eğer kocasının dahi ödiyemiyecek raddeye gelmişse, ne yapar? Lisedeki oğlunu mu alıp çalıştırsın, yoksa çamaşıra mı git- sin? siyoner alabilirsiniz. (oMeselâ, ufa Güzide Borlu - İstanbul (o tefek dikiş diker, ev» gran hiç de utanç duymamalı, sevgili okuyucum. Herkesin malt Vaziyeti bozulabilir. Utanmamayı be- cerirsek, muhakkak surette kendimi- ze göre bir iş de bulabiliriz. Kırk ya- yapansınız? gider, çalışan annelerin muriyet geliyor. Elinizden ne iş ge- çalışmanızı kolaylaştırmış olur. Bu moda gelir geçer.. nkarada Hacettepe Tıp ve Sağlık Bilimleri Yüksek Okulunun tıp fakül- A esi haline getirilip getirilmemesi meselesi, bugün artık yalnızca tıp ailesini ilgilendiren bir ihtisas konusu olmaktan çıkmış, toplumun dikkat nazarlarını üzerinde toplıyan bir sosyal dâva haline gelmiştir. Çünkü Ha- cettepe, tıp fakültesi olma isteğiyle karşımıza çıkmadan önce, memleke- timizde dert haline gelmiş birçok meseleleri, kendi bünyesi içinde hallet- miş, doktor ve hastahane anlayışına, doktor-hasta münasebetlerine, has- tahane idaresine özlediğimiz reformları getirmiştir. Bugün ise, bir tıp fa- kültesi adayı olarak, bu reformları daha ileriye götürecek, umut verici bir plânla karsımıza çıkmış bulunmaktadır. Hacettepe Hastahanesini Ankaralılar çok iyi tanırlar. Birçokları has- ta olmadan da, değişik vesilelerle, bu hastahaneye uğramışlardır. Anne- ler, Hacettepe Hastahanesi konferans salonlarında, çocuk hastalıkların- dan çocuğun ruhi gelişmesine, çocuk eğitimine kadar çok değişik konu- larda konuşmalar izlemişlerdir. Hacettepe ilmi çalışmaları yanında, sos- yal çalışmalarıyla da nam yapmıştır. Bugün modern anlamda, bir hasta- haneyi hastahane yapan gönüllü teşkilâtı, işler bir halde yalnızca bu has- tahanede mevcuttur. Günün her saatinde koğuşlarda ve koridorlarda rast- lıyabileceğiniz pembe gömlekli gönüllüler steril depolarda çalıştıkları gi- bi, hasta çocukların maddi ve manevi her türlü ihtiyacını da karşılamak- tadırlar. 300 kişilik bu gönüllü ordusunun hastahaneye getirdiği havayı anlamak için, bunları hasta çocuklarla başbaşa görmek lâzımdır. Bu has- tahanede çalışan doktorlar ek vazife alamaz, muayenehane açamaz, bü- tün mesailerini hastahaneye verirler. Hacettepenin, modern kütüphaneci- lik anlamı içinde hazırlanmış çok değerli bir kütüphanesi, bir yüksek Hemşire Okulu vardır. Tesislerine hergün yeni birşey katarak büyümek- te, gelişmektedir. Hacettepe yüksek okulu fakülte olursa, bu fakültede çalışan öğretim görevlileri muayenehane açamıyacaklar ve ö Yıllık Plâ- na göre, Anadoluda açılacak olan üniversitelerde, en aşağı bir yıl öğretim ve araştırma yapmayı taahhüt edeceklerdir. Kısacası Hacettepe, Türkiyedeki tıp mekanizmasına reform vâdet- mektedir. Şimdiye kadar bu yolda kendi başına olumlu ve samimi adım- lar attığı için de, ciddiye alınmaktadır. Hacettepenin fakülte haline getirilmesine karşı duranlar, bu arada Ankara Tıp Fakültesi mensuplarının bir kısmı, onu reddederken, onun ge- tirdiği reformları benimsemek zorunluluğunu duydular. Eski bir mües- sesede kökleşmiş metodları, ani bir kararla ve istemiye Istemiye söküp atmak ne derece mümkündür, bilinemez ama, halkın uzun zamandır şi- kâyetçi bulunduğu dertlere çare aranmasında da bir fayda vardır. Yalnız, bu hikâye bana, son dakikada seçmenlerinden oy toplamaya giden politi- kacının meşhur hikâyesini hatırlattı: Politikacı, halkın isteklerini mad- deler halinde, sigara paketinin arkasına yazar dururmuş. Seçmenlerden biri atılmış, cebinden çıkardığı sigara paketini politikacıya uzatarak: - ahmet etme beg" demiş. "Sen bunları geçen seçimlerde de yaz- mıştın, Paketi köyden çıkmadan attın da aldım sakladım." Rekabet kaygusundan doğan vaitlerin sigara paketinin arkasında kal- maması için tek çare reformcu Hacettepeye bu sahada öncülük imkânını sağlamaktır. Yoksa, bu moda da gelir geçer. ül (ime, durumu ev kirasını lir, sevgili okuyucum, neyi Severek Bunu biç düşündünüz Meselâ, evinizin bir odasına pan- bekâr ça- maşırı alır, evlere yemek pişirmeye çocuklarına bakarsınız. Meselâ iş işler, yün ürer, çeşitli işler yapabilirsiniz. Çocuğunuz tahsilini bırakmamağa çalışır, fakat tatillerde mutlaka kendisine bir iş a- rar, evde de size yardım eder. Böy- lece sizin dışarıda veya dışarısı için Sosyal Hayat Haberler Üniversiteli Kadınlar Derneğinin Ankara Şubesi, 12 Nisan Cuma günü saat 15'te, Balin Otelinin ru- funda- bir çaylı toplantı , tertipledi. Toplantıda, Devlet Plânlama Teşki- lâtı Başkanı Ziya Müezzinoğlu "Bel Yılık Plânın Ana hatları" üzerinde konuştu, Devlet Plânlama Teşkilâtın- da görevli genç uzmanlardan Sevil Korum, ihtisas alanları ile ilgili plân- lamada gözetilen esasları (o açıkladı. Sosyal Plânlama Başkanı ile (Bölge Plânlama Mekanı Tosun Moran da kendi sahalarında izahat verdiler. Toplantı, büyük bir kadın topluluğu tarafından ilgiyle izlendi, Plâncılar soruları cevaplandırdılar. Türk Kütüphaneciler Derneği Anka- ra Şubesinin bu yıl tertiplediği se- ri konferanslardan dördüncüsü, Kü- tüphanecilik Enstitüsünde Mrs. Ben net tarafından verildi. Mrs. Bennet'- in renkli projeksiyonla süslediği bu çok ilginç konferansta Ankaralılar, dünyanın en modern binalarına sahip kütüphaneleri seyrettiler. (Gen hafta içinde, Posta caddesin- deki İsveç Büyük Elçiliği doldu, taştı. Ziyaretçiler bu defa oldukça değişik bir şekilde geliyorlardı. Elle- rinde makineler, dikiş sepetleri, tor- balar, zarif paketler vardı. Hepsi kadındı. Kimisi almanca, kimisi türk- -e, kimisi ingilizce konuşuyordu. İs- veç Büyük Elçisinin eşi Mrs. Mary Malmeaus, ziyaretçilerini kapıda ne- zaketle karşıladı. Gelen, derhal pa- ketini açıyor ve çalışmaya koyulu- yordu. Kimisi dikiyor, kimisi (o örü- yor, kimisi işliyor, kimisi biçiyor- du. Hacettepe Hastahanesi Gönüllü- leri gene bir dikiş günü toplantısı tertiplemişlerdi. I Haziranda, Hacet- tepe Hastahanesi yararına (Alman Büyük Elçiliğinde açılacak olan Sa- para böylece en şık elbise ve hediye- likleri hazırladılar. Mrs. Malmeaus'- un dikiş gününde elliden fazla üye vardı. Toplu halde, güle oynıya ça- lışmak hem yorucu olmuyor, hem de sistemli bir şekilde, herkes işin bir ucundan tutuyordu. Gerçi dikiş top- lantıları Onbeşte bir yapılıyordu a- ma, her ziyaretçi evine dönerken, on- beş günlük iş götürüyordu.