sınan" da orkestramız, üyelerinin gayretleri, şefinin de dirayeti saye- sinde başarıyla (Overmeği (o becerdi. Konserlerin ardından Finlandiyada olduğu gibi İsveç ve Norveç bası- nında da övücü, hayranlık hisleriyle dolu, sanat olayını dikkatle izlediği topluluklarıyla o solocularını miş, uzman eleştirmecilerin oadetâ kanun hükmündeki yargılarıydı.Za- te Almanyada da aleyhte yazan hiç çıkmamıştı ki; sadece Otto Matze- rath'ın kendi üslübuna göre çaldır- dığı -mevsimin son konserlerinden birinde nisi bu özelliği sebebiyle bazı muha- fazakâr kişiler tarafından yadırgan- mıştı. Bir de orkestranın bir Türk topluluğu olduğu: hâlde neden daha çok sayıda milli bestelerle gelmediği bu eleştirme yazılarında hep sorulu- Acıklı ve gülünçlü olaylar onserin ilk ve ikinci merhalesi böylelikle rahatça aşıldıktan son- ra otobüslerle 2 bin kilometre yol a- hmp Milânoya gelindi. Ama aslında bu merhaleler pek de kolay aşılma- mıştı. Yolun uzunluğu -yalnız oto- büsle alman yol 10 bin kilometreyi geçiyordu- bir tarafa seyahatte tec- rübesizlik ve biraz da programların bütün detaylarına varıncaya kadar sağlama bağlanmamış veya bağla- yüzünden yol bo- ama bazısı da trajik bir sürü olayla karşılaşıldı. Herşey daha kervan türk sınırı- nı terkedince başladı. Üç otobüs, bir minibüs, bir kamyonla bir de Wol- ksvagen'den ibaret (kervan Bulga- ristan topraklarına geçince kafilede- kilerin yarısından çoğunun — beynel- milel sağlık kuralları gereğince yap- tırmaları gereken aşılarını (o yaptır- mamış oldukları anlaşıldı. Bu yüzden yarım günden fazla bir süre sınır- da beklemek gerekti. Oysa ki seya- hate başlamadan -önce düzenlenen programa göre her günün, hattâ sa- atini, büyük bir değeri vardı. (Eğer gezi birkaç saat aksarsa işler ka- rışabilir, gecikme bir güne varırsa bütün program allak bullak, oluve- rirdi. Bu sebepten hemen âlet kam- yonundan çalgılar çıkarıldı. Bulgar sınırındaki oçayırlıkta -başta Suna Kan olmak üzere- orkestranın üyele- ri birkaç gün sonra verecekleri kon- serde formdan düşmemek için çalış- mağa Koyuldular. Aşılar yapılıp Bulgaristan (o top- a, bölüm de geride kaldık- tan sonra Yugoslavyada kervanı ye- ni " sürprizlerin beklediği çok geçme- den anlaşıldı. Gerçekten. Türkiyeden kafiledekilere döviz olarak sadece "dolar" verildiği, halbuki Demirperde yaranı ülkelerde bu para geçmedi- ği için yakıtı biten kervan -zaten ç ceye kalmıştı- Yugoslav benzincilerinden ikmâlini yapamadı, yolda kalıverdi. Putnik adlı küçük bir köyde, yiyecek birşey, o yatacak bir yer bile bulamadan otobüsde gece lemek zorunda kalan kafileyi bu zor durumda bırakmağa herhalde kafi- lenin başkam Mükerrem Berkin gön- lü razı olmamıştı ki küçücük oWol- ksvagen'indeki son damla benzini de biraz ilerdeki Pirot şehrine (Okadar gidip orada işleri düzeltmek üzere harcamağa karar verdi. Ama onun bu iyi niyeti az kalsın hayatına ma- lolacaktı. Yolda uzun ışıklarını yak- mış durumda, üstüne doğru gelen römorklu bir kamyondan kenara ka- çayım derken bir duvara çarparak yolun dışındaki bataklığa ( saplandı, arabası da parçalandı. e Allahtan i- cindeki dört yolcu pek önemli bir yara almadılar; bu kaza da ucuz at- latılmıştı. . Ama talih daha türk sanat ker- vanının yakasını bırakmamıştı. Zag- rep ile Avusturya sınırı arasında o- tobüslerden birisi yataklarını yaktı ve yolda kaldı. Artık zaman da kal- madığı için otobüsü tamamen bo- şalttılar; üyeler Ankarada cicili bi- cili diktirip ütülettikleri (o fraklarını buruşmasın diye elleri üzerinde taşı- arak oO(Münih şehrine girdiler. Almanyada overilen Oo konserler- den sonra Danimarka yoluyla Fin- landiyaya otobüslerle kamyonları da taşıyan feribotlarla geçilecekti. Li- mana inen yollar geniş fakat bir- den fazla olduğu için hayti karışık- tı. Kafilenin önündekiler limana fe- ribotun kalkmasına tam onbeş da- kika kala yetiştiler, ama bir de bak- tılar ki en arkadan gelen ve orkes- tranın bütün çalgılarını o taşıyan kamyon ortada yoktu, bir sonraki vapur ise tam dokuz saat sonraydı. Helsinkideki konseri de çalgısız var- meğe imkân yoktu. Hemen minibüs seğirtti, kamyonu yollarda "köşe bu cak" aramağa koyuldu; sonradan an- laşıldı ki limana girmeden önce için- den geçilen bir ormanda kamyonun, şoförü kocaman bir ok ve bir Ode Vapur resmi görünce "limanın yolu budur" diyerek o yöne sapmış, bu yüzden yolunu şaşırınca tam oniki dakika gecikmiş. Bu "varta" da üç dakika farkla atlatılmıştı. Gezinin sonu İskandinav ülkelerinde verilen kon- serler de büyük bir başarı kazan- dıktan sonra iş güneyde, Milânada verilecek konsere kalıyordu. İtalya- nın müziksever, bilgili, fakat müsa- mahasız ve heyecanını -müsbet veya menfi yönde- zaptedemeyen dinleyi- ci kütlesinin önünde mutlaka, hiç al- mazsa önceki başarılar kadar parlak sonuçlar alınmasının gerektiği aşi- kârdı. Ama ne yazık ki başarının bütün m gerçekleşmesine yi- ne kader Milân ai yar- dıklarında "Saat gecenin 4 buç du; otellere dağılıp yattılar. günkü konserin solocusu Suna Kanın yattığı otelde tamirat Vardı. Saat ye- dide ustalar büyük bir makina gü- rültüsüyle birlikte işbaşı Herkes erkenden "ne oluyoruz" di- yerek ayağa fırladı, ama ne var ki sadece 2 saatlik uykuyla, bir ogün önce geçilen 700 kilometrelik yolun yorgunluğunu gidermeden' Beetho- ven'in keman konçertosunu çalma- ga imkân olmadığı acı acı anlaşıldı. Solocunun bir konserin ba şansında ne derece önemi olduğu söz götür- meyeceğine göre Okonserin başarı derecesinin bile o anda tehlikeye düştüğünü söylemeğe lüzum yoktur!-. İ anda Türklüğün böyle zor durumlarda şahlanan gücü kafileye yepyeni bir ruh aşıladı. Programda ufak bir değişiklik yapıldı ve kon- ser diğerlerinden hiç de az olmayan parlak bir başarı sağladı, salon al- kıştan inledi. Ertesi gün İtalyan kritikleri "Bravo türklere, tam, bir başarı" diye yazıyordu. Bütün bu heyecanlı, yorucu, fa- kat milletçe övünülecek sarnıçlar sağlayan teşebbüste payı (olanlara lanmasında program zaman zaman aksamıştır. Ancak umarız ki bu aksamalar, ve hele Türkiyede yerine gretirilmesi gerekirken unutulmuş olan onokta- lar bir daha sefer yapılacak sezile. rin tertipleyicilerine birer ikaz Vv ders teşkil eder. Bu gezinin bütün yükünü omuzlarında taşıyan, orkes- tranın idare müdürü - Mükerrem Berkin işleri tek başına ancak bu kadar olumlu yürütebileceği de mu- hakkaktır oysa ki böyle kırışık ve mesuliyetli- konuları güvenilir ve be- cerikli, yardımcılar sayesinde daha ko- layca ele almak da mümkündür. AKİS/29