gamber taslağı yüzünden kara bir leke almıştı. Şimdi de böyle bir yalancı peygamber hortlamak üzeredir. İlçemi- zin lekelenmesi yine ihtimal dahilindedir. Çünkü, Atatürk- çülüğü, devrimciliği ve efendiliği ile çevremizde kendisini sevdirmiş müftümüzü, bu yobazlar sürüsü intihara sev- ketti... Gerçekten aydın ve devrimci din adamı Osman Ye- keler, kısa bir süre önce İzmirde yatmakta olduğu bir otelde koma halinde bulunmuş, kaldırıldığı hastahanede kurtarılamıyarak ölmüştü. Yekeler, ölmeden önce Em- niyet Müdürüne bir mektup bırakmıştı. Mektupta, Me- nemenli bazı yobazlar tarafından takip edildiğini, kendi- sine çirkin lekeler sürülmek istenildiğini bu yüzden Me- nemenden kaçıp İzmire geldiğini, fakat aynı yobazların yine peşini bırakmamaları üzerine hayatına son vermeğe karar verdiğini açıklıyordu. Yapılan tahkikat, intihar eden müftünün yazdıklarını doğruladı. Doğruladı ama nedense bu iş böylece kapatı- lıp bırakıldı! Zaten, büyük tehlikeleri haber veren bu çe- şit olaylara gereken önemin verilmemesi, memleketimiz- de bir kötü âdet olarak devam edip gitmektedir Ancak bu, tutum, tehlikenin giderek yakalara yapışacak hale gel- mesini hiç bir şekilde önleyememektedir. Nitekim son gün- lerde yobazların Ege bölgesindeki faaliyetleri iyice su yü- züne çıkmaya başlamıştır. Örneğin, geçenlerde Tirede cereyan oeden bir başka olay bu durumu olanca açıklığı ile gözönüne koyacak niteliktedir: Bir süre önce bu ilçede yayınlanan bir ga- zetede, Tireli bir doktorun "Nurculuğun içyüzü" adlı bir eseri kaleme alması bin kadar nurcuyu sinirlendirdi ve bir "mukabelei bilmisil" olarak bir mevlüd yapılması karar- laştırıldı. Mevlüdün organizatörlüğünü DP iktidarı dev- rinde dini siyasete alet etmekten hapse mahkum edilen, fakat DP'nin yüksek idarecileri tarafından himaye edil- diği için mahkümiyet kararı bir yılı aşkın bir zaman infaz edilemeyen Nihat Kurtça adındaki bir şahıs yapmakta idi. Mevlüdün Saidi Nursi için okutulduğunun gizli kalması için de gereken tedbir unutulmamıştı. Tire ilçesi Bele- diye hoparlörü dini bütün kimseleri harıl harıl "Din mü- cahitleri için okutulacak mevlüd"e çağırmağa koyuldu. Ancak Yeni Camide şekersiz ve şerbetsiz okutulan mev- lüdün gayesi Fatiha sırasında ortaya çıktı. Hoca alınan bütün kamuflaj tedbirlerine rağmen üç kere üst üste "Saidi Nursi ruhuna fatiha" diye bağırmak sureti ile işin içyüzünü meydana vurdu Tire polisi durumu daha önceden haber almış oldu- gundan bir zabıtla meseleyi savcılığa, intikal ettirdi. Ne var ki, savcılık Saidi Nursinin ruhuna mevlüt okutulma- sının suç teşkil etmeyeceği mütalâaası ile takipsizlik ka- rarı verdi. Savcılığın bu tutumu, bu bölgede Nurcuların caseretlerini arttırmaktan başka bir i işe yaramadı. Tire o- layından bir kaç gün sonra Fethiye ilçesine bağlı Kemer Bucağının Gebeler köyünde Yusuf Karamanlı adında 24 yaşında bir muhtar, Saidi Nursiye ait risaleler ve kitap- lar dağıtırken yakalandı ve tevkif edildi. Denizlide de, berberlik yapan (oMehmet Özdemir, dükkânında bir "Nur Köşesi" ihdas edip, gelip giden müş- terilerine Dan e ait çeşitli risale ye kitaplar dağı- tırken ele g O da tevkif edilip hapishaneye konuldu. İşin garibi nin şöhretli avukatlarından biri, bu olayı duyunca uçağa atladığı gibi İzmire, oradan da De- nizliye gitmiş ve bu sabıkalı nurcuyu himayesine alarak tahliyesi için çalışmağa koyulmuştur Bu nokta da -daha önce bu dergide önemle işaret edildiği gibi - nurculuğun memleketimizde büyük ve güçlü bir teşkilât hâline geldi- ğine bir delildir... ütün bunlar Ege bölgesinde diğer bölgelerde olduğu gibi - tehlikeli, alâkaların gün geçtikçe cazip hale geldi. ğini yobazların cirit oynadığını göstermektedir. Bugün- lerde Harmandalı köyünün uyanık bekçisinin işaret ettiği gibi ikinci bir Menemen hadisesi ortaya çıkarsa doğrusu şaşıran az olacaktır. Dış politika — Sovyet Büyük Elçisi Nikita Rijofun evvela Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkini sonra Baş- bakan Yardımcısı Kemal Satırı ve nihayet İstanbuldan dönen Başbakan İsmet İnönüyü ziyareti, diplomatik çevre- lerde günün konusu oldu. Nitekim (o Dışişleri Bakanlığı hakkında basına bilgi verdi. Soysalın açıklamasından an- laşılan şudur: Bundan böyle Sovyet Rusya ile olan mü- nasebetlerimizde bir gelişme müşahade edilebilecektir ve Rijofun temaslannın başka bir mânası yoktur. Sovyet- ler Birliği ve Türkiye arasındaki ticari iktisadi ve kültürel münasebetlerin önümüzdeki günlerde daha da sıklaşa- cağı ümit edilmektedir. AKİS/5