Daniyal ERİÇ Konseri veren: Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası. Konserin yeri: Ankara Konser Salonu. Günü: 29 Nisan 1963, Pazartesi Saat 20.80. Yöneten: Otto Matzerath. Solocular: Friedrich Kleist (org), Mükerrem Berk (flüt). Program: Tamamen org parçalarıyla Barok çağın bestelerine ayrılmıştı: . Bach: Re minör Toccata ve Füg. Reger: Re minör Passacaglia. Kleist: Emprovizasyon. . Telemann: Flüt ve e orkestra için silit. Haendel: 4 numaralı org konçertosu. EW — aA Konserin özellikleri: Herhalde ilk göze çarpan özellik, Türkiyede ilk defa bir konserde org çalınmasıdır. Bornova orgunun Ankaraya taşın- masından sonra bu müzik sezonunda böyle birçok konserler verileceği ilan edilmişti. Buna rağmen ilk orglu konseri ancak sezon sonunda dinleyebil- dik!... Ankaralı müzikseverler, görüldü ki, yeni tanıdıkları bu çalgıyı hiç de yadırgamadılar. Hattâ sahnenin sağındaki duvarda, yüksekçe bir yere yerleştirilmiş olan balkona orgcu Kleist ile orgu son defa tamir eden al- man ustaların beraberce çıkmasını ve Kleist çalarken ötekilerinin "Stop- larla" oynamalarını espri konusu yaparak "İsa ile Havarileri göğün yük- sek katlarında" diyen dinleciyiler de vardı, Diğer bir yenilik, sahneye ilk kez bir klavsenin orkestrayla birlikte çalmak üzere çıkarılmasıydı. Bilindiği gibi, Türkiyede sadece iki tanecik klavsenle klavsen çalan bir tak kist bulunmaktadır. Çalgılar Devlet Kon- servatuvarının malı olduğu ve bunu dışarıya vermekte de âzami titizlik gös terildiğinden, mevsim başlarında Radyoevinde kurulup O faaliyete geçen bir oda orkestrası, ikinci konserinden sonra, klavseninden yoksun kalmış, yöneticisi Otto Matzerath'ın ise "klâvsensiz Barok müziği çaldırmak si- nirlerini diken diken ettiği için" orkestra dağılmıştı. Bu durumda Konser Salonu sahnesine bir klavsen almadan sürekli Barok müziği çalışmaları- na girişilemeyeceği bir gerçektir. Atalarımız bile "Eğreti ata binen ça- buk iner" demişlerdir!. Beğendiklerim: Türkiyede şimdiye kadar konseri verilmemiş böyle önemli bir çalgının yerine yerleştirilmesinde ve bu konserin tertiplenme- sinde, fikir vermek veya bizzat çalışmak suretiyle, emeği geçenlerin hep- sine memleketimizin sanat gelişmesine yaptıkları hizmet bakımından şük- ran hisleri sunmak bir görevdir. Teleman'ın süitinde solocu olarak çalan Mükerrem Berk rahatlıkta çaldığı flüt partisinin kusursuza yakın bir şekilde hakkından geldi. Üfle- yişi yumuşak ve temizdi, parmaklan da tekniğe hakimdi. Yönetici Otto Matzerath'a gelince, bu mevsim bir hayli "antika" solocuyla çalmak ta- lihsizliğine düşmüş olan sanatçı, herhalde ömründe, son konserindeki ka- dar "ot yolduğu" bir konser hatırlamamaktadır. Kleist adı onun "sinirle- rini daima diken diken" etmeğe yetecektir. Beğenmediğim: Orgla ilgili konular -orgun salona yerleştiriliş şekli, orgun çalışması, orgcunun çalışı, orkestrayla uyuşması, daha doğruca "uyuşmazlığı", hep dahil- iyi değildi. Denebilir ki, bu ilk örnek hiç de ba- şarılı olmamıştır. Ama bundan asla yılmamalı. Durumu düzeltmeli, yâni orgun borularıyla kumanda masasının yerlerini mutlaka normal şekline getirmeli, orgu bir daha elden geçirip tutuklukları tamamen gidermeli, bir daha böyle "kasaba kiliselerinden orgcu getirmemeli, "mademki bir adım attık, en iyi örnekleri verelim" diye düşünmeli. Sonuç: Bu yaz Konser Salonu yöneticilerine büyük işler düşüyor, önce, salonun sahne kısmının gerisindeki duvarı indirip, sahneyi bahçeye doğ- ru 3-4 metre genişletmek, sonra da orgun sn önemli parçları olan boru- larını sahnenin gerisine yerleştirmek... Aynı zamanda da, orgcuya, or- kestra üyeleri arasında bir "makam" vermek, böylece adamcağızı "Göğe çıkmış İsa" pozundan RüztaMMAKİ, . AKİS/28 Haberler A nkaralı müzikseverler, geçen haf- ta Cuma akşamı, Konser Salo- nunda, genç piyanist Ergican Şay- yıllardanberi süregelen "gayretli ça- lışmalarının ürünüydü. Programda Bach, Beethoven, Chopin, Ravel ve Prokofiefin eserleri vardı. İlk bö- lümü meydana getiren Bach'ın "Par- tita"sı ile Beethoven'in o("Weldstein sonatı" genellikle iyiydi. Ama, solo- cunun heyecanından olacak ki, Bach natin'i derinliğine iç alemiyle, Cho- pin parçaları ise alabildiğine hisli i- fadesiyle aynen şekillendi, canlandı. Dinleyiciler, Ergicanı, daha çok XIX. yüzyıl sanat dünyasından bu yana yönelmiş bir sanatçı olarak alkışla- dılar. Değerli piyanisti Ankaralılar Ekimde tekrar dinlemek fırsatına ulaşacaklar.. Alman Kütüphanesi o yöneticileri eski âdetlerinden vazgeçmediklerini yine gösterdiler. AKİS'in önceki sa- yılarında, Sunanın resitalini bir or- kestra konseriyle ayni geceye rast- lattıklarından yakındığımla bu zat- lar, Cuma gecesi -tam bir buçuk ay- danberi ilân edilen- Ergicanın resi- taliyle ayni saatte tenor Cemil Sök- men ile soprano Müfide Özgüçün al- manca liedlerden meydana, gelen san konserini odüzenlemişler. Haftanın tam yedi günü olduğuna göre, mü- zikseverleri böyle bir tercin sorunda bırakmak da neden? Ergican Saydam Sihirli parmaklar