YURTTA OLUP BİTENLER böyle ayakta kalacağı hayal o edili- yorsa feci şekilde aldanıldığını Tür kiyenin bütün damlarının üstüne çı- kıp haykırmak lâzımdır. O bina, mutlaka onun temelini kemirenlerin başına yıkılacaktır. Türk milleti Demokrasiye lâyık- tr, ehildir. Demokrasiyi koruyacak ve yürütecektir de. Ama toplanama- yan bir Meclis, hem de hangi gün, toplumun en ziyade önem verdiği bir konunun tartışılacağı gün toplana- mayan bir Meclis Demokrasiye lâyık değildir, ehil değildir. Türk milleti ondan kurtulmasını, onu bertaraf e- dip seçtiği yolda yürümeyi mutlaka bilecektir ve bunun usulü, çaresi ka- --- ettiğimiz Anayasada yazılıdır. Yazıklar olsun gelmeyenlere! Ya* zıklar olsun een ufak ciddiyetten mahrum bulunanlara! Haram olsun, kendilerine ve yedi sülâlelerine bu fa- kir milletin cebinden aldıkları.. Bu fakir milletin ahı kendilerini mutla- ka tutacaktır . Hükümet Tedbir denilen... undan bir ay kadar önce, "Bayar Hâdiseleri"nin ortalığı karıştırdığı nönünün başkanlığında toplandı. bine o gece sabahın erken saatlerine kadar çalıştı. Bir kaç gün evvel, As- keri Şüra bazı kararlara varmış ve bunları bir tebliğle açıklamıştı. Teb- liğin bir maddesinde, memleketin is huzuru bakımından alınacak tedbir- lerin Milli Güvenlik Konseyinde gö- rüşülmesi isteniliyordu. Hükümetin önemli toplantısı, Milli Güvenlik Kon- seyinin toplantısının arefesinde ya- pıldı. O gece Hükümet, bütün kanat- larının iştirakiyle bir takım tedbir- lerin üzerinde durdu. Bunları herkes kabul etti. Tedbirler Milli Güvenlik Konseyine götürüldü. Orada ittifakla karar haline getirildi. Yayınlanan teb- liğlerde -Hükümet tebliği ve Milli Güvenlik Konseyi tebliği- tedbirler- den bahsedildi, fakat bunların neler Olduğu açıklanmadı. Daha sonraları alâkalılar, kendilerine bu konuda su- al sorulduğunda "Tedbirler alındığın- da görürsünüz" tarzında cevap ver- diler. Bu hafta cereyan eden iki hâ- dise, tedbirlerden ikisinin ne olduğu- nu gözler önüne serdi. İki hayati müessese alığın karıştığı o günlerde, ra- hatsızlığın başlıca iki sebebi ola- rak, her Demokrasinin iki hayati mu- AKİS/8 essesesi olan Parlamento ile Basının bizde sorumluluk duygusundan mah- rum bulunması görüldü. Sorumluluk duygusundan mahrum olan, aslında, müssese olarak Parlâmento ve mües- sese olarak Basın değildir. Fakat bir takım millet temsilcilerinin (o Teşrii Masuniyet zırhını, bir takım gazete- lerin Basın Hürriyeti kalkanını hu- topyekün Parlamentoyu ve topyekün Basını müşkül durumda bırakmakta- dır. Bu önlenmediği müddetçe, mem- leketin sağlam kuvvetlerinin sinir- lilikten kurtulmalarına imkân yok- tur. Bu gerçek üzerinde, toplantıla- rın her birinde ittifak edildi. Daha ilk başta, bilhassa İsmet İ- Yapılacak olan, siyaset hayatın- da suçların şahsiliği esasını kabul e- dip suç işleyen siyaset adamının ü- zerindeki teşrii masuniyet zırhını kal- dırmak ve basın hayatında, sadece bizde görülen "Hükümet kasasından beslenerek devleti temelinden sarsma yı hedef bilen Basm'"ı geliri, yaşa- ma imkânı normal, zorlama kaynak- lardan faydalanmayan, dünyanın her yerinde olduğu gibi iktisat kaideleri- nin içinde bir müessese haline getir- mektir. Kanatların kararı K ealisyon kanatlarından Y.T.P. bu tartışmalar sırasında, Hükümetin gerektiği kadar enerjik tedbirler al- mamasından en Ziyade şikâyet eden kanat oldu. Y.T.P. bu arada, mal ve Tebdil-i nönünün parti kapatılması veya ga- zeteci hapsedilmesi yolunda bir tema- yülü bulunmadığı hissedildi. o Parti kapatmadan siyaset hayatı nasıl tan- zim edilecektir, gazeteci hapsetme- den basın hayatı nasıl nizama soku- lacaktır? Zira suç islenince, hukuk prensibi olarak, parti veya gazeteci olmanın bir masuniyet teşkil etme- sine imkân yoktur. Ama memleketin şartları odur ki Demokrasi ile İhti- lâli bir arada muhafaza etmek, bun- ların hiç birinin kolunu ve kanadını kırmadan Türkiyeyi şu Zor geçitten geçirmek lâzımdır. Bu husus üzerin- de de toplantıların her birinde ittifak edildi. o O halde, ne yapmak lazımdır? İstanbulda, Bakanların açık oturumu mekândaki ferahlık cana tecavüzler karşısındaki (o pasif davranışı belirtmedi değil.. Ama bu- nun yanında, bir yandan "belirli po- litikacılar"m, diğer taraftan "belir- li gazeteler"in marifetleri karşısın- da tedbirlerin işletilmemesinden dert yandı. Daima olduğu gibi, bunun su- çunu da, sanki kendisi muhalefettey- miş gibi İnönüye ve C.H.P. ye yük- ledi. "Canım, bu adamların teşrii ma- suniyeti nasıl kendilerine bir zırh o" labilir ?" dedi. "Canım, böyle bir ba- sınla nasıl Demokrasi yaparız?" de- di. Bunlar yazılı olarak da tesbit e- dildi. Hükümetin tedbirleri Milli Gü- venlik Konseyinde ittifakla kabul e- dilince harekete geçildi. Bir oOadam güvenliğimize ye, huzurumuza zarar