Ss A N Ereğli Seni "Akıl" ka; Yun, heybetli m ve kısa, kesin konuşma tarzı ile tipik bir ameri- kalı olan Genel Müdür Mr. Cole, bak- tığı istikameti değiştirmeden konuş- masına devam etti: "— Yılda 70 milyon dolar döviz ta- sarrufu sağlıyacak olan Ereğli Demir ve Çelik Fabrikası inşaatı, gördüğünüz gibi, yüzde 75 tamamlanmıştır. Tel- den, harp gemisi zırhına kadar herşeyi yapabilecek olan fabrika tesislerinin tümü Ocak ayı başında tamamlanmış olacaktır. Böylelikle 1995 Martında tes- lim etmemiz gereken fabrikayı iki ay önce bitirmiş olacağız. Bu başarı ise Türk işçisinin verdiği iktisadi bir sava- şın sonucudur!..." Karabüktekinden altı defa daha büyük olan bu fabrikayı inşa eden fir- manın Genel Müdürü sözlerinin tam arasına gelmişti ki, gazetecilerin bu- lunduğu terasa 50-60 metre uzaklıktaki karanlık sırttan hüzünlü, bir uzun hava yükseldi. Türküyü daha iyi duymak için te- rasın ucuna ilerleyen gazeteci, orada, kollarını parmaklıklara dayamış sigara A Y | içen ve türkünün söylendiği sırtları sey- reden bir amerikalı gördü. Bildiği altı lisana kısa zamanda türkçeyi de ek- leyerek, türkleri ve Türkiyeyi anlamak çabasına girişmiş bulunan Mr. Spalin- ger'den başkası olmayan bu adam, ga- zeteciyi bir müddet süzdü ve çenesi ile karşıki sırtı işaret ederek : "— Allah büyük!» dedi. Beraber çalıştığı türk işçileriyle esp rili, argolu bir arkadaşlık kurmuş olan Spalinger Turkiyeyi ve türklerin dü- şünce tarzını anladığını gazeteciye ima etmek istiyordu. Bir süre uzun havayı dinledi, sonra konuşmasına türkçe de- vam etti : "— Amerikada iş güzal, kalp bo- zuk. Türkiyada kalp güzal, iş bozuk. Türkiya raki memleketi, kalp buyuk. Amerika koka kola memleketi, her şey koka kola gibi..." Gazeteci, izahat vermeğe devam e- den Mr. Cole'ü dinlemek üzere masaya giderken, Spalinger'e veda etti ve on- dan şu karşılığı aldı: '— Bugün git, yarın gel!" şakacı amerikalı bu cümleyi çok za man selâm olarak kullanıyordu... Ereğlide yüksek firin Alın teri AKİS/20 Tezatlar beldesi! Olay, geçen haftanın sonunda Karade niz Ereğlisinde geçti. Yüzyıllar boyu son derecede sakin bir hayat geçiren bu kasabaya dünyanın sayılı demir re çelik fabrikalarından birini ( yerleşti- ren Foster Wheeler firması ilgilileri, yaratılan eseri türk halk oyuna duyur- mak için kalabalık bir gazeteci gru- punu davet etmişti. Gazeteciler gezdi- ler, anlatılanları dinlediler ve çeşitli intibalarla Ereğliden ayrıldılar. o Ayrı- lırken hepsinin bloknotu bir sürü dev rakamla doluydu. Gerçekten bu inşaatta her şey, Yir minci yüzyılın ikinci yarısının dev tek nolojisine uygundur. Üç milyon metre- kare üzerine yayılan fabrikanın çeşitli bölümlerinden her biri, Türkiye ölçü- lerine göre büyük birer fabrikadır. E- reğlinin batısında inşaat için düşünü- len düz saha yetmeyince, mühendisle- rin bir kararı ile koskoca bir tepe, buldo zerlerin hışmına uğramış ve ortadan kayboluvermiştir. İnşaatta 52 kilometre çelik kazık, 197 kilometre beton kanal ve 680 kilometre elektrik kablosu kul- lanılmıştır. İnşaatın bugüne kadar olan safhası için 45 binden fazla plân yapıl mıştır. Bütün bu karmaşık işleri ger- çekleştiren, binlerce plân ve paftanın uygulanmasında, plânlama şefi olarak sorumu taşıyan mühendis R. J. Burcin' in yaşı ise sadece 29' dur!. Bugün Ereğli, oo eski ogünler- deki çehresini omuhafaza etmekte ısrarlı o görünmektedir. . Bugün fab- rika ve liman inşaatında çalışan 10 bi- ne yakın işçi ile bunların ( ailelerinin meydana getirdiği sayı Ereğlinin nüfu sunu eskiye göre dört-beş misli arttır dığı halde, kasabanın belediye işleri ve halk hizmetleri hâlâ eski nüfusa göre ayarlanmaktadır. Sabah saat 7'den akşam 7'ye 12 saat çalışan amerikalı ve türk görevliler işe giderken, yolda, sır- tına ağır kefeyi yüklenmiş karısını bı- yığını burarak, sigarasını tellendirerek veya tesbih çekerek takip eden "erkek" köylülerle sık sık karşılaşmaktadırlar. Artan nüfusun barınma ihtiyacının sağlanması için bol bol mesken yapı- lacağına kiralar fahiş seviyelere yük- selmiş bulunmaktadır. İki-üç odalı normal bir kasaba e- vinin aylık kirası iraya fırla- mış, etin kilosu 11 liraya (o çıkmıştır. Halk, mutlaka büyüyecek olan kasaba larının yakın istikbalini düşünerek ya- tırım yapacağına, günlük fahiş ka- zanç yolunu tercih eder, görünmekte- dir. Ancak bütün bunlar, geri kalmış, geriliğe alışmış bir memleketin, | hızlı gelişmeye ayak uydurmakta çekeceği ilk şaşkınlıklardan başka bir anlam taşı- mamaktadır.