25 Ocak 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

25 Ocak 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KIBRIS OLAYLARI Konferans İki cami arasında G eçenlerde Londrada, şehrin 50 mil kadar uzağında, İngiltere Başba- kanlarının resmi sayfiye evi olan Che- guers'te Commonwealth ile Münasebet ler Bakanı Duncan Sandys bir bütün gün Kıbrıslı Rumları, bir bütün gün Kıbrıslı Türkleri misafir etti. Kıbrıslı Türkler Duncan Sandys'ten hiç mem- mun kalmadılar. Bakan, rum tezinin bir avukatı gibi konuşuyordu. İki ce- maatin Çe rai ayrılamayacağı hu- susunda bir peş savunuyor, türkleri rumlarla bir devlet o halinde beraber yaşamak için iknaa çalışıyor, sadece haklarına milletlerarası garan- tiler bulunabileceğini söylüyordu. Ya- ni Kıbrıslı Türkler, hakları milletlera- rası bir garantiye bağlanmış alelade bir. azınlık muamelesi Oo göreceklerdi. Kıbrıslı Türkter bunu kabul etmemek- le kalmadılar. Sandys'e romların bir avukatı gibi konuştuğunu da söyledi- ler. İngiliz Bakan güldü. Siz benim, rumlarla nasıl ko- nuştuğumu biliyor musunuz?» dedi. Bu Londra Konferansının o havası nı ve İngilterenin nasıl bir ruh hale- ti içinde (o bulunduğunu gösteren en gü- zel sözdür. Daha konferansın açılma- sından itibaren bunun mahiyetinin, as- lında bir zemin yoklaması olduğu he- men anlaşıldı. İngiltere ise, bu badire- den kendi yakasını bir an önce sıyır- manın endişesi içindeydi. Ona şöyle söylüyor, buna böyle söylüyor, tarafla- rın kendi aralarında —yani Birleşmiş Milletleri işin içine sokmadan— bir anlaşmaya varmalarını sağlamaya ça- lışıyordu; Kılıçla ilk yoklamalar L ondradaki Marlberough House'ta konferans büyük bir ciddiyet ve hatta ağır bir hava içinde açıldı. Kim- senin yüzü gülmüyordu. O dar ki, konferansın açılış konuşmasını yapan Duncan Sandys bir latife ile salonun bu havasını dağıtmaya o çalıştığı Za- man, söylediği sözlere gülen, tek insan gene kendisi oldu. Sandys, salonu dol- duran gazete fotoğrafçılarının birbiri ardından patlayan flâşlarına bakarak, bunların kurgun (o patlamasından çok daha tatlı sesler çıkardığını söyledi! Marlborough ouse'un büyük top- lantı salonuna kurulan dik dörtgen şeklindeki konferans masasının bir ta- rafma Sandys'in başkanlığındaki İn- giliz heyeti oturmuştu. Onların solun- da Türk Dışişleri Bakanı Feridun Ce- mal Erkinin başkanlığındaki o Türk temsilciler!, sağında Yunan Dışişleri Feridun G. Erkin "Almanyadan o sevgilerle!” Bakanı (o Palanınsın (o başkanlığındaki Yunan temsilcileri oturmuşlardı. İngi- liz heyetinin tam karşısına gelen ke- narda da Kıbrıstaki Türk ve Rum top- luluklarının temsilcileri yer alıyorlar- dı. Kıbrıs Dışişleri Bakanı Kipriyanu, Savunma Bakanı Osman Örekle yan- yana düşmüştü. Fakat bütün toplantı boyunca ne birbirlerine baktılar, ne de aralarında tek bir söz konuştular» Bir ara Kipriyanu yan gözle. Osman Öreki süzmek istedi, fakat Örek kol- tuğunu yan çevirdi ve Kipriyanuya sır- tını verdi. Kıbrıs Dışişleri Bakanı bun dan sonra bir kere daha cesaret edip de yerinden kımıldayamadı. Bu, <Be- raber yaşayın!» diye itilen iki cemaa- tin nasıl bir hava içinde olduklarını gösterdi. Birinci gün çalışmaları uzun sür- medi. Gündemde yalnız Duncan San- dys'in yapacağı konuşma vardı ve ta- raflar, bu konuşmayı dinledikten son- ra, ertesi gün yeniden toplanmak üze- re dağıldılar. Doğrusu istenirse, San- dys'in yaptığı konuşmada pek bilinmi- yen bir taraf yoktu. İngilizlerin bu en mahir müzakerecisi, konuşmasında, or- taya hiçbir yapıcı teklif sürmedi. İn- giliz Bakanı, Kıbrısta patlak veren son olayların çıkışını ve gelişmelerini yeniden gözden geçirdikten sonra İn- gilterenin Adadaki duruma müdahale etmek gereğini oduyduğunu ve bugün 2.500'den fazla İngiliz askerinin Ada- da güvenliği korumakla görevli oldu- gunu söyledi. Ancak, Sandys'ye göre, eğer olur da Kıbrıstaki Rum, ya da Türk toplulukları bu görevi yerine ge- tren İngiliz askerleriyle işbirliği yap- maktan kaçınırlarsa, o zaman İngil- tere Adada polis rolünü oynamaya devam edemeyecekti. Yani Sandys, üs- tü kapalı olarak, taraflara çatışmayı bir tarafa bırakıp biran önce anlaşma- ları gerektiğini hatırlatıyordu. İngil- re, en kısa zamanda bu dikenli, me- seleden elini ayağını çekmek istiyordu. Aslına bakılırsa bunda haksız da değildir, zira yeniden İngiltere Tanga- nikadan Malezyaya, dünyanın dört kö- şeşinde polislik görevi (o yüklenmiştir. halbuki elinde bunu karşılayacak mik- tarda asker yoktur. Taksime gelinceye kadar S andys'nin bir eli pantalonunun ce- binde yaptığı bu konuşmadan sonra konferans, ertesi sabah toplanmak ü- zere dağıldı. Perşembe sabahı yapılan ikinci toplantı kapalı olda, yani içeri- ye yetkili temsilcilerden başka kinin alınmadı. Fakat dışarıya sızan haber- lerden bu toplantı sırasında konuşan Türk Dışişleri Balanı Feridun Cemal Erkinin, Kıbrıs, hükümetinin bu konu- daki talebi: ne olursa olsun, Türkiye- nin Adadaki askeri birliğini geri çek- meyeceğini açık ve kesin bir dille bir kere daha tekrarladığı anlaşılıyordu. Gerçekten, Perşembe sabahı yapı- lan toplantıda Kıbrıslı Rumların üze- rinde en fazla durdukları nokta, Kıb- rıstaki Türk askerlerinin geri çekilme- si oldu. Kıbrıs Rumlarının temsilcisi Klerides sözü dönüp dolaştırıp bu nok- taya getiriyor, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında imzalanan üçlü garanti andlaşmasının feshedilerek A- dadaki Türk birliklerinin geri çekil- mesini istiyordu. Bundan başka Ana- yasada Türk topluluğuna tanınan veto haklan ve diğer ayrıcalıklar da kaldı- rılmalı, Kıbrıs Meclisinde kararlar ba- sit çoğunlukla alınmalıydı. Oysa Fe- ridun Cemal Erkine göre bu istek de kabul edilemezdi. Bir kere Kıbrıs, A- nadolu için büyük bir stratejik önem taşıyordu. Burada bir Türk birliği bu- lunmadan Türkiye ne kendisinin, ne de Adadaki Türklerin güvenliğinin ko- runamayacağını ogayet iyi biliyordu. Bu bakımdan Adadaki Türk birliğinin geri çekilmesi diye ii bahis konu- zdı. OK ğer ayrıcalıklara gelince, bunların kal- dırılması da düşünülemezdi. Tam ter- sine, bunların daha da kuvvetlendiril- mesi gerekiyordu. AKİS/13

Bu sayıdan diğer sayfalar: