7 Eylül 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

7 Eylül 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Artistler Kanerin ölümünden sonra gile bıraktığımız haftanın başında, salı günü, Şişli Camiinin içi ve dışı iğne atılsa yere düşmeyecek kadar bü- yük bir kalabalıkla dolmuştu. Çok kı- sa süreli aralıklarla kapı önünde bir taksi duruyor, içinden çıkan kara göz- lüklü bir kadın- veya erkeği, dışında yollara taşmış kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu «kalabalık çılgınlar gibi alkışlıyordu. Ortalıkta sanki bir cena- ze havası değil de, bir filmin ilk göste- rilişinin, galasının havası varol. Taksilerden inen kara gözlüklüler türk sinemasının en ünlü oyuncuları, onları alkışlar arasında caminin avlu- suna teşci edenler ise, yerli filmlerin devamlı seyircileriydiler. Avludaki mu- alarak hayatına son vermiş bir başka türk sinema oyuncusu, Suphi Kanar, yatıyordu. Düşman kardeşler yerin ölümü duyulduğunda sinema piyasası görülmemiş bir şekilde bir- birine girdi ve ortalık karıştı. Kanerin bu çeşit bir zayıflık belirtisi göstere- ceği bir kısım sinemacılar tarafından bekleniyordu. Ama bir kısım sinemacı- G Gereğinden çok çalışıyor, gereğinden çok içiyor, çalışmaktan ve içmekten kendini topar- lamaya ve dinlenmeye bir türlü vakit ayıramıyordu. Sinirleri gittikçe © yıp- ranmaktaydı. Seyircinin tuttuğu (o ve beğendiği bir komedyendi. Bu ise, pro- düktörün de tuttuğu ve beğendiği bir oyuncu olmak demekti. Geçen yıl Ka- nar, elliden fazla filmde irili ufaklı rol almış ve birbiri arkasına filmler oçe- virmişti. Sinema mazisi pek yeni sa- yılmazdı. Küçük yasta satıcılıkla bu işe atılmış, sonra kademe kademe mes- leğin merdivenlerini tırmanmış ve bü- tün engelleri aşarak günün sevilen o- yuncuları arasında yerini almıştı. Ka- ner. bu seviyeye gelinceye kadar türlü çileler çekmiş, mücadele etmiş ve hiç bir engelden yılmamıştı. Fakat unut- tuğu küçücük bir nokta vardı ki, o da. asıl mücadelenin bu seviyeye o çeldik- ten sonra başladığı ve devam ettiğiydi. Kaner işin burasına gelince odurdu. mücadeleyi bıraktı ve sonunda da oyunu kaybetti. Yıpranmış, sinirleri, yorgun vücudu ve iç dünyasının karmaşıktan genç caminin' oyuncuyu içkiye doğru (götürüyordu. Bu, onun çalışma hayatını sekteye uğ- ratan bir unsurdu. Bu yüzden prodük- törler kendisinden yavaş yavaş uzak- laşmağa başladılar. Böylece (o Kaner, yalnızlığa itilen bir oyuncu durumuna geliyordu. Halbuki seyirci ile Kaner arasında değişen hiç bir şey oyoktu. Ama seyirci, oyuncuya, prodüktör ka- dar yakın değildir. Gitgide, çekim sı- rasında ortaya çıkan aksamalar, Ka- nerin elinde olmaksızın işlediği o "iş suçları" — geç kalmalar, unutmalar, işe gelmemeler — prodüktörü Kaner hakkında bazı tedbirler almaya kadar götürdü. Başlangıçtaki yapışık kardeş- Sonun ler ayrıldılar, birbirlerine düşman gö- üyle bakmaya başladılar. Son damla ye origin kendi ortak menfaat- lerini korumak amacıyla kurdukları bir cemiyetleri ovardır. "Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti" adını taşıyan bu kuruluş, ana nizamnamesine göre, türk filmciliğinin teknik ve sanat iti- bariyle çağdaş seviyeye ulaşması, ge- lişmesi ve korunması yolunda çalış- mak, yerli filmlerimizi iç ve dış piya- salarda lâyıkı veçhile tanıtmak o ve yerli film sanayiimizin inkişafı | için stüdyo mütehassısı, teknisyen, rejisör, operatör, sinema sanatkârı o yetiştir- mek için faaliyette bulunmak üzere kurulmuştur. Fakat, başka kuruluşlar- da olduğu gibi, bu sayılıp dökülenler sadece ve sadece kâğıt üzerinde kal- mış ve cemiyet - vaadetmeden geçti - nizamname gereğince yapması o gere- kenleri bile yerine getirememiştir.. Yal- nız "f' maddesi müstesna!.. Nizam- namenin 'f” maddesi, cemiyeti, "pro- düktörleri izrar eden hallere sebebi- yet veren sinemacılar, işletmeciler ve yerli film endüstrisinde çalışan oope- ratör, rejisör, teknisyen ve sinema Sa- natkârı gibi kimselerin bu hal ve ha- reketlerine karşı müşterek tedbirler ve müeyyideler tesbit etmek ve bunları tatbik etmek" ile görevlendirmektedir, Kanerin prodüktörlere uygunsuz gelen "iş suçları", sonunda, Türk Film Pro- düktörleri Cemiyetine şikâyete kadar götürüldü ve-toplanan yönetim kurulu. başlangıcı "aradaki anlaşmazlık halledilene ka- dar Suphi Kanere iş verilmemesini ri- ca" kararım aldı. Karar, ertesi günü ortalığı birbirine kattı. Daha doğrusu bu katış, Kaner ile basın arasında oldu. Kanere göre, bu bir "boykot" tu ve prodüktörler ar- tık kendisine bir daha iş vermeme ka- rarı almışlardı. Son derece üzgündü, çalışmış, didinmiş, sıfırdan başlayarak bugünkü duruma yükselmişti. Cemiyet kendisi hakkında bu çeşit bir "boykot" 'kararı alamazdı, almaya da hakkı yok- tu. Var mı, yok mu? Köwverin ölümünden sonra da suyun yüzündeki çekişme, bu "var mı, yok AKİS/29

Bu sayıdan diğer sayfalar: