Tiyatro Konservatuarlarımız Müzik ve Sahne Sanattan Danışma Kurulunun vardığı ilk ve önemli sonuçlardan biri, şüphesiz, herşeyden önce konservatuvarlarımızın yeni bir düzene kavuşturul- ması zorunlusunu ortaya koymuş olmasıdır. Müzik ve Sahne sanatlarımıza yeni gelişme imkânları kazandırmak isteyenlerin başka türlü düşünmeleri zaten beklenemez. Artan ihtiyaçlar, genişleyen hizmetler, daha da genişlemesi beklenen çalışmalar için icra kurumlarının sıkıntısını en çok çektikleri unsur, sanatçıdır. Sanatçıyı ye- tiştiren ana kaynak da Konservatuvar... müzik alanında Ankaradaki Devlet Konservatuvarından başka, İstanbul ve İzmir konservatuvarları da ,imkânları nispetinde, icra cı yetiştiriyorlar. Ama Tiyatro alanında Ankara Konser- vatuvarı profesyonel aktör yetiştiren tek kurum olarak kalmaktadır. İstanbul Konservatuvarının 9 öğretmeni ve 27 öğrencisi olan Tiyatro bölümüyse tam teşkilâtlı bir ti- yatro niteliğine henüz kavuşamamış, bu bölümü bitiren- lere -Ankara Konservatuvarının Tiyatro bölümünü biti- renlere tanınan haklar gibi - mesleki haklar da sağlıya- mamıştır. İzmir Konservatuvarının Tiyatro bölümüyse, birkaç yıl önce, öğretmen yokluğundan kapatılmıştır Bu durumda, sayısı yıldan yıla artan tiyatrolarımızın aktör kadroları nereden, nasıl beslenecektir? Çoğu tiyat- rolarımızın yaptıkları gibi, ciddi bir meslek öğrenimi gör- meden, turada burada kendi kendilerini yetiştirmiş genç kaabiliyetlerle yetinmek zorunda kalınması, özlediği - miz nitelikte yeni sanatçı kuşaklarının, ne de doyurucu icra imkânlarının yaratılmasına elverişli bir ortamdır. Ay- ni şeyleri, daha ağır bir gelişme içinde olmakla beraber, Müzik sanatlarımız - operalarımız ve orkestralarımız - için de düşünebiliriz, Ankara ve İstanbul operalarının faal solist kadroları misafir yabancı sanatçılara ihtiyaç du- yurmıyacak kadar zengin değildir. (e İstanbul Operasının henüz kendi orkestrası yoktur. Ankara Operasının orkest- rasında ise bazı enstrümanlar henüz yabancı müzisyen- lerden devralmamamıştır. Görülüyor ki tiyatroda oldu- ğu kadar, müzikte de çok sayıda sanatçıya ve bunları ye- tiştirecek öğretim kurumlarına ihtiyaç vardır. İşte bu gerçeği gördüğü içindir ki Danışma Kurulu önce Ankara Devlet Konservatuvarının, başka konserva- tuvarlara öğretmen de yetiştirecek şekilde, yeniden teşki- lâtlandırılmasını, hemen sonra da İstanbul ve ii kon- servatuvarlarının, bütün bölümleri içine alan, tam teş- kilâtta birer Devlet Konservatuvarı halinde yeniği kurul- malarını gerekli bulmuş Şimdi, bu güzel Ny — gerçekleştirilecektir? İşi, kurulmasına karar verilen - ve bence kısa zamanda kurul- ması kolay olmıyan - Kültür ve Sanat Bakanlığına bırak- mak, gereksiz yere vakit kaybetmek olur. Ankara Devlet Konservatuvarının yeni bir düzene kavuşabilmesi için bir tasan çoktanberi hazırlanmıştır. Bu tasarının - gerekli rö- tuşlarla, son şekli verilerek - Büyük Millet Meclisinden kı- sa zamanda çıkması sağlanırsa; ayni kanunla başka kon. servatuvarlar kurmak imkânları da elde edilmiş olacaktır. Yalnız, bu konuda hazırlanmış bir başka tasarının öngör- düğü gibi, bütün, bölümlerin - orta ve yüksek devreleriyle - bir Akademi bünyesi içince bırakılması doğru olmayacak- tır Akademi, şartsa, ayrı bir yüksek kurum olarak