Avrupa Şehirler ve insanlar J ale Candan, gezi notlarına bu hafta da devam etmek- tedir. Okuyucularımızdan aldı- gımız mektuplarda, oCandanın yazılarının ilgi ile izlendiği be- lirtilmektedir. Candan bu yazı- -ında da Avrupayı ve avrupa- ıyı anlatmaktadır. Candanın yazısında gi gibi, hepsinin gözlerimde in- san olmamın pırıltıları mevcut. Jale Candanın yazısını zevk- le okuyacaksınız. Özelligi olan yer, küçücük bir köy de olsa, turistin hoşuna gidiyor. Tabii bu özelliğin, insanı rahatsız edici ol- maması, yani medeni yaşayışa, medeni alışkanlıklara, medeni kanunlara uy- ması da şart. İnsanlar, menfaatleri oçarpışma- dıkça veya menfaaat zümreleri tara- fından kışkırtılmadıkça, galiba birbir- lerine yaklaşmak ve rahatça aynı şey- lere bakmak, ayni şeylerden zevk al- mak istiyorlar. Bir memleketin, ken- dine has mimari tarzı içinde yapıl- mış binalarını, kendine ohas sokak- larını, güzel sanatlarını, kıyafetlerini seyretmek, o memleketin insanlarının içine katılıp yedikleri yemekten ye- mek, onlarla beraber içtikleri içkiyi tatmak, kısacası, beraber yaşamak, bence insanlara yalnızca bir değişik- lik getirmekle kalmıyor, kısa bir süre için de olsa, onlara birbirlerini sevme re birbirlerine yaklaşma fırsatını ve- riyor. Belki de o anda insanlar ger- çekten birbirlerini anlıyorlardır. Avrupada birçok memletin hudut- larındakl kontrolün hemen hemen hiç hissedilmiyecek okadar kalkmış oldu- gundan bir başka yazımda bahsetmiş- tim. (Bununla ilgili olarak, beraber seyahat ettiğimiz arkadaşlarımızın ba- şından geçen vakayı anlatmadan ge- çemiyeceğim: , Fransadan İsviçreye ( geçiyorduk, Önümüzdeki arabanın mutaddan fazla gümrükte kaldığım görünce me- raklandık. Meğerse, arkadaşımız pasa- portunu bulamamış! Çantaya bakmış, yok. Cebine bakmış gene yok. Niha- yet, eşine verdiğini hatırlıyarak, onun AKİS/26 Paris sokaklarında bir karnaval Cihanın baharını nim neşe sayanlar bulunduğu arka tarafa biraz öfke ile dönmüş, bir de bakmış ki, eşi mışıl mışıl uyuyor! o Tabii onu uyandırmak istemiş. İşte bu sırada, olayı gülerek, da izleyen memur işe müdahale etm ve Siz bir centilmen erkeksiniz, Mösyö” demiş ve ardından ilâve etmiş: — Böyle bir erkek, uyuyan bir ka- dını uyandırmaz.' kadaşımız o böylece pasaportunu göstermeden ve eşini uyandırmadan hududu geçmişti. Hudutlardaki bu gümrük gevşek- liğinin de turizme dayanan bir genel politika okluğunu düşünmek mümkün- dür. Ama küçük hudut köy, kasaba ve şehirlerinde bu yakınlık, bu kaynaş- ma tabii olarak zaten mevcut. Otomo- bille seyahat etmenin en çekici tarafı da bence bu. Anekdotlar İsviçreden İtalyaya St. Bernard tü- nelinden geçmiştik. Gümrük muame- lesi, 6 kilometre uzunluğundaki bu tü- nelde yapıldı. Avrupanın en yüksek dağlan arasında, oAosta vadisindeki küçük bir italyan dağ köyüne vardı- gımız zaman etraf iyice kararmıştı. Etroubles, kendine has özellikleriyle gerçekten çekici bir dağ köyü idi. Ge- ceyi geçirecek bir yer bulmak için et- rafımıza bakınırken, çatısında ve tuğ- la kısımlarının arasında tahtadan, iş- lemeleri bulunan çok tipik bir küçük otelin önüne gelmiştik, Bundan sonra, bu çevredeki binalarda sık sık gördü- ümüz gibi, bu otelin de, kilime ben- zer bir dokumadan yapılmış, Yy. metre eninde bir kemer-garmitürü . Gamitür, giri i nılmış vaziyette duruyor, uzaktan boya hissi veriyordu. Adetâ, bir nevi dış duvar halısı idi. Bu küçük otelde tu- ristler rahat yatak, sıcak su, ucuzca, bir fiyat, kısacası bütün istediklerini bulabiliyorlardı. Lokanta özellikle ü-