HAFTANIN İÇİNDEN Seyahatin Bilançosu Bu satırların okunmakta olduğa sırada Başbakan İnönü uzun seyahatinden Türklyeye dönmüş olacaktır. Faz la seyahat etmek adeti olmayan İnönü on gün üştü u temasların her birinin ana meselesini Kıbrıs işi teşkil etmiştir Kıbrısta nihai hal çaresi konusunda, İnönünün yola çıkışıyla İnönünün yurda döndüğü bugün arasında bir mai Mi a Kimse; Adanın istikbalinin ne olacağını bil- ektedir. Fakat İnönü de buna tayin etmek için yo- ii çık değildir. İnönü, Kıbrıs Meselesinin Türkiye ile müttefikleri arasında bir karışıklık (Odoğurduğu sırada Washington'u, Londrayı ve Parisi ziyareti kabul etmiş- tir. Üç başkentte Türkiye Başbakanının yaptığı temas- lar sonunda bugün böyle bir karışıklık ortadan kalkmış- tır. Tam aksine, Kıbrıs işinin nasıl halledileceği Okesin çizgileriyle tesbit edilmemiştir ama bunun için takip edi- lecek yol hususunda tam mutabakat hasıl olmuştur: Kıb- hususiyeti bir başka kütleye, kuvvet kullanmak suretiyle hakim ol- masına müsaade edilmeyeceğinin ifadesidir ve sarih te- minattır. Kıbrıs işi nasıl halledilecektir? Bunun, mevcut and- laşmaları inkâr etmekle halledilemeyeceğini Washing- ton'da yayınlanan türk-amerikan tebliği Papandreuya ve Makariosa göstermiştir. Kıbrıs işinde bir hal çaresine varmak için mevcut andlaşmalardan hareket etmek mecburiyeti vardır. Mevcut andlaşmalar self-determina- tion yolundan enosisi ne kadar engelliyorsa taksimi de sadece o kadar engellemektedir. Adada bir kıbrıslı hal- kın olmadığı açık surette kabul olunduğuna göre Ada halkına bir self-determination hakkı tanımak bahis ko- nusu değildir. Self-determination hakkı, eğer kabul edi- lecekse, iki cemaate birden kabul olunacaktır. Rumlar ne isterlerse onu yapacaklardır, türkler ne isterlerse onu ıbrısın Yunanistana ilhakının hiç b i ukuki kıymeti olmayacaktır. Bunu tescil etmek üz: Ada iç v a dışı kuvvetler harekete geçtiği takdirde ise bunlar karşısında türk ordusunu bulac: dır. Ameri - n Johnson böyle erikanın, Tür- kiyenin elini bir daha tutmayacağını belli etmiştir. İn- iltere ve Fransa da aynı temay uklarını belli et- iy s hafazası idi. Bünün tam aksi olmuştur. Mevcut andlaş- etin TOKER Emir işin ruhunu teşkil ettiği, altı çizilerek işaret e- dilmişti Kıbrısta ne olacaktır? Bunu henüz kimse bilmemek- tedir. Havada bir takım projeler vardır. Amerikanın ak- lında bir çare mevcuttur, General de Gaulle bir şeyler düşünmektedir. Bunların her biri zamanla ve görüşmeler le olgunlaşacaktır. Ama Kıbrısta bir şey olmayacaktır: Adanın Yunanistana ilhakı! Ne Makariosun, ne Grivasın kudreti buna yetecektir. Zira Türkiyenin elini ümit edilen batılı müttefiklerimiz buna imkân olmaya- cağını bizzat İnönünün ağzından işitmişlerdir ve buna kani olmuşlardır. Bu, devrimizde yüksek seviyede karşı- lıklı temaslar yapmanın büyük faydasını bir kere daha ispat etmektedir. Bundan dolayıdır ki Türkiye ile Amerika arasındaki münasebetleri gölgeleyen bulutlar da İnönünün Was- hington'da Başkan Johnson ile yaptığı temasların o so- nunda dağılmıştır. Başkan Johnson İnönüyü gördükten sonra Türkiyeyle nasıl konuşulması gerektiğini anlamış- a te uğunu, bir şeyler bii için çırpındığını, ama ba- şında çok dert olduğuna görmüş, ona hemen kızmamak gerektiğini farketmiştir. Mesele Amerikaya vaziyeti an- latmak, yanıldığı noktaları belirtmek, onu dostane (o bir şekilde hakkın, hakikatin ve basiretin yoluna itmektir. Buna karşı Amerikanın esastan bir mukavemeti yoktur. Ama bilmemekte, anlamamaktadır ve takt hataları yapa- rak bazen "porselen dükkânına girmiş fil" durumuna düşmektedir. Tıpkı bunun gibi, General de Gaulle Fran- sası ile aradaki bir takım unsurlar yüzünden soğuk gö- rünen münasebetler iki devlet adamının semai es- ki haline dönmüştür. Şahsen General de Gaulle'ün, onun rejiminin ve onun dış politika istiklâli anlayışının Tür- kiyede bu kadar rağbet görüp İtibar kazandığı bir sıra- da Türkiye ile Fransa arasında bir soğukluğun mevcudi- yeti zaten anlaşılmaz bir husustu. Bu garip durum şim di bertaraf olunmuştur. General de Gaulle'ü, angajman- larının imkân vereceği yakın bir tarihte Türkiyede, ara- mızda görmek bizim için sevindirici olacaktır. İnönü, seyahatinden memnun dönmektedir. Bu mem nuniyetinde haklıdır, zira bir fransız tabiriyle ("bütün i'lerin üzerine noktaları koymuştur". Amerikada, İngilte- rede ve Fransada umumi efkârın Türkiye kadar İnönü- nün şahsına karşı gösterdiği ilgi kendimizden bahsettir- mek, ismimizi duyurmak ihtiyacımızı bir defa daha göz- ler önüne sermiştir, ra işi hepimizi üzen, dertli bir meseledir; Ama dünyaya bir de Türkiyenin bulunduğunu, onun temayülünün m olduğunu, Türkiyenin idarecileri- nin bu görüşü savunduklarını göstermeye Kıbrıs vesile vermiştir. İnönü, günlük işlerle ilgili temaslarından başka, Tür- kiye bakımından bir de "iyi niyet elçiliği" yapmıştır. Bu, seyahatinin, belki de uzun vâdede Türkiye için en faydalı. kısmını teşkil etmiştir. AKİS/7