sa, Kıbrıs Hükümeti meseleyi Birleş- miş Milletlere götürerek, Zürih - Lon- dra anlaşmalarıyla Garanti Andlaşma- sının bu kanaldan ei sağ- lamaya çalışacaktır. o Bunun için de sözügeçen anlaşmaların Türkiyeye Kıb- rısın iç işlerine karışmak için bir vesi- le olduğu eri sürülecek, son olaylar sırasında ükümetinin bunlara dayanarak Kıbrısa «müdahale ve teca- etmek istediği söylenecektir. Ma- laşmaların değiştirilmesinde bir dayanak olacağını sanmaktadır- lar. Halbuki, meseleyi Birleşmiş Millet- lere götürmek odenemesinin (Kıbrıs Rumları için önemli bir risk olduğuna şüphe etmemek gerekir. Türkiye Kıb- rıs meselesinde çok (kuvvetli hukuki desteklere sahiptir. Kıbrıs ei arı milletlerarası andlaşma- lardan doğmaktadır o ve Türkiye "tek taraflı müdahaleye kalkışsa bile, bu- nu, bu andlaşmalardan aldığı yetkiyle yapacaktır Kaldı ki, Türkiye şimdiye kadar Kıbrısa silâhlı hiçbir müdahale- de bulunmamıştır ve Kıbrıs Türkleri- nin haklan korunduğu sürece müdaha- leye niyetli de değildir. Diğer yandan, Birleşmiş Milletler- de alınan kararlarda hukuki destekler kadar siyasi düşünceler de rol oyna- maktadır. Eğer bu hukuki destekleri küçümseyen Kıbrıs Hükümeti Sovyet- ler Birliğinin ve tarafsız devletlerin si- yasi desteğine güveniyorsa, Batılı dost- ların da Türkiyenin haklı isteklerinden yana çıkmaları gerekir. Son olaylar sırasında Kıbrıstaki Türk topluluğu- nun uğradığı felâketler ve Rumların KIBRIS OLAYLARI Kıbrısa Türkiyeden giden yiyecekler Ana sütü insanlığa sığmaz davranışları Batılı dostlarımızın gözünü açmış olmalıdır. Rumlar, giriştikleri insanlık dışı hare- ketlerle kendi dâvalarını kökünden bal- talamışlardır. Bir diğer nokta da, batılılar an- layışsızlık göstererek türk umumi ef kârında hayal kırıklığı, alınganlık, hiddet, nefret doğururlarsa, haklı olan bir dâvamızın bu en hayati anında bizi yalnız o bırakırlarsa NATO'nun eski m bir daha hiç Ba es — Sovyetler de.. bilmekte- . O zaman Türkiyede Bağının itiba- rını «İsmet Pasa bile» kurtaramaya- Nihayet, şu sırada çeşitli yerlerde başı dertte olan Birleşmiş Milletler Teşkilâtının bu meseleye el koymaya pek istekli olmadığını gösteren belirti- ler de vardır. Teşkilâtın Genel Sekre- teri U Thant, ilgili devletlerin Kıbrısa bir Birleşmiş Milletler gözlemcisi gön- derilmesi için yaptıkları talepler kar- şısında bile o kadar hevesli görünme- miştir. Türk, Yunan, İngiliz ve Kıbrıs hükümetlerinin belirttiklerine göre, bu gözlemci, taraflar (arasında varılan ateş-kes (o anlaşmasının yürütülmesini denetleyecekti. Halbuki U Thant, Ye- n ve Malezyaya gönderilen gözlemci lerin başına gelenleri düşünerek bu tekli fi pek yavaştan almıştır. Yemende Mı- sırla Suudi Arabistan arasında varılan anlaşmaya rağmen ateş kesimi hâlâ mümkün olmamıştır ve herkes bunun sorumunu Birleşmiş Milletlere yükleme eğilimindedir. Malaya ve Singapurla birleşip bir Malezya Federasyonu ku- rulmasını isteyip istemediklerini araş- tırmakla görevlendirilmişlerdi. Gözlem- ciler balkın federasyondan yana oldu- gunu, bildirmişleri fakat bu ülkelerde gözü olan Sukarno Birleşmiş Milletle ri şiddetle tenkit etmiştir. Şimdi U Thant aynı güçlüklerin Kıbrısta da çıkmasından korkarak, Adaya geniş bir gözlemci heyeti yollamaktan kaçın- mıştır. Ancak ilgili devletlerin İsrarı ki durumu incelemekle görevlendirmiş- tir. Gyani'nin görevi ateş-kes anlaşma- sına uyulmayı sağlamak değil, fakat bu anlaşmanın nasıl uygulandığını izle- yerek durumu Genel Sekretere bildir- mektir. Birleşmiş Milletler Genel Sekrete- nın başında Lefkoşeye gelen Bennert önce Gyani, sonra da Makarios ve Fa- zıl Küçük ile birer görüşme yapmış- tır. Bu da açıkça göstermektedir ki U Thant meselenin Birleşmiş Millet lere gelmeden çözülmesini istemece ir. Bir arabulucu daha eselenin taraflar arasında millet- Marası bir buhran haline gelmeden AKİS/15