Ss | NN Filimcilik Ümit fakirin ekmeği GE bakan, o gün, Gazeteciler Ce- miyetinde sinema yazarları ile dü- zenlediği basın toplantısına geldiğin- de, havanın son derece elektrikli ge- çeceğini biliyordu. Nitekim de öyle ol- du ve sinema yazarları, (Berlin film festivalinde birinci armağanı kazanan "Susuz Yaz"ın önce (o gönderilmesine engel olunduğu halde sonradan gece- ler düzenlenip üstelik yeni yeni arma- ğanlar verilmesinin hangi perhizle han- gi lahana turşusuna ait olduğunu açık açık bakandan sordular. Turizm ve Tanıtma Bakanlığının genç temsilcisi Göğüş, hem tenkit ve hem de soru biçiminde kendisine yö- neltilmiş bu keskin oklu saldırıları durmak artık yersizdi ve başlangıçta iş lenmiş bir hatanın bir ikinci defa o- larak- görmezlikten ve bilmezlikten gelme şeklinde- yeniden işlenmesine olsun izin artık verilmemişti. Yurt dı- şında Türkiyeyi temsil edecek bir fil- min ne gibi niteliklere sahip olması hak kında bakanlık yetkililerinin kesin bir fikri yoktu ve olamazdı da. Turizm ve Tanıtma Bakanlığı - adı üstünde - yur dun turizm bakımından kalkınması AKİS/32 E M A ve bunu sağlamak için de tanıtılması yolunda çalışmalarla ilgiliydi. Sinema, bu çalışmaların dışındaydı. O yüzden uluslararası bir film festivaline her- hangi bir türk filmi katılmak istedi- ğinde -geleneğe göre- bakanlık, bir danışma kurulu seçiyor, sinema Zzevki- ne ve beğenisine inandığı -ama ne i- nanış! - kişilerden kurulan bu danış- ma kurulunda aday filmi seyredip gi- dip gitmeyeceği konusunda karara ya rıyordu. Bu kurulun elinde yanlış öl- çüler olabilirdi; yine bu kurul, sinema zevkinden ve beğenisinden yoksun ola- bilirdi -ki nitekim bu gerçek "Su- suz Yaz"la ortaya çıkmış bulunuyor- du- fakat bundan sonrasında, bu ko- nuda daha titiz ve daha ince eleyip sık dokunacak, bu arada filmcilik ko- nusuna gereken ciddiyetle eğilinecek ve hele yıllar yılı yakınılan sansüre bundan böyle mutlaka bir çeki düzen verilecekti. Genç bakanın bu denli açık sözlü- lükle suçu kabullenmesi ove hatanın tamiri yoluna gidileceği üzerine bir miktar kesinlikle konuşması, daha da şiddetli saldırılara hazırlanan sinema yazarlarını bir anda frenledi ve ba- kan, yumuşayan havadan alabildiğine kendi hesabına yararlanarak bundan önce ayni sandalyada oturanların söy- lediklerini - bir parça üslüp değişikli- gine uğratıp - yeniden tekrarladı ve karşı cephede toplanmış sinema ya- zarlarını kendi cephesine çekmeyi ba- şardı. Bayram değil, seyran değil... ç bıraktığımız bir önceki hafta- nın son pazar günü, gazetelerde bir küçük haber, ilgiyi yeniden "Susuz Yaz" üzerine çevirmişti. Haberde iki gece sonra, Yeniköydeki Turizm Ban- kasına ait Boğaziçi Oteli salonlarında bir "armağan gecesi" düzenlediğini ve "Susuz Yaz"ın Türkiyedeki kahraman- larına "Altın" ve "Gümüş" armağan- lar dağıtılacağı bildiriyordu. Gecenin bir başka özelliği de, armağanların, "Susuz Yaz'ın Berlin festivaline git- mesine hayır diyen bir bakanlığın ba- kanı tarafından verilmesiydi. Yeniköydeki Boğaziçi Oteli salon- larında düzenlenen o "bayram değil, seyran değil; eniştem beni niye öp- tü?" gecesinde, iki kişi - İstanbul Va- lisi Niyazi Akı ile Turizm ve Tanıt- ma Bakanı Göğüş- filmin başından sanki hiç birşey geçmemiş gibi heye- canlı nutuklar atarak filmin rejisö- rünü, baş kadın ve erkek oyuncularıy- la fotoğraf direktörünü ve figüranla- rını -evet, figüranlarını- hararetle övüp göklere çıkardılar ve "altın ve gümüş" armağanlar yerine birer dök- me demir parçası vererek bir çeşit ya- sak savdılar. Turizm ve Tanıtma Bakanı Göğüş, şimşekleri üzerine çekmemek için - bu arada zevahiri de kurtarmak amacıy- la - Turizm Bankasına birdenbire bir armağan kurdurmuş fakat iş aceleye getirildiğinden, armağanlar, ne gümüş ten ve ne de altından olabilmişti. İlgililere göre böyle bir armağan yal- nızcı "Susuz Yaz" dolayısıyla kopan fırtınanın dinmesini sağlamak amacıy- la kasten kurulmamıştı; aslında bu, bankanın bir çeşit kültür O hizmetiydi ve öteden beri vardı. Vardı ama, ne- ED bu var olan armağanlar, yıllar e kimseye verilmiş ve ne de ve- rildiği. duyulmuş ve görülmüştü Ha- zır olduğu ille de ısrarla belirtilen ar- mağanların üstelik kendileri bile hazır değildi. Armağan dağıtma gecesinde yine bir yanlışlık yapıldı: Filmin figüranı- na kadar armağan dağıtanlar, bu ara- da filmin en önemli kişilerini, senar- yo yazarlarını unuttular. Gerçi, Neca- ti Cumalı adına bir armağan ayırıl- mıştı. İsraelde görevli karısının yanın- da bulunan yazar yurda dönünce bu armağan kendisine verilecekti ama, Necati Cumalı, gerçekte "Susuz Yaz'ın senaryo yazarı değil filme senaryosu yazılan uzun hikâyenin yazarıydı. Metin Erksanla birlikte senaryoyu yazmış olan İsmet Soydan ile Kemal İnci yine sustular ve boyunlarını bü- küp kaderlerine razı oldular.