4 Mayıs 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

tenmektedir. Tavsiye Parlâmentonun kendi kendini feshetmesi, partilerin faaliyetlerine son verilmesi ve mille- tin bütün gücüyle memleketin nak- ledilmesi gereken dâvalarına eğilin- mesidir. Çoğunluğunun bir değişiklikle gidilecektir! fikir yeni değildir. beri'eski MBK üyeleri, göre rejimin kurtulması için bir çı- kar yol aramaktadırlar. detli taraftarı, nen Kadri Kaplandır. lis koridorlarında açıktan açığa teklifi yapmaktadır ve bunun en ma- Bu yola, Anayasada Meclis kararıyla yapılacak Bazı Tabii Senatörler arasında bu Bir aydan kendilerine Fikrin şid- 22 Şubatçı olarak bili- Kaplan Mec- bu kul yol olduğunu, aksi takdirde me- şalenin başka yoldan çareler arana- rak halledileceğini belirtmektedir. Soyadı kadar dehşetli görünmek- ten hoşlanan Kadri Kaplan, kendisi- ne ait olduğu halde bir takım mües- seselere atfederek (o kuvvetlendirmek istediği görüşlerini bu hafta kâğıt ü- zerine dökmekte de fayda umdu. Mil" nilmek istenildiğini anlamak için e- mek sarfedenler su neticeyle karşı- laştılar: Efendim, bir milletin asga- ri yüzde 5l'i Kadri Kaplan kadar YURTTA OLUP BİTENLER gelişmiş olmadıkça o memlekette Demokrasi bir lükstür. Eh, Türkiye halkının yüzde 5l'i de Kadri Kaplan kadar gelişmiş değildir. O halde, De- mokrasiye şimdilik paydos demek lâ- zımdır. Kadri Kaplanlar, memleke- tin en az yüzde öl'ini kendi yüksek seviyelerine getirmek için (o kollarım sıvayacaklardır. Bu asil hedefe va- rılınca, millete yeniden "Buyrun De- mokrasiye!" denilecektir. Mucip Ataklının İstanbuldaki tö- rende söylediği (o-Ataklı ile Kaplan eski M.B.K. nin aynı kanadına men- sup bulunmamakla beraber bu şit düşüncelerin ve karşılıklı istişa- relerin mahsulüdür. PROFESYONELLER Alpaslan Türkeş Başbakan, bir gün partisinin Mec- lis Gmpunun kapalı toplantısın- da, son "Tevkif Edilen Subaylar Hâdisesi" hakkında arkadaşlarına izahat verirken dedi ki: di nınuşsak bu teşebbüsün içinde gene onların bulunduğunda (şüphemiz mevcut değildir". Ertesi gün, Yeni İstanbul gaze- tesinde manşet mevkiine yükselen üç kişinin sesi duyuldu: Türkeş, Talât Aydemir ve Dündar Seyhan! "Bize Başbakan iftira edi- yor. Tahkikatı yapılan bir konuda açık ithamda bulunuyor. ii ki mak hakkı kendisinde yokt Saf saf "Allah. Allah! Burilar ni- çin alındılar? Neden başkası ortaya çıkmadı da bunlar çıktılar?" diye sormak kabildir ve soranlar, sonra da gülenler olmuştur. Aslında, şaşılacak bir şey oyok- tur. Bu üç kişi, rejimi değiştirme- ye teşebbüs ederlerken, cürmümeş- hut halinde bileklerinden yakalan- mamışlar mıdır? Sergüzeşt hevesli- si olarak damgalanmamışlar mıdır? 14'lerin yurt dışına hangi sebeple, nasıl çıkarıldıkları unutulmamıştır. Unutanlar, o günlerin gazetelerini okuyarak hafızalarını tazeliyebilir- Talât Aydemir ler. 22 Şubat günü ise genç Harbi- yelilerin ve bir kısım birliklerin ne söylenerek alarm haline geçirilmiş olduğu bilinmektedir. İki grup da "Memleketi biz idare edelim" he- veslerini (o"Demokrasi yürümüyor" kamuflajı altında tatbik (mevkiine koymak istemişler ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinin kati vaziyet (Oalması karşısında güçlerinin Ooyetmediğini görerek bertaraf edilmişlerdir. Bu üç kafadasın, cevap verme- si gereken husus şudur: "Bir müda- halenin lüzumuna inanıyorlar mı, inanmıyorlar mı?" Daha iyisi: "Bir müdahalenin lüzumuna, kendilerin- de başarı kapanacak gücü hayal et- tiklerinde, inanmışlar mıdır, inan- mamışlar mıdır?" Zira pek muhtemeldir ki üç muh- terem Zat, bir müdahalenin, gerçek- leşirse kendilerine pay düşmeyecek tarzda gerçekleşeceğini bildiklerin- den artık bu kanaatlerini değiştir- mişlerdir ve şimdi başka bir ikti- dar yolu aramaktadırlar. Şartları olmayan, felâket getire- ceği herkes tarafından görülen ih- tilâller ancak sergüzeşt (o heveslile- rinin kafasında ve yüreğinde şekil- lenir. Bunu vatan, millet, hamiyet edebiyatıyla örtbas etmenin imkâ- nı yoktur. Nitekim, imkânı olmuyor da.. Baksanıza, siz söylemeseniz de on- lar kendileri söylemeden edemiyor- ar. Takdir-i ilâhi! Dündar Seyhan AKİS/9