28 Ağustos 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

28 Ağustos 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Filmcilik Bir acayip kurul Bütün pencereler açıktı ama, salon- da sıcak olanca ağırlığıyla kol ge- ziyordu. İçlerinde gençlerin çoğunluk- ta bulunduğu bir avuç insan, sıcaklık- tan da ötede sinirleri bozan bir konuş- maya başlayıp sürdürmekte olan or- ta boylu, esmer, ince bıyıklı ve kahve- rengi gözlüklerinin arkasında gözleri fıldır fıldır dönen bir adamı dinliyor- du. ” — Bu, herşeyden önce yerli film- ciliğin ve yerli filmcilerin meselesidir. Binaenaleyh, sinema yazarlarıyla, it- halâtçılar ve sinema salonları sahiple- ri ile bizim, "bir masaya oturmamız im- kânsızdır. Böyle bir kurulda bu çeşit kimselerin yeri yoktur ve olmamalıdır da. Olay, evvelki haftanın başlarında, İstanbuldaki ünlü Belediye Sarayının küçük bir toplantı salonunda, Turizm ve Tanıtma Bakanı Ali İhsan Göğüşün isteği üzerine bir araya gelmiş Sinema Danışma Kurulunun toplantısında ce- reyan etti. Konuşan adamın adı ise, Turgut Demirağdı. Gereğinden fazla bir üne kavuşmuş "Susuz Yaz" bir noktada daha önem kapanmıştı: Dev- let, devlet olarak, ilk defa türk sine- masının varlığını kabule yanaşmış ve Bir sinema ve afişi Kabak kimin başına patlayacak? dertlerine eğilme iyiniyetini göstermiş- ti. Bu iyiniyet gösterisinin ürünü olan Sinema Danışma Kuruluna sinema yazarları, oyuncular, yapımcılar, tek- nikerler, sinema salonları sahipleri, sendikacılar, (o getirtici (o şirketler ve stüdyo sahipleri çağrılmışlar ve bir a- raya gelmelerini sağlama yoluna gidil- mişti. Böylece ortak dertler ortaya ko- nulacak ve çareler de yine elbirliğiyle aranacak, arada devlet, çare bulucu olacaktı Olacaktı ama, o balık baştan ko- şunca, işler duruverdi ve Sinema Da- nışma Kurulu, bilinen kişilerin bilinen sözleri tekrarladıkları bir çeşit sohbet toplantısı halini aldı. Sinema Danışma Kurulu, gerçekten danışılarak değil de, katiyen danışıl- maması gereken kişilerin büyük ço- gunluğunu bir araya toplayan acayip bir kurul oldu. Bakan Göğüşün, kim- lerin bu işte yetkili, kimlerin yetkisiz olduğu üzerine bir fikri yoktu. Ancak o, kendisinden önceki Bakanların tam tersi bir tutumla sinemayı ciddiye alı- yor, bunun Üzerine eğilip bir şeyler yapmaya çalışarak "Susuz Yaz" Ola- yındaki günahının hesabını vermeğe çalışıyordu. Fakat bu işte iyiniyetin de yeterli olmadığı. Sinema Danışma Kuruluna çağrılanların, toplantı günü gelince salonda birerli ikişerli boy gös- termeleriyle kendini belli etti. Bakan, bu konuda sinema yazarı Semih Tuğrulu oyardımcı o seçmişti. Tuğrulun Göğüşe verdiği liste, aklı başında ve söyleyeceklerinden yarar- lanılacak kişilerin listesiydi. o Göğüş, Ankara dönüşü, listeyi; Bakanlığın bu konuyla tek ilgili ilgisizi Selçuk Bak- kalbaşına verdi ve Danışma Kurulunu toplamakla ilgili ilgisizi görevlendirdi. Bakkalbaşı adında biri Selçuk Bakkalbaşı, dış görünüşünde sinemanın yabancısı değildir. Ama içe gelince, vaziyet değişivermektedir. Bakkalbaşı, uzun süreler yurt dışında kalmış, batı kültürü edinmiş ve yur- da döndüğünde de yapımcılarımızın hiç birinde rastlanmayan bir iyiniyet- le filmciliğe girişmiştir. "Denize İnen Sokak" -mizahçıların diliyle "Denize İnen Sermaye"- böyle bir iyiniyetin ürünü Bakkalbaşı da yine ayni niye- tin kurbanıdır. Yapımcı olarak bu ilk denemesi. Türkiye meselelerinden u- zak, iler tutar yanı olmayan sinema- nın, çok üstünde ve çağdaş edebiyatın bile zorlukla kabulleneceği bir hikâye- taviz vermemektedir. Sinema yazarla- rının "Denize İnen Sokak"ı ve yapım- cısını tutun alkışlamasının tek nede- ni bu. tavize yanaşmayan yanıdır, Bakkalbaşı ilk filminde taviz ver- AKİS/29

Bu sayıdan diğer sayfalar: