yın Harekât Dairesi Başkanı General Turgut Sunalp temsil etmektedir. Ge- neral Sunalp bizim Kıbrıs Alayımızın ilk komutanıdır. Adayı karış karış bil- mektedir. Askeri güvenlik bakımından Türkiyenin ihtiyaçlarını toplantılarda dile getirmektedir. Dean Acheson'un yanına amerika- lılar üç yardımcı vermişlerdir. Bunla- rın birincisi Büyük Elçi Jarnegan'dır. Öteki iki yardımcı askerdir: Ameri- kan Kuvvetleri Avrupa Karargâhından Oberbeck ve Kıbrıstaki de görüşlerini söylemektedirler. Kompleks dolu Papandreu bu konu- da da kulağını başının arkasından gös- termiştir. Bir temsilciyi açıkca Cenev- reye gönderememiştir. Belgrattaki Bü- yük Elçi Nikolarcisise Cenevreye git- mek ve resmi arabulucu Tuomioja'nın emrinde olmak talimatı verilmiştir. Müzakereler, türk ve yunan dele- geleri karşı karşıya getirilmeksizin bu- güne kadar devam ettirilmiştir. Tuo- mioja resmi görevli olarak (| Acheson müştereken kabul edilmiş bir dost sı- fatıyla Kıbrıs için kesin ve devamlı hal çaresinin aranmasına yardım et- çalışmışlardır. Danışıklı döğüş İste, müzakerelerin mahiyeti hakkın- da bir açıklama; Atinada bu sırada yapılmıştır. Açıklama yapıldığı sıra- da Makarios yunan başkentinde bulun- maktaydı. Yunan hükümetinin kendi- sine Cenevrede olup bitenler hakkın- da tam bilgi verdiğinde şüphe yoktur ve bu tabiidir. Açıklama yapılınca bu- nun suçu hemen Papaza yüklenmiştir ve Papazın, kendisinin dışında yapı- lan bu çalışmaları sabote etmek için gevezelik ettiği el altından duyurul- buki bu hafta Atinadaki kanaat (açıklamada (Papandreunun parmağı olduğudur. Yunan Başbakanı, Makariosu, Cenevrede daha fazla şey koparabilmek ve kendi urumunun ne kadar nazik olduğu hissini kuvvet- lendirmek için bir alet gibi Okullan- maktadır. Acheson'ın tekliflerinin tam olarak değil de rötuşlu tarzda yunan çevrelerince açığa vurulması, bu şüp- heyi a Bir yan- dan teklifler Kıbrıs Yunanistana verilecektir" die başlaması, diğer ta- raftan bazı esaslı noktaların meskut geçilmesi Türkiyede Amerika aleyhin- de bir infiale yol açmıştır. Ama tek- lifleri Makariosun reddetmesi, Atina- nın da resmen taraftar görünmemesi işin içindeki bit yeniğini ogözler ö- nüne çabuk sermiştir ve Amerika bu sefer haksız olan ithamların altından çabuk kalkmıştır. Yunan çevrelerinin bir ucundan a- nanlıların isi geçtikleri nokta bu "üs" sün genişliği ve hukuki statüsü- dür. Bu "genişlik" ve bu kiyeyi tatmin etmediği takdirde bi- zim böyle bir plâna evet demeyece- gimiz herkes tarafından bilinmektedir. Bir Haysiyet Meselesi “yunanistan Kıbrıs konusunda mutlaka kendisi için haysiyet kırıcı, sa- yılabilecek bir fedakârlığı yapmaya mecbur kalacaktır. Papan ndre memleketini öyle bir noktaya getirip bırakmıştır ki Yunanistan ya bir felaketi göze alacaktır, ya da aklını başına toplayıp zamanında tornistan edecek, vartayı en az zararlı şekilde atlatacaktır. Yoksa, Yunanistanın dediğinin olmasına imkân yoktur Yılana sarılsa dahi, Papandreunun de- nize ittiği Yunanistan sudan sırsıklam çıkacaktır. Eğer ihtiyar dema- gogun elinde daha fazla kalıp bozulmazsa, Yunanistanın tarihinde çok az kimse bu komşu memlekete Papandreunun yaptığı kadar fenalık et- miştir. Yunanistan pek âlâ bugün içinde bulunduğu çıkmaza saplanmaya- bilirdi. Eğer Papandreu işin başından itibaren düşük çapta bir politikacı gibi değil de hiç olmazsa orta çapta bir devlet adamı olgunluğuyla hare- ket edebilseydi, ne Kıbrıs işi şimdiki alevli haline gelirdi, ne de Yunanis- tan ortada, şaşkın kalırdı. Bugün Papandreunun Yunanistanı bir tek teze sahiptir: Kıbrıs hal- kına kendi kaderine sahip olma hakkı kayıtsız ve şartsız olarak tanın- malıdır, bu halk ekseriyeti itibariyle Yunanistanla birleşmek kararı alır- sa Ada Yunanistana verilmelidir! Bunun haricindeki her teklifi, her müzakereyi, her gayreti Papandreunun Yunanistanı bir tâviz addetmek- tedir ve onu tetkik etmeye bile yanaşmamaktadır. Halbuki Kıbrıs konu- sunda böyle bir sonuç imkânsızdır ve bunu Türkiyenin asla kabul et- meyeceği, gerekirse silâh kullanarak buna mani olacağı bir yana, Ame- rikadan Rusyaya her devlet buna karşıdır. Böylece Papandreu memleke- tini .yetmişiki devlete karşı bir duruma getirmiştir. Papandreu, düşürül- meyi göze almaksızın bu hattın bir santim gerisine çekilmek imkânına sahip değildir. İhtiyar demagog, Dr Frankeştayn gibi, yarattığı canava- rın elinde can verecektir. Bu artık onun alın yazısı olmuştur. Hiç bir ger- çekçi görüşe sahip olmaksızın yola çıkıp, üstelik bütün gemilerini yakan- ların başka bir akıbetle İşi sma ann elbette ki imkân yoktur. Kıbrıs konusunda akıl ve mantığın yolunu gösterenler barışçı hal ça- resi arayanlar kendilerini hiç aksatmamalıdırlar. Yok Makarios böyle der- miş de, yok Kıbrı'sta komünistlerin ekmeğine yağ sürülmüş de, yok Grivas bir delilik yaparmış da. Bunların hepsi lâftır Asıl mesele, Papandreunun yüzünden Yunanistanın haysiyetine bir şamar yemeyi göze almaksızın Kıbrıs çıkmazından çıkamayacağıdır. Yunanistan böyle bir duruma gel- miştir. En makül, hattâ kendisi için en en elverişli mümkün hal çaresi ar - tık milli haysiyete bir şamardır. Ne yapalım, kendi düşen ağlamaz! çıkladıkları planda Kıbrıs Yunanista- (Katı tutum na palm Ancak Türkiye de A- dada bir "üs"se sahip olacaktır. Yu- Papandesu yıka Kiba; ind şöyle demektedir: Yunanistanın is tediği bir şey yoktur. Kıbrıs müstakil dir, halkı hürdür. Eğer bu halk mem leketlerinin yunan hudutları içine a lınmasını isterse, reddetmeyiz. Ama buna mukabil hiç kimseye bir şey ver meyiz. Ne toprak, ne tazminat! Son ra, Türkiye ne veriyor ki birşey iste "statü" Tür- Atina Meis adasının da Türkiyeye bırakılmasının istendiğini bildirmiştir. Adadan göç etmek isteyen türklere geniş tazminat ödenecektir. Kalan türkler ise kantonal tarzda bir idare altında olacaklar, hakları milletlera- rası garantiye bağlanacaktır. Atina- nın tekliflerle ilgili açıklaması budur. Makariosun reddedilmiştir. ağzından bu teklifler meye hakkı olsun? Kıbrıs onun mu dur? Hayır. O halde? Biz niçin birşey verelim? Tam bir de yagoji olan bu katı tu Papandreunun elini, a yağını bağlamaktadır. Ondan dolayıdır ki açıklanan kısmıyla dahi Atina, tek liflerin karşısında vaziyet almaktan kendisini kurtaramamaktadır. Bu yüz AKİS/9