Şimdi ne olacak ? T. KAKINÇ Türk sinemasında bir oyuncu öldü: Suphi Kaner, Kaner için, işveren durumundaki Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti, ortak menfaatlerine sarar geldiği (oiddiasiyle («bundan böyle iş verilmemesi ricası" okararını alınıştı. Alınan karar gerçekte tek taraflıdır ve bir tarafın menfaatleri ko- runurken öbür tarafınkiler ya kısıtlanmış, ya da tamamen ortadan kaldı- rılmıştır. Bu çeşit bir anlaşmazlıkta işveren ile emekçi arasına - başka ülke- lerde - sendikalar girerler ve anlaşmazlığın çözümüne uğraşırlar. Türkiyede sinema işçilerinin menfaatlerini savunan bir sendika yok değildir, o fakat kuruluş sırasında sakat bir görüşün ağır basması sebebiyle sinema oyuncu- ları işçiden sayılmamış ve sendika üyeliğine kabul edilmemişlerdir. İleri sü- rülen sebep, dünyanın hiç bir yerinde sinema oyuncularının teknisyenler, rejisörler ve senaryocularla bir arada sendikalaşmadığı üzerinedir ve -maale- sef de- doğrudur. Fakat yine dünyanın hiç bir yerinde ışıkçılarla operatö- ler, senaryocular ve rejisörlerle teknisyenlerin bir araya geldiği ikinci bir sendika daha yoktur. Yoktur, çünkü yine dünyanın her yerinde meslek dal- ları kendi aralarında birleşmiş ve sendikalaşmaya gitmişlerdir. Türkiyede sinema oyuncuları -ya işi bir meslek saymadıklarından, ya da gelgeç saydıklarından- bir sendika kurma gereğini duymamışlardır. İşve- rene karşı güçlü olmak, haklarının savunulmasında direnmek İçin sendika- nın şart olduğunu bugün Suphi Kaner olayı yeniden ortaya koymuş bulu- nuyor. Sine-İşin yanlış tutumu düzeltilebilir mi? Elbette! Yeni Suphi Ha- Iterleri kurtarma yolunda, Sine-İş, kurulduğundan bu yana ilk olumlu adımı atabilir ve bir küçük tüzük maddesinin değişikliğiyle sinema (oyuncularını çerçevesi içine alabilir. Bu. sendikanın güçlenmesi bakımından da faydalı bir oluştur. Bu olmadığı takdirde, sinema oyuncuları kendi aralarında bir- leşmeli ve bir ayrı sendika kurmalıdırlar. Ama bu yeni sendika da kurulmuş olanın hem çalışma alanını daraltacak, hem de gücünü zayıflatacaktır. Bu nokta her zaman gözönünde bulundurulmalıdır. Suphi Kaner öldü, Onun ölümü ve ölüme sebebiyet veren olay, geride kalan oyunculara -dilenir ki- iyi bir örnek ve acı bir ders olsan. Birleşsinler ve gelecekteki bu çeşit acı olaylara karşı çıksınlar. Dengenin sağlanması İçin bu, şarttır. Boykota karşı intihar etmenin asıl kurtuluş yolu olmadığım sinema oyuncularımız ancak bu şekilde ispatlayabilirler. Gerisi, eski bir Şe- yimle, laf-u güzaftır! mu?" da devam etti. Gerçi Kaner, Türk Prodüktörler Cemiyetinin bir üyesi değildi ama, üyesi olan birçok prodüktörün "f" maddesi Oo gereğince menfaatini haleldir etmiş ve dolayı- sıyla yapılan şikâyet üzerine de ce- miyet bu türlü zecri tedbire başvurmuş- tu. İleri sürülen bir başka noktaya tö- re, cemiyetin aldığı bu karar, ne cemi- yete, ne başka bir derneğe ve ne de sendikaya kayıtlı olan Kanerin Ana- yasanın vatandaşa tanıdığı (o çalışma hürriyetini kısıtlayıcı ve — dada ileri götürülürse — ortadan kaldırıcı nitelik taşımaktaydı. Cemiyet, kendi üyelerinin ortak menfaatini korumak amacıyla yine kendi arasında bir ta- kım tedbirlere başvurabilirdi. - Ama bunu bir bildiriyle yaymak ve işi bir çeşit "teşhir" e kadar götürmekle nem Cemiyetler Kanununu çiğnemiş; (o ve hem de Anayasanın vatandaşa tanı- dığı çalışma hürriyetini