HAFTANIN İÇİNDEN Nâsırın Birliği ve Biz (Güneyimizde, bizi ciddi şekilde ilgilendiren bir geliş- me oluyor. Bir süedir Kahirede Irak, Suriye ve Mı- sır temsilcileri üç memleketin belirli konularda müş- tereken iaresini sağlayacak bir formül arıyorlar. Ge- len haberler henüz kesin değildir. o Bir sonuca yarılıp varılmayacağı da belli olmamıştır. Bilinen, birleşme ta- hakkuk ettiği takdirde bunun Mısırın hegemonyasında ve Nasırın başkanlığında olacağıdır. Nasır ise, çeşitli Sebeplerin tesiri altında Türkiyeye karşı bir düşmanlık politikası takip etmektedir. Bu bakımdan, yeni ortak- ların Nâsırın hizasını almaları sürpriz teşkil etmeye- cektir. Türkiye, bilhassa bugünkü dış politikasının bir te- mel kaidesi olarak araplara karşı "dostane bir ilgi" den başka his beslememektedir, Arapların kendi ara- larındaki meselelere karışmak istemediğimiz, arap liderleri, herkes tarafından o bilinmektedir. dattaki ilk ihtilâlden bu yana, mensubu bulunduğu- muz CENTO'nun araplarla hukuki bir münasebeti, ba- ğı kalmamıştır. Orta Doğu bölgesinin kuzey şeritini böylece, Rusyanın kıyısında, arap olmayan memleket- lerin güçlerini birleştirerek Batıyla birlikte kurdukları ittifak teşkil etmektedir. Bu şerit, bölgeye hiç şüphe- siz, istikrar değilse bile güven sağlamaktadır ve gü- neydeki komşularımız, arap âlemi daha serbest, daha rahat hareket edebilmektedir. İstikrarsızlık, arapların kendi aralarındaki anlaş- mazlıkların, ihtirasın ve Orta Doğudaki kuvvet den- gesinin sonucudur. Bugün, bizim güneyimizde, birbiri- ne düşmak üç blok bulunmaktadır. Bunların biri İsra- ildir. İkincisi, Irak ve oYemendeki ayaklanmalardan sonra sadece Ürdün ve Suudi Asabistandan müteşek- kil kalan Hükümdarlıklardır. Üçüncüsü ise, Nâsır ile peykleridir. Lübnan, kendi İşleriyle meşgul bir büyük İş adamı tarafsızlığıyla, aktif rol oynamamayı, bir va- ziyet almamayı tercih etmektedir. Şimdi, geniş bir müşterek hududa ve karşılıklı, içice meselelere sahip olduğumuz iki memleketin, Irak ile Suriyenin Nâsır kampına katılmaları gibi bir durum beliriyor. Bu, meselâ Lübnan için olduğu gibi, daha da önemli şekilde Türkiye için bir yeni vaziyet getirmek- tedir. Bizim Irak ve Suriye ile iyi, samimi, dostane münasebetimiz vardır. Kasımdan sonra Bağdada hâ- kim olan komünist aleyhtarı idare bazı konularda bi- zimle daha sıkı işbirliği yapmak arzusunu izhar et- miştir. Bu arzu anlayışla karşılanmıştır. Zira, müşte- rek hududa sahip memleketlerin bazı müşterek men- faatleri bulunmasından daha tabii bir şey düşünüle- mez. Suriye ile de, elele halledeceğimiz hususlar var- dır. Bilhassa 27 Mayıstan bu yana, ne Bağdada ve ne de Şama hâkim olanlar Türkiyeden bir tehlikenin ge- lebileceğini hesaplamaktadırlar. Her iki başkentte de Türkiyeye karşı sadece güven, inan hissi omevcuttur. Münasebetler tamamile normale dönmüştür. Metin TOKER Halbuki Nasır, bizimle münasebetini kesmiştir. Bi- zim Mısırdaki haklarımız ve Mısırın buradaki hakla- rı İsviçre Büyük Elciliği tarafından okorunmaktadır. Üç devlet dışişleri teