men, burayı bırakmaya istekli görün- memişlerdi. Castro. şimdi bu üsse ve- rilen akarsuyu kesmekle, Amerikaya yeni bir baskı daha yapıyordu. slına bakılırsa, bu sefer sa- TUYUCU- ları amerikan kıyılarında balık avla- yan 36 kübalı balıkçıyı, amerikan ka- ra sularım ihlâl ettikleri gerekçesiyle yakalamış, gemilerine de el koymuş- lardı. Fakat Castro bu balıkçılarını yakalandıkları sırada amerikan kara sularında (oolmadığını ileri (o sürerek serbest bırakılmalarını istiyordu. Bu balıkçılar serbest bırakılıncaya kadar da, Guantanamo deniz üssünün akar- suyu kesilecekti. Üssün akarsuyunun kesilmesi, bu- rada yaşayan aşağı yukarı 10 bin ka- dar amerikan askeri personelinin ve ailelerinin durumunda o beklenildiği kadar büyük güçlükler (o yaratmadı. Bir kere, üssün kendi su depoları var- dı ve burada toplanan sular üsde ya- şayanlara yetecek kadar çoktu. Sonra Amerika gibi büyük bir devlet için üs- se sarnıç gemileriyle su taşımak işten bile değildi. Nihayet, gerekirse su. Del- il saatlerde verilmek suretiyle sarfi- yat da azaltılabilirdi. Fakat Castro'- nun hareketi amerikalılarda temizlik endişelerinden çok, gururlarını yara- ladığı için büyük tepkiler yarattı. Küba ile çıkan her meselede oldu- gu gibi, Guantanamo deniz üssünün suyunun kesilmesi de, Amerikadaki bazı hassas politikacıların ortaya ye- niden abluka sözlerini çıkarmalarına yol açtı. Florida'nın Demokrat Sena- törü George A. Smathers ile New F. Castro Bir sakallı adam York'un Cumhuriyetçi Senatörü Ken- neth B. Keâting, hükümetin Kübaya karşı derhal bir abluka uygulamasını istediler. Fakat pire için yorgan yak- maya niyetli görünmeyen Johnson i- daresi, bu kadar ileri gitmeyerek, Ha- vana'yı sert bir şekilde protesto et- mekle yetindi ve karşı tedbir olarak, üsde çalışan Küba vatandaşlarının sa- yısını azaltmayı kararlaştırdı. Kolayca anlaşılacağı gibi bu an- laşmazlık Küba ile Birleşik Devletler arasında çıkan ne ilk anlaşmazlıktır, ne de sonuncusu olacaktır. Castro re- jimi Küba adasında sürüp gittikçe, DÜNYADA OLUP BİTENLER iki devlet arasında hergün yeni yeni çatışmalar çıkacaktır. Amerikayı en çok kızdıran, o Castro'nun Kilbadaki varlığı değil, bu adadan bütün Latin Amerika devletlerine uzanarak o lışmalar yapmasıdır. kızdıran şey de. Amerikanın özellik- le Florida'da Kübadan kaçan mülte- cileri barındıran geniş kamplar kur- ması ve bu kamplarda bütün eli si- lah tutabilecek gibi olanları bir gün Castro rejimini onlara yıktırmak ama- cıyla eğitmesidir. İki devlet bu karşı- lıklı tahriklerde devam edip gittikçe, Birleşik Amerika ile Küba arasındaki bağıntıların düzelmesi hayâl bile e- ilemez. Kaybolan birlik küba ile Birleşik Devletler arasın- daki dizi halindeki geçimsizlikle- rin yalnız biri olan son olayın ortaya çıkardığı en önemli mesele. Batılılar arasında Kübaya karşı bir tutum bir- liği kurulup kurulamayacağı meselesi- dir. Bilindiği gibi. Batılılar arasında artık yavaş yavaş tarihe «karışmak ü zere olan birlik, Küba konusunda da adamakıllı zayıflamış bulunuyor. Za- ten Amerikayı en çok kızdırıp endi- şeye düşüren de budur. Amerika Cast- ro'yu yola getirebilmek için ona kar- şı iktisadi boykot uygulamayı en et- kili çare olarak görüyordu. Gerçek- ten bu boykota bütün büyük devlet- ler uyduğu sürece bu çare etkili de ol- muştur. Fakat son günlerde Amerika- nın Batılı dostları, özellikle İngilte- re ve Fransa. Küba ile önemli tica- ret bağıntıları kurmak peşinde koş- maktadırlar. Amerikanın yaptığı bü- tün teşebbüslere rağmen ne Londra, ne de Paris, Havana ile yaptıkları bazı ticari anlaşmaları bozmaya istekli gö- e. G amo deniz üssünün sula- rının Emek patlak veren yeni anlaşmazlık üzerine, Birleşik Amerika Batılı dostlarım (oCastro ohükümeti karşısındaki tutumlarını bir kere da- ha gözden geçirmeye çağırmıştır. Fa- kat bu çağrının olumlu bir sonuç ve- receğini düşünmek aşırı bir iyimser- lik olur. Bloklar arasındaki gerginli- ğin çözülmeye yüztuttuğu günlerden başlayarak, blok içi bağıntılar da ö- nemli bir şekilde sarsılmış bulunuyor. Hele General De Gaulle. Kıbrıs me- selesi de dahil. Batılılar için bütün or- tak meselelerde kendi başına bir ta- vir takınmayı artık "sanat-ı mütade" ittihaz etmiştir. AKİS/23