Memduh Aytür 1952 den 1955 e kadar üç yıl süreyle bu görevde kaldı, birinci sınıf müfettişliğe kadar oyük- seldi. Bu tarihte Ankaraya tayin olu- nan Aytür 1956 da Hazine Genel Mü- dürlüğüne getirildi. Yeni Oo görevinde genç Genel Müdürün başlıca amacını ancak 1958 de gerçekleştirilebilen "stabilizasyon" teşkil etti. Genç bir ekiple başarmak için uğraştığı bu te- şebbüse DP itlerin duymasından çe- kindiği için "Operation Fifteen" adı- nı koymuştu. Aytürün bu teknik çalışmalarının yanı sıra bir diğer görevi de DP nin bitip tükenmiyen asılsız vaadlerinden usanan yabancılara karşı onoterlikti. Türkiyeye gelen yabancı uzmanlar, an cak ondan garanti alabilirlerse Polat- kanın yardım isteklerine "evet" di- yorlardı. Genç Genel Müdür devrin hükü- metinin bir çıkmaza girdiğini hissedi- yor ve yaptığı tavsiyelerin kulak ar- kası edildiğini gördükçe ( üzülüyordu. Nihayet 1959 yılında ani bir kararla görevinden istifa etti. Ama bu te- şebbüsü Polatkan tarafindan kabul edilmedi. Önce Tetkik Heyeti o Baş- derece aşağı maaşla Washington Bü- yükelçiliğine mali müşavir olarak ta- yin edildi. 27 Mayıs Devriminden sonra Ay- tür kısa bir süre için Ziraat Banka- sı Genel Müdürlüğüne getirildi. Bila- hâre Maliye Bakanlığının Washington misyon başkanlığına tayin edilen Aytür tekrar 1963 yılı başlarında yur- da geldi. Bir kaç ay Hazine Genel Mü- dürü olarak çalıştı. Sonra Maliye Ba- kanlığı Müsteşarı oldu. Aytür evlidir ve bir kız çocuğu var- dır. Yemek ayırmaz ve bilhassa tatlıyı çok sever Başlıca zevkleri (yağlıboya resim yapmak ve pipo içmektir. Özel- likle 27 Mayıs devrimine o tekaddüm eden günlerde yaptığı ve duyduğu sı- kıntıyı ifade eden bir modem çalış- ması dostları arasında meşhurdur. Maliye Bakanı Melen Terleyen adam AKİS/20 Bünyeyi mi, arızi mi? Türkiyede iktisadi hayatta bir aksaklık oldu mu, İktidar ile Muhalefet derhal bir tahtırevallinin iki ucuna oturur. İktidar rahatsızlığın arızi olduğunu söyler, Muhalefet bunun bünyevi olduğu tezini savunur. Bu 1958 lerde böyle olmuştur, bugün böyle olmaktadır. 1958 'in dramatik stabilizasyon kararları o tarihte haklı bulunanın Muhalefet olduğunu ispat etmiştir. Bugün kim haklıdır? İktisadi durgunlu- gu, basta Kıbrıs Olayları olmak üzere bazı "fevkalade hal" lerde gören Hükümet mi, yoksa bunu Hükümetin iktisadi ve mali politikasındaki ak- saklıkta, Planın iyi hazırlanmamış olmasında bulan A.P. muhalefeti mi? Yan sütunlardaki ilgi çekici yazıyı okuyanlar bugünkü (durgunluğun daha çok arızi olduğunu anlamakta fazla güçlük çekmeyecekler ve A.P, nin demagoji) yapmaktan başka şeyle ilgilenmediğini, esaslı fikir söylemediğini, kapkaççılık ettiğini kolaylıkla anlayacaklardır. Ancak, bugünkü arızi ra- hatsızlığın yanı sıra Türkiyede bünyevi bir sıkıntının mevcudiyetini inkar imkânı yoktur: İhracatımız, ithalâtımızı karşılayacak bir seviyeye o yak- laşmamaktadır bile... Bunun sebepleri üzerinde durup çareleri aranmadığı sil re Türkiyenin dertleri bitmeyecektir. Düşünmek lâzımdır ki bu sene rekor bir miktara ulaşmış olan tütün, fındık gibi mallarımız adeta Hükümetin başına derttir ve bunların nasıl satılacağı ilgili Bakanları derin derin düşündür- mektedir. Elde geçen yılki tütün mahsulünden dağ gibi, stoklar durmakta- dır. İhracatımızın getirdiği döviz miktarının yükselmemesinin bir sebebi, bazı ihracatcıların hokkabazlığının neticesidir. Bu hokkabazlık ihracatın en kısa zamanda devletleştirilmesi neticesini verirse ne ihracatçılar, ne de özel sektör bir feryat yükseltmek hakkına sahip olacaktır. Zira düşük gösterilen fiyatlarla ihracat yapıp karşılık dövizin bir kısmım dışarda şahsi hesaplarda saklı tutmak usulü, piyasanın kendi kendini ciddi kontroluyla tesirsiz kalabilir. Halbuki bizim ihracatçılarımızda ve genel olarak Özel sektörde bu istidat hiç görünmemektedir. İkinci bir nokta, ihraç mallarımızın çeşitlerinde hemen hiç bir değişiklik yapamamamızdır ki büyük güçlük buradan gelmektedir. Üzüm, incir, fin- dık, tütün, pamuk, bir de krom... Bunların alıcıları mahduttur ve bu sa- halardan birinde bir tıkanıklık olunca Türkiyenin ağrıları başlamaktadır. Küçük İsralin kaç çeşit ihraç malı olduğu bir düşünülecek olursa Türki- yede girişilmesi gereken gayretler hakkında fikir edinilebilir. İhraç mal- larımız üzerindeki çalışmalar iktisat hayatımızdaki asıl bünyevi rahat- sızlığı giderebilmenin tek şartıdır. Kıbrıs olayı biter, rumlar meselesi halledilir, ama ihracatımız düzene sokulmadıkça biz yabancı eline bakmaktan kurtulamayız.