RÖPORTAJ Beni Tanıyınız! Kıbrıs Meselesi ortaya çıktıktan sonra, halen memletimizde o yaşayan ve olayların acısını derinden duyan pek çok türk uyruklu rum vatan- daş, zaman zaman Yunanistanın ve hele Makariosun tutumundan şikâ- yetçi olmuştur. Okuyacağınız röportajdaki Aristo da Türkiyede doğmuş, bu toprakların suyu, havası ve ekmeğiyle büyümüş bir vatandaşımızdır. Aristonun derdinin ne olduğunu kendi ağzından dinlemenizde fayda var- dır. Orta yaşlı adamın yüzünde, belli etmek istemediği, bir heyecan dolaşıyor, gözleri buğulu bakıyordu. AKİS teklifine " dedi ve fakat, 'kendisiyle yapılacak röportajın anlinml "Beni Tanıyınız" olması için bil- hassa ısrar etti, sonra da kelimelerin üstüne basa basa konuşmağa başladı : — Adım Aristo. Türk tebaalı bir rumum. Orto- doksum. Türkiyede doğdum, bu topraklarda yaşadım, her şeyimi borçlu olduğum bu topraklarda öleceğim. Babamı dokuz yaşımdayken kaybettim. Annemi de dört yıl önce... Bir erkek kardeşim var, adı Yasef. Nak- liyecilik yaparım. Halime herzaman şükrediyorum. Çünkü bu topraklarda mesudum Son derece fasih türkçe konuşuyordu. Adını söyle- memiş olsa, doğma-büyüme istanbullu bir türk oldu- gundan şüphe bile edilemezdi. Az şekerli (kahvesini höpürdetirken devam etti : "— İlkokul tahsilimi Kumkapı Rum ilkokulunda yaptım. Ama ilk gençlik yıllarından itibaren rumca- nın günlük hayatımdan yavaş yavaş silindiğini ve ye- rini türkçenin aldığım hatırlıyorum. Şimdi de türkçeyi rumcadan çok daha iyi konuşmaktayım Aristo, İstanbulda Yeşilyurtta oturmaktadır. Çoğu türk olan dostlarına sık sık aynı şeyi tekrarlamakta- dır : "— Ben türlüğümle iftihar ediyorum. Ama ifti- —— etmenin yanı sıra bunun şa da yerine ge- tirmek lâzım. Ben bunu da yapı Sonra karşısındakinin şüpheli bir "bakışını yakalı- Yar için bir süre susmakta ve şöyle ilâve etmek- tedir : — Tahmin ediyorum, zihninizde çöreklenen istif- hamı. Baskı görmedim ben, yâni bu benim içimdeydi.." AKİS 'çi yeni bir soruya geçti : "— Kıbrıs meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?" Aristonun ne rengi attı, ne de yüzünde bir telâş izi görüldü. — Herseyi başından sonuna kadar dikkatle takip ettim, Lanet olsun onlara" cevabını verdi. — Kimlere?" "— Bir avuç türkü orada yoketmeğe çalışanlara! Kadınları, çocukları boğazlıyanlara, tabii... Onlara la- net ediyorum. Çünkü insanlar herşeyden önce insan- dır. Çok zaman merak etmişimdir, aynı şeyler kıbrıslı rumlara yapılsaydı, acaba nasıl yaygara koparırlardı diye.. “— Peki, size hadi! deseler?" "— En önde koşarım oraya. Askerliğimi (o Bursa tayyare alayında oto bölük şefi olarak yaptım ben. Ekmeğini yediğim bu topraklara ve milletime çok şey borçluyum. Bana fırsat en bütün kalbimle, en büyük zevkle yaparım vazifem Yüz çizgileri kararmıştı, nie titriyordu. "— Sözlerimi bu memleketin nimetlerine bulan- mış, ama ona ısınamamış olanlar da duysa!" diye mı- rıldandı. "— Sınır dışı edilen yunan tebaalı rumlara ne dersiniz?" Aristo sanki bu soruyu bekliyordu. Derin bir gö- güs geçirdi ve : — Oh olsun! iyi olmuş vallahi!'» dedi. — Ya Makarios?" Aristonun sesi, gecenin karanlığında tabanca gibi patladı : "— O bir canavar!, O bir.. Obir.." Sözlerinin sonunu getirebilmek için bir süre düşün- dü ve Papaz hakkındaki görüşünü: "— Geçen gün gazetedeki resmine şöyle bir dik- katle baktım. O ne öyle? İnsan onunla iki kelime ko- nuşsa kısmeti m vallahi" sözleriyle belirtti. AK İS 'çin Ama onu ı kışkırtan Yunanistan değil mi?* so- rusuna İSe : — Biliyorum, onlar da çok can sıkıyorlar. Bizim- le dost geçineceklerine damarımıza basıyorlar. Her a- landa bire üçüz. Birgün akılları başlarına gelecek el- bet.." cevabını verdi. Aristo Yeşilyurtta herkesin sevdiği, son derece sem- patik bir adamdır. Herkes onu "Aristocuğum" diye çağırır. Sessiz, kendi halinde, nâzik bir adamdır. Ama bugünlerde bir şikâyeti var: Kıbrıs olayları (o patlak verdiğinden bu yana türk dostları kendisine daha çok yakınlık gösteriyor, bir dediğini iki etmiyorlarmış. Aristonun buna canı sıkılmış ! "— Ben alınmıyayım diye yapıyorlar bunu, bili- yorum. Ama neden? Ne lüzum var buna? Ben de türk değil miyim?" diye yakmıyor. AKİS/13