düşü- nülmelidir. Tiyatro, Opera, Bale ve Müzik bölümleriyse, bağımsız yüksek sanat okulları olarak ayrı yönetimde -hat- AKİS/28 Lütfi AY tâ ayrı binalarda - çalışmalıdırlar. n önemli konulardan biri de öğretmen ihtiyacının nasıl karşılanacağıdır. Ne yazık ki bu konu uzun yıllardan- beri ihmal edilmiştir. Edilmeseydi, şimdiki sanatçı sayısı kadar olsun, meslek tecrübesine ve pedagojik formasyona sahip öğretmen de yetiştirilmiş olurdu. Bunun için konser, vatuvarların her bölümünde, yüksek devreden mezun ola- caklara özel şubeler açılması, şimdilik akla gelen, en pra- tik yoldur. Bu şubelerden çıkanlar, bir Akademi de ku- rulduğu takdirde, orada kısa süreli bir olgunlaşma öğretim ve eğitiminden geçirilebilir, sonra da kendi branşlarında öğretmen yardımcısı olarak staj görebilirler. Daha uzun vadeli, ama daha esaslı bir tutum da, konservatuvarlar- dan öğretmen olmak üzere yetiştirlecekleri yabancı mem- leketlerdeki öğretim kurumlarına. Tiyatro ve Müzik kür- süsü, ya da Enstitüleri bulunan üniversitelere gönder- mektir. Genç konservatuvar öğretmenleri için çok gerekli alan yabancı dil bilgisi de böylelikle, en iyi şekilde, sağ- lanmış olur. Şüphe yok ki yardımcı dersler için üniver- sitelerimizdeki ilgili fakülte ve enstitüler ihtiyaca yete- cektir. İstanbul ile İzmirde kurulacak yeni Devlet Konserva- tuvarlarına gelince, bunlar da, isteklisi çıktığı takdirde, öğretmen yetiştirme imkân ve yetkisine sahibolmalıdır- lar. Bu konuyu yalnız Ankaradaki Konservatuvara bırak- mak ayni öğretimi veren kurumlar arasında farklı durum yaratmak bakımından olduğu kadar, öğretmen ihtiyacını bir an önce karşılamak bakımından da, a Çünkü yakın bir gelecekte Güney, Kuzey vw dolu illerimizde de daha başka e yoluna gidilmiyeceğini kimse iddia edemez. Hele güzel sa- natların bütün dallarını yurdun en uzak köşelerine kadar uzatmak fikri gerçekleşme imkânlarına kavuştuğu zaman,,. Geriye, hemen yeniden kurulması düşünülen bu üç konservatuvara lâzım olan öğretmenleri bulmak kalıyor Bu konuda da en kestirme yol, vaktiyle yapıldığı gibi, her fedakârlığı söze alarak, bir süre için yabancı memle- ketlerden en yetkili, öğretim üyelerini getirtmek olmalıdır Bu yabancı öğretim üyeleri her bölümde çalışmalarımıza yeni görüşler, sanat yaratışlarımıza da yeni bir hava geti- rebilirler, Vaktiyle Antoine'ın çok kısa süreli gelişi bu- günkü İstanbul Şehir Tiyatrosunun doğmasına sebebol- muştu Faul Hindemit ile Carl Ebert'in gelişleri bugünkü Devlet Tiyatrosu ile Operasının kazanılmasına, Dame Ni- nette de Valcis ile arkadaşlarının gelişleri de bir türk ba- lesinin yaratılmasına sebebolduğu gibi. Milli Eğitim Bakanlığından. Danışma Kurulunda va- rılan sonuçların ışığında ilk uygulama olarak konserva- tuvarlar meselesini en kısa zamanda, en iyi çözüm yolu- na iletmesini bekliyoruz. BAY NUTKUYU UYARMA — Ankarada çıkan bir günlük gazetede benim için yazdıklarınız sizi /anıyan- ları şaşırimadığı kadar beni tanıyanları da aldatamamış olmalıdır. Hangi kompleksler içinde yazıldığı pek belli olan yazımıza - daha doğrusu jurnalınıza - bu sayfa- larda cevap vermeyi gerekli bulmuyorum. Yalnız şunu hatırlatmak isterim: Türkiyede bir Basın Kanunu ve basın yoluyla istenen suçların cezasını veren mahke- meler yardır. 1.