Muallâ Akarca Elin hamuruyla " — Yahu be kardeşimi.. Bırakın şu hanım, manim lâfını.. Ne söyliye- cekseniz, onu söyleyin.. Sabrı kalmı- yor arkadaşların... Lütfen, sadede ge- lin.. Karşılıklı da konuşmayın da, şu- radan gider ayak içtüzüğü tatbik et- miyelim.." Ataöv istifini bozmadı ve devam etti. Milletvekilleri gülmeğe, meğe başladılar. Başkan da kimse- nin keyfini bozmadı, Ataövün sözünü bir kere daha kesmedi. A.P. çi hatip sözlerini, Tarih ö- nünde önüne geleni suçlıyarak bitir- di ve Meclisten çekileceğini de ilâve etti, Ataövün bu son cümlesi bir al- kışlandı, bir alkışlandı ki sekiz saat- tir ter döken milletvekili hiç böy- lesine tezahürata rastlamamıştı. A- ma bir iki dakika sonra mesele an- laşıldı. Milletvekilleri Ataövün mil- letvekilliğinden sahiden ayrılacağını sanmışlardı! Şansın başlangıcı ysa işin başında, Genel Görüşme Oliç böyle başlamamıştı. Hava a- damakıllı Sanayi Bakanının aleyhin- deydi. Milletvekilleri -hangi (o parti- den olursa olsun- Bakanın pes ede- ceğini, zira Ataövün ve arkadaşları- na pek çok gerçeği ortaya koyacak- larını sanmaktaydılar. Nitekim saat. 14 sıralarında Çe- likbaş gözlüklerinin ardından arada bir kürsüdeki hatibe bakıp not alı- "Bedrinin babası, , ,ganayi Bakam Fethi Çelikbaş hakkındaki şikâyetlerin ni- hayet Meclise geldiği bir sıra- taktik ve tertiple- rinin, C.H.P. nin muhalefette prensiplerden o hiç litikacısı bugün "Harika ressam çocuk o Bedri Baykamın o babası'dır rüst politikacının pek bol ye- tişmediği bir memleket için u kayıp esef vericidir. Çabuk ilerleyen Suphi Bay- kam siyaset hayatında iki dar- be yemiştir. Adanada ayağının altına karpuz kabuğu o konul- muştur, Çelikbaşa karşı giriş- tiği o mücadelede hışma ğ mıştır. Bunlar, politikada ya- dırganacak şeyler değildir. A- ma yastık ki mağlüâbiyetler, ira- desini o çelikleştirecek o yerde, Suphi Baykamın nefesini kes- miştir ve genç politikacı bir uçtan ötekine o yani (kendini "her şey” görmekle "hiç bir şey” görmemek, uçları..- inanıl- maz süratle geçmiştir. Halbuki politika, çok şey gibi, tuttuğu- nu koparan adam ; dür. . Bunu (o başaramayanlar, Suphi Baykam "mimlinde o gö- rüldüğü şekilde, o kabiliyet ve meziyetleri, ihtiras ve arzulan ne olursa olsun genç yaşta bir 'mütekait politikacı” olup çık- maktadırlar. Havanın çok de- gişmiş olduğu ve Baykamın haklı bulunduğunun oamlaşıldı- gı "Feyzioğlu Grupu'na sır- üm dayadığı halde o ayakları- nın altında yerin sallantısını rata” kabul edildiği bir sırada bu gene milletvekilita- rafından savunulacak bir iyi dosya kolaylıkla “son hüküm" yerine geçebilecekti. İnşallah o "Harika o Oğul" babasından daha sebatlı çıkar. YURTTA OLUP BİTENLER yor, oturduğu koltuğun o arkasında sıram sıram adamlar emre o hazır bekliyorlar, bir işaretle kalın dosya- lar bunlar marifetiyle karıştırılarak Mi cevap hazırlanıyordu. Çe- likbaş bu arada sağ tarafındaki mil- letvekili re von kontrol etmek- n kendini alamıyordu. İhsan Ataöve ” elinde, elindeki- hacir konuşmayı k harflerini çatla- tarak okuyor ve mütemadiyen itham ediyordu. Üçgen kravatını hergün- künden çok daha itinayla bağlatmış- tı. Elbisesi sicim gibi ütülüydü. Üç - beş dakikada bir su içiyordu. Ar? .la yanlışlık yapsa da aldırmıyor, oku- maya devam ediyordu C.H.P. sıralarında süküt her Za- mankinden fazlaydı. Hatip dinleni- yordu. Arada lâf atam da. gene C. H.P. liler susturuyordu. A.P. sıra- larında da süküt vardı. Ama arada bir A.P. li hatip ithamlarını fazla- laştırınca hep bir ağızdan "00000!" diye feryat ediyorlar ve kıkır kıkır gülüyorlardı. Arka sıralarda, kalın siyah çantasıyla sessiz sedasız otu- ran ve kendi kendini yiyen Baykam görülüyordu. Baykama u- fak ufak takılan C.H.P. liler mev- cuttu. Y.T.P. lilerin bir kısmı Ataö- ve sinirleniyorlardı. Bir kısmı mem- nundu. C.K.M.P. sıraları az kalaba- lıktı. Bulunanlar da, We fazla ilgili görünmüyorlardı. e- lince, bu işle hiç ilgili değildi. zia, İhsan Ataöv Kılıcı çekti AKİS/17