hiçe (osaymış oluyordu. İkiye ayrılanlardan bir başka grup AKİS/30 da Kanerin ölümünü kendi çıkarına ve gazetelerde kendi reklâmlarının yapıl- ması uğruna alabildiğine kullanmak- taydı. Kaneri mlm bu kara- ı "öldürmüştü", cemiyet cemiyet de- ğil bir "katiller birliği” ydi. o Zavallı Kanerin öcü bunlarda bırakılmamalı. duruma hâlâ seyirci kalan adalet me- kanizması işe el koymalıydı. e Kaner. sadece ve sadece bu "boykot" kararı yüzünden kendine kaymıştı. Unutulan tek şey-veya bu yayga- rayı, koparanların unuttuktan tek şey - şimdiye kadir nerede olduklarıdır. Ka- nerin bu ilk kendine kıyma teşebbüsü olmadığı gibi prodüktörlerin de Kanerden bu ilk şikâyetleri değildir Kaneri sevenler o Tünlerde ortalıkta. Diyoienin gündüz fenerle adam aradı- ğı gibi arandılar, fakat ve yazık ki bulunamadılar. Yaygaracılar — daha doğru bir de- yimle ölü Ticaret T. A. Ş. mensupla- rı — gazeteleri tek tek dolaşarak şim- şekleri prodüktörler üzerine çekmeye çalıştılar ve bunda başarı da sağladı- lar. Cenazenin kaldırıldığının hemen ertesi günü "Suphi Kaneri Sevenler" adına düzenlenen bir basın toplantı- sında yine prodüktörler ve cemiyet yay- lım ateşine tutuklu. Her önüne gelen bir lâf etti ve durum öylesine karışık bir hal aldı ki, ciddi Cumhuriyet gaze- tesi ertesi gün şaşkınlığını açıklamak- tan kendini alamadı Bu da kim? "euphi Kaneri Sevenler" in düzenle- diği basın toplantısında en ilgi çekici kişi, kendisim Film—İş Sendi- kası Başkanı olarak tanıtan ve bu sı- fatla konuşan orta boylu, saçları dö- külmüş bir adam oldu. Gerçekte böy- le bir sendika var mıdır? İşin buran bilinmemektedir. Sinema işçilerini ça- tısı altında toplayan tek bir sendika vardır ki (Sine—İş) o da bu olaya u- zaktan seyirci kalmayı tercih itti ve sustu. Sustu, çünkü kendisini ilgilendi- ren bir nokta yoktu. Kaner, üyesi değil- di. İşveren durumundaki Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti ile üyesi olma- yan biri arasındaki geçmişteki bir an- laşmazlık için araya girmesi, sendika- nın gerçek kişiliğini bozabilirdi Hal- buki yerden bitme Film—İş—üyesi ol- madığı halde — Kanere sahip çıkıyor, DA suçluyor, onlardan hesap soruyordu! Prodüktörler, basın yoluyla kamu oyunun kendileri aleyhine döndüğünü görür görmez mukabil bir basın top- lantısı yapmayı eklettiler ve sıcak bir Ağustos gününde buzlu şerbetlerle ga- zetecileri şık cemiyet binasında topla- dılar. Cemiyet adına sözcü olarak seçi- len Hürrem Erman, konuşmasına ılım- lı başlayıp ılımlı bitirdi. Kendileri de bu ölümden çok üzgündüler. Kaner si- nemamız için bir kayıptı, fakat bu kayba — katiyen — kendilerinin almış oldukları "rica" yollu karar sebep ol- muş değildi. Cemiyet, ana nizamname- nin tanıdığı bir hakkı kullanmış ve Toplantı başlamadan, kuliste bir ara- va gelmişler ve prodüktörleri kıstırma- yı kurmuşlardı. Fakat Hürrem Ermanın ilimli konuşması gergin havayı yatış- tırdı ve Kanerin kişiliği hakkında ko- nuşan bir başka meslekdaşı da bazı merceklerden söz açınca, ortalık sütli- man kesildi. Yalnız, ortada anlaşılamayan bir nokta var ki o da, her iki basın toplan- tısında da bir sonuca varılamamış ol- masıdır, Türk Film Prodüktörleri Ce- miyeti bu çeşit bir karar almakla Ana- yasanın vatandaşa tanıdığı (o çalışma hürriyetini kısıtlamaya veva ortadan kaldırmaya hak sahibi midir, detil mi- dir? İşin bu tarafı bugün de askıda- dır.