızlığı ramıyordu. Johnson, daha Krutcef se- sini yükseltir yükseltmez, rası andlaşmaların verdiği hakları kul- landığı için Türki- ye, tecavüze uğrar- sa Batının onun ya- nında yer alacağını ilan etteydi Ache- on'un o Conevrede düşündüğü ilk hal tarzı herkes tara- fından süratle ka- bul edilirdi. e Zira bugün hal tarzı, gene oşuna bağlı- dır: o Maikarlos ve Papandreu emin ol malıdırlar ki o hiç türklerle kalacaklardır. Türkler ne Za- man harekete geç mişlerse orumların o zaman sinmiş olmaları ve türk Jetleri o Kıbrıs se- masında (ouçunca Papandreunun İnö- nüye yalvar yakar mesajları (o gönder- mesi bu endişenin neticesi olmuştur. Üs İsteyen Kim? Amerikanm an- lamadığı Oo veya anlamak istemedi- ği şudur: (o Bütün üslerin edildiği yada Kıbrısta üs sağla- maya kalkışmak Aslında "üs", iyi niyetli Acheson'un Cenevrede meselenin tek mantıki hal tarza olan Taksime bulduğu yeni isim- milletlera- önemli Garip Müttefikler Papandreu bir hava çalmaktadır. Fakat bu hava dönüp dolaşmakta ve bir ucundan meşhur Megalo ideaya bağlanarak Kibrisin Yunanistana ilhakı nağmesiyle sona ermektedir. Papandreu, Kıbrısı Yunanistana ka- zandıran adam olarak tarih kitabından içeri girmek sevdasındadır. Grivas da bir hava çalmaktadır. Onun da havası, Papandreununkin- den de daha az dönüp dolaşarak gelmekte ve Enosiste düğümlenmektedir. Grivasın daha geçenlerde, vaktiyle ingilizlere karşı mücadelede öldürül- müş olan muavininin mezarı başında yaptığı konuşma ibret vericidir. Grivas, yanındakilerle birlikte bu mezarın başında Kıbrısı Yunanistana bağlamak ve Büyük Yunanistanın hudutlarını Kuzey Afrikaya doğru uzat- mak için yemin etmiştir. Bu suretle o da tarih kitabındaki "Kıbrısı Yu- nanistana katan adam" payesine taliptir. — Bir de bunların üçüncüsü Makarios vardır. Makarios bu hafta, he- definin Enosis olduğunu gürültüyle açıklamıştır. Makarios için bu, "asil bir gaye"dir ve bunu mutlaka gerçekleştirecek, tarih kitabına geçecektir. Kıbrıstaki işini e sonra Atinaya gittiğinde kırmızı, halının üs- tünde o yürüyece Bu üç müttefikin. nihayet bir müşterek tarafı vardır. Zaferi kazan- dıktan sonra olsa olsa bir triyumvira burarlar, tarihte görüldüğü gibi en akıllısı öteki ikiyi dehleyinceye kadar iktidarı paylaşırlar. Ama, bu üç ahbap çavuşların hınk diyicisine, bizim sevimli Krem- lin Sakinine ne demeli? Enosisin dünyada iki hasmı varsa, bunlardan biri de Türkiyeyse, öteki mutlaka Rusyadır. Halbuki üç rum, arkalarında Rusya olduğu şantajıyla Amerikayı parmaklarının ucunda oynatmakta- dırlar. Haa, işin burasında iş vardır da. ondan. Rusya, uzun yıllardır Tür. kiye NATO'dan çıksın diye uğraşır. Bir bazen göz kırpar, bazen dil dö- ker, bazen tehdit eder. Şimdi baktı ki Türkiye bunların hiç birine pabuç bırakmıyor, meseleyi biraz dolambaçlı yoldan halletmeye karar vermiş olmalı: Amerikayı korkutarak! Amerikayı korkutmak için bulduğu da, tarih kitabında yer meraklısı Uç korkuluk.. Korkuluk, morkuluk.. Usül, netice veren bir usule benziyor ya! Zira, NATO bizim için bütün mânasını kaybederse her halde, hiç kimse bizim o çorba içinde tuz diye kaynamaya rıza göstereceğimizi hayâl etmemektedir. likeye daima hatırlanacaktır. geçen haftanın sonlarına rastlayan iki İnönü-Erkin-Hare görüşmesi Amerikanın, meselenin bir an evvel halli parava- nası arkasında ken disine oinanan bir Müttefikinden O is- tediği -kendisi için tâviz, niyetinde değildir, ama uğruna kan döktüğü bir dâva- yı nezaket yüzün- den kaybetmek ar- zusunda hiç değil- dir... Pazarlık ko- nusu olan nokta- larda Türk Hükü- meti, . Başbakanı- nın diliyle gerekli açıklamaları zama- nında (o yapmıştır: Enosise karşılık- türk ekalliyetinin güvenliğini o sağlı- yacak kantonal bir essir bir durum ve türklere yetecek bü yüklükte (o hüküm- ran ve devamlı bir isterseniz adı üs olsun - toprak par- çası! Ve Anadolu- nun güvenliğini teh düşürmiye- k bir rejim... göle yoğurt maya- sı atmaktan farksızdır. Bir kiralık Üsse Makarios razı olsa da - göbek a- ta ata razıdır ama, amerikanlar bu- nu zorla kabul ettirtsinler diye oyun oynamaktadır, bunu sağlayacak and- laşmanın imzası günü, daha imzanın mürekkebi kurumadan rumların yeni savaşı başlayacaktır: Türk üssünü Kııbrıstan çıkartmak savaşı! Bu savaş- ta ise ramlar, hele Birleşmiş Millet- lerde, bugün olduklarından çok daha kuvvetli olacaklardır. Bugün Birleş- den başka bir şey değildir. £ Türkiye Cenevrede bir defa daha fedakârlık yapmış, kendisine ayrılacak o toprak, mülkiyetiyle verilirse bunun "üs" a- dını taşımasını da kabul etmiştir. Ni- tekim görüşmeler hep bu istikamette olmuş, hatta bize güvenlik verecek bir toprak parçasının hudutları üzerinde dahi konuşmalar cereyan etmiştir. A- ma rumlar buna da yanaşmayınca ve Basyanın Türkiyeyi tehdidi Türkiye. de hiç kimsenin talini dahi kıpırdat- c Bu haftanın başında toplanan Ba- kanlar Kurulunda da Erkin tarafın- dan Hare ile geçen hafta sonunda ya- pılan görüşmelere dair izahat verilmiş ve Amerikanın mânâsız ısrarının red- di ittifakla kararlaştırılmıştır. zamandan beri Kıbrıs ramlarına ve yu- nanlılara, türklerin de isteyebilecekle- ri bir şey olabileceğinin sözünü hiç etmeden, Enosis vaadeden Amerika bugün eski hatalarının cezasını çek- medetedir. Üstelik Ortadoğunun ve Ak- AKİS/9