25 Ocak 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

25 Ocak 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

niden bir kız gocuğu dünyaya gelmiş- tir. Gebelikte annenin hayatı tehlike- ye girmiştir. Doğan çocuk sakattır, Tehlike Çanları E gitim sistemi, bugün bütün dünyada, alışılmış otorite ve korkutma usüllerini iflas ettirerek, değişmiştir. Bilime dayanan yeni araştırmalar artık, psikolojiye dayanan disiplinli bir hürriyet metodunu ortaya atmış bulunuyor. Bunun için çocuğun eğitimi daha anne karnında iken önem kazanmakta, ruhi gelişmesi, kar- nının, doyması ve vücudunun fiziki gelişmesi kadar, hattâ ondan fazla etkili sa- yılmaktadır. Bu yeni görüşün uygulanması eski mutlak otorite sisteminin uygu- lanmasından çok daha zordur. Çünkü çocuğun eğitimi aynı zamanda ananın, ba- banın, gevrenin eğitimi demektir. Ancak bu yeni görüşün, yeni eğitim anlayışının çocuğu tamamiyle hür ve kontrolsuz bıraktığı anlayışına kapılmak da yanlıştır. Bu konuda toplumumuzun, utandırıcı bir nemelâzımcılık, ilgisizlik içinde bulun- duğunu söylemek gerçekten yerinde olacaktır. Bugün gocuğu, disiplinli bir hürriyet içinde yetiştirmesini başarmış olan top- lumlar, en önce, onun boş zamanlarını iyi bir şekilde değerlendirme prensibi üze- rinde durmaktadırlar. Bununla beraber, üzerinde durulan en önemli birşey de, çocuğu toplumdaki kötü etkilerden korumaktır. Bunun için aile, okul, emniyet kuvvetleri sıkı bir işbirliği halindedirler ve bu konuda, kanunları ve talimatna- meleri büyük bir titizlikle uygularlar. Çok serbest bildiğimiz amerikan toplumunda çocuğun okula giriş - çıkış saatlerinin kontrolü beni büyük bir hayrete düşürmüştü. Çocuk okula gitme- mişse, okul idaresi sabah yoklamasını yaptıktan en çok yarım saat sonra veliye telefon açar ve durumu bildirir. Çocuğun aileden habersiz dışarda kal- ması mümkün değildir. Genel olarak, çocuklar öğle tatillerinde dışarıya sı- kamazlar ve okulda yemeklerini yedikten sonra uzak mesafelere, okulun em- rindeki meşhur san otobüslerle nakledilirler. Böylece okul saatinde okula de- vam eden çocuklar mutlak bir emniyet içindedirler. Birçok eyaletlerde, önsekiz yaşından küçük gocuk gece saat 10'dan son- ra sokakta görülürse, polis derhal müdahale eder. Çocuklar katiyetle hiçbir yerden içki satınalamazlar ve aileleri yanlarında da olsa,hiçbir gazinoda onaltı yaşından önce bira dahi içemezler. Garson servis yapmaz ve aile bil- gisizse onu ikaz eder. Filmlerde seyrettiğimiz vakalar polislik olmuş vakalar dır ve bunlar da az olmamakla beraber, genel hayatın içinde, sok küçük bir azınlık teşkil eder. buki bugün bizim çocuklarımız toplumun istenmiyen etkileri karşı- sında tamamiyle müdafaasızdırlar. Üstelik, kolaylıkla aldatılabilmeleri bu çocukları bir takım ticaret anaforcularının pençesine düşürmekte ve bunları korkunç tehlikelere mâruz bırakmaktadır. Meselâ Ankarada, okulların bur- nunun dibine kadar sokulan sözde «gençlik spor salonları» birer yuvadır. Bu- ralarda kontrol yoktur. Onsekiz yaşından küçük çocuklar buralara rahatça girer, kumara alışır ve çeşitli arkadaşlıklar kurma imkânını bulurlar. En masum bir çocuğun masa futbolu oynamak amacı ile, okul saati dışında, bu kapıdan içeriye girmesi, onu aklın kabul edemiyeceği tehlikelerle karşı kar- şıya bırakmaktadır. Burada sefahat partileri tertipleyen gençlere en kötü iptilâları aşılamak amacını güden şebekelerin adamları tetikte beklemektedir- ler. Hattâ bazı kahvelerde masa futbolu salonları kahvelerin içindedir. Ev ve okul dışında hiçbir meşgalesi olmıyan çocuklarımız kolaylıkla bu kahvelere dadanırlar, burada farkına varmadan edindikleri kötü arkadaşlıkların etid- lerini kahve dışında da izlemek mümkündür. Masum bir dansetme merakının salgın halinde gençliğe musallat olduğu bir devirde «partiler», spor salonla- rındaki arkadaşlıkları kız çocuklarına da sirayet ettirme istidadım göster- mekte, kız-erkek, gençliği, büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır. İç kili lokantalarda da onsekiz yaşından küçük çocuklara rastlanmaktadır. Hal- buki bizde de onsekiz yaşından küçük çocuklara içki verilmesi veya satılması i kanunen yasaktır. cuklarımızın boş zamanlarını değerlendiremiyoruz. Onları kara çocuk edebiyatından, basının, sinemanın kötü etkilerinden koruyamıyoruz. Her tür- lü sefahat yuvasının asılmasına ve çocukları sömürmesine göz yumuyoruz. Kanunları çıkarsak da, uygulamıyoruz. Hiçbir toplum, maddi ve mânevi alanda korunmaya muhtaç çocuğuna karşı bu kadar ilgisiz değildir. Tehlike çanları çoktan çalmıştır. Hürriyete dayanan eğitim sistemini, kontrolsüzlük olarak kabul etmek yanlıştır. Jale CANDAN AKİS/31

Bu sayıdan diğer sayfalar: