Konseri veren : Ankara Radyosu Madrigal Korosu. Yöneten : Bülent Arel Konserin günü: 4 şubat 1964. Salı Saat 2030 da. Yeri : Ankara Konser Salonu. Tertipleyen : Ankara Filarmoni Derneği. rogram: Adı Madrigal Korosu olduğuna göre top- luluğun hemen sadece madrigaller söyleyeceği' sanılır- ken programa renk veren birçok diğer parçaların da yer aldığı görülüyordu: Başlıca besteciler olarak; D. Fre- derici, Palestrina, G. nn stoldi, De e De Semisy, Hassler, Isaac Bach, i ard Lechner, J. Brahms ve G. Verdi'den çeşitli İsli, po söy- lendi. Konserin özellikleri : Ne Ankarada ne de Türkiye- nin diğer bir büyük kentinde "a-Capella" yani orkestra veya diğer bir çalgı grubu ile yahut da piyanoyla eşlik edilmeyen bir koronun mevcut olmadığı bir gerçektir. Ankara ve İstanbulda sadece Operaların koro partilerini söyleyen ve sahnede figüranlık görevini de yerine geti- ren iki büyücek koro varsa da bunların kuruluş amaç- larının madrigal söylemek olmadığı açıktır. Uzun bir süredenberi memleketin sanat hayatında eksikliği hissedilen fakat bir türlü kimsenin el atmayı düşünmediği, bakir ve be e biraz verimsiz sayılan- bu alanda ilk teşebbüs birkaç yıldanberi (o Amerikada "elektronik müzik" üzerinde çalıştıktan sonra geçen yıl yurda dönmüş bulunan besteci Bülent Arele nasip oldu. "Madrigal" formu "Çok sesli Müziğin Altın Çağı" denilen bir devrede İtalyan, fransız bunlarla ilgili sanat okullarında gelişen, daha çok ladini, günlük hayatı, ba- zen de aşkı terennüm eden şarkılara verilen bir addır. Bu form sonraları özellikle şarkı ve koro eserlerinde bü- yük etki yapmış, büyük sanat değeri olan sayısız küçük besteler yapılmıştır. A-Capella koroların aslı batıda ta- pınaklarda ilâhiler söyleyen müzik topluluklarına da- yanmaktaysa da Madrigal formunun o etkisi sayesinde bu korolar dinsel kisveden sıyrılmış, bütün insanlığın malı olan eserler meydana gelmiştir. Beğendiklerim : Önce bu yünde bir işe giriştiği için, sonra da bu denli ii değeri i olan, söylenmesi Zor par- çalan bu olumlulukta söyletmeyi başardığı için Bülent Areli nasıl övsem azdır. Şimdilik elektronik müziği uğraşmaya başladığı an- laşılan bu çok değerli sanatçımızın ilk yapıcı hizmeti böylece izlenmiş oldu. Koronun üç ay gibi kısa bir sürede hazırlandığı ve repertuvarında konserde ez nnd di katından fazla parçanın şimdiden hazır bir durumda bulunduğu va katılırsa Arelin başarısı bir kez la ortaya çı- ar. Beğenmediklerim : Konserin tertiplenişi -yine Fi- larmoni Derneğindeki dostların kulakları çınlasın o bir "keşmekeş" ten ibaretti. Son dakikada bastırılıp dağıtı- İS/32 lan programların üzerinde Bülent Arelin - resminden vazgeçtik - ismini bile bulamayan . müziksever dinleyi- ciler fuayede dolaşmakta olan Arele koronun kendi ken- disine mi söyleyeceğini sordular, Arel, adının programa yazılmasının unutulduğunu nazikâne ve çok mütevazı bir edayla söyledi... İkinci nokta Arelin kendisini ilgilendirir, program daha çok madrigaller ve Ondokuzuncu yüzyıl bestecile- rinin bazı liedlerinden ibaret olduğu hâlde araya Ver- di'nin çok bilinen bir koro parçasını - Nabucco opera- sından "Esirler korosu"nu - koymakta ne anlam vardı? Sonra yine ikinci bölümdeki amerikan halk (havasını programa Koyduğuna göre neden onun yanısıra birkaç da türk halk havası söylemek düşünülmedi acaba? Üs- telik ne Nabucco ne de amerikan halk havasının söy lenişinde diğer parçalardaki olağanüstü güzellikten eser bile yoktu... Konser olağanüstü değil, hattâ olağan bir ilgi bile toplamadı ama bunun kabahati yine de idarecilerde, ben bile konseri bir iki gün önce duydum. Üstelik aynı gece Ankarada -maşallah deyin- üç konser vardı! Sonuç : Bülent Arel eğer sebatla bu işi yürütür ve av- ni hızla çalışırsa kısa bir süre sonra Batı ülkelerindeki eşlerinin ayarında bir a-Capella koroya malik olacağı- mız güvenle söylenebilir. Daniyal (O ERİÇ Bülent Arel Mütevazi bir adam.