YURTTA OLUP BİTENLER İfade, salanda, tebessümlere yol açtı ve isyanın liderinin hangi ruh haleti içinde bulunduğunu daha, iyi gösterdi. Otuz âlim, bu! Nitekim biraz sonra oAydemirin kendisi, kendisini 14'lerie kıyaslar- ken onlar hakkında, istihfaf, kendi- si hakkında gurur, dolu su sözleri sarf etmekten geri kalmadı: "— İI4'ler bir uçak gibi yükselip yere indiler. Halbuki biz, yerde bu- lunan uçağımızı göklere çıkarmak istiyoruz!" Bu ifade, de tebessümlere sebebi yet verdi. Zaten bütün hafta boyunca tanık mikrofonu önünde ifade veren- ler, Harp Okulunda gördükleri Talât Aydemirin bu hava içinde bulundu- gunu belirten sözler söylediler. Ali Elverdi, duruma hâkim olduğu ha- vası içinde, bulunan asi liderin ken- disini Oölümle tehdit ettiğini bildir- di ve Aydemirin bunu inkâr etmesi ısrar etti. Tafsilât verdi. El verdinin 20-21 Mayıs gecesini sade canlı bir dille anlatılması heyecan ya- rattı. Nitekim ertesi gün bir çok ga- zete onun ifadesini büyük başlıklar la yayınladılar. Kahraman bir su- bay, cesareti ve 'gÜVen”-demokrat;”- sisteme Silâhlı Kuvvetlerin bir baş- tan ötekine bağlı olduğuna şaşmaz inancıyla uçurulan bir balonu bir iğ- ne darbesiyle patlatıvermisti. Haftanın alâka çekici bir hadi- sesi, sanıkların baştan itibaren it- ham ettikleri -yani, kendileriyle bir- lik olduğunu, söyledikleri- Jandarma Genel Komutanlığı -Kurmay Başkanı Albay Rumi Ahıskalı hakkında, bir tanık da ithamlarda bulununca sav- cının takibat istemesi oldu. Mahka- me heyeti kısa bir müzakere sonra, bu talebi kabul etti ve adli amirliğe müzekkere yazılmasını kararlaştır- dı. Haftanın içinde, sanıkların duru- munda fazla değişik olmadı. Ayde- mir tipi, hiç bir inkâr imkânı elinde bulunmayan elebaşılar. -savcının açık- ladığı gibi mümkün nisbetinde çok kimseyi bilhassa kendilerine karşı koy muş kimseyi bulaştırmaya (o çalışa- rak ifade verirken ikinci derecedeki sanıklar her fırsatta aldatıldıklarını, kandırıldıklarını, Aydemirin Oo hare- kâtı kendilerine "Türk Silâhlı Kuv- vetlerinin harekâtı" diye (o sattığını söylediler. Sâdece en fütursuzlarıdır ki hak- ları bulunmadığı halde sırtlarına ge- çirmiş oldukları üniformalarla o ge- ce Harp Okulunda öğrencilere emir verirken yakalandıkları halde "Bil- miyordum", "Pek şaştım", "Ne olu- yor diye merak ettim", "Gideyim bir bakayım dedim" edebiyatına de- vam ettiler. Başkan ve savcının ken- dilerine sorduğu sual şu oldu: "— Peki, böyle olsaydı okomuta Talât Aydemir gibi bir emekli oa- bayda mı olurdu?" Tanıkların dinlenmesine (o devam olunmaktadır. Politikacılar "Aptal düşman" Burhan Apaydın, etrafı rnilletvekil- leriyle SD Çelikbaşın yanına so- ruldu ve gülere "- Beyfendi, acaba İhsan Ataöv- maksızın sık sık tekrarladılar ve gü- lüştüler. Zira Genel Görüşme, son dakikalarında ciddi bir denetleme görevi olmaktan çıkmış, o Ataövün kürsüden söylediklerine gülünen bir olay haline girmişti. Son sözü, mil- letvekili olarak İhsan Ataöv almıştı. Evvelâ, Çelikbaşın biraz evvelki ko- nuşmasının kendisiyle ilgili olan kıs- mını cevaplandıracağından bahsetti. Sonra, nedendir bilinmez Çelikbaşın 1954 yılında Antalyada yaptığı bir seçim konuşmasından söz açtı ve: — Bu Çelikbaş Antalyada, C.H P. ye oy verenlerin kanından şüphe ederim dedi. Bu Çelikbaş, Kırşehir Kanununa, C.H.P. mallarının alır- Yeni Sabahın Fısıltı sütunu ve Çelikbaş "Arkadaşını söyle, le aranızda bir sıhriyet var mı? Ya- ni, meraktan soruyorum! Zira yakı- nı olmayan birine, hiç kimse bu de- rece yardım etmez" dedi. Çelikibaş, neşeli cevap verdi: "— Kendisine teşekkürü unutmı- yacağım Doğrusu, bu ,Kadar iyiliği bana kimse yapamaz. Olay, Sanayi Balear Çelikbaş -hakkında A.P. Antalya milletvekili İhsan Ataövün önergesi üzerine açı- lan Genel Görüşmenin sonucunda Meclisin meşhur koridorunda cere- yan etti. Daha sonra başka milletve- killeri, Çelikbaşı tebrik ederken bu nükteyi, başkası tarafından da kal- lanıldığından haberdar dahi bulun- kim olduğunu söyleyeyim" masıyla ilgili kanuna oy imza eden adamdır. Şimdi, bana Demokrasi dersi mi vermeğe kalkıyor.." du ki tam sekiz saattir yerinden ki" mıldamayan Başkan dayanamadı: "— İhsan bey, şu sözlerinizi Al- lah rızası için toparlayın, yoksa bu- radan sabaha karşı bile çıkamayız. Bırakın şunu bunu, ne söyliyecekse- niz osu söyleyin" dedi. Ataöv devam etti: “— Biz burada işin ciddiyeti bo- zulmasın diye bazı şeylerden bahset- medik.. Burdu rlu Yadigâr hanımdan dem vurmadık.. Başkan, hatibin bir kere sözüne müdahale etti: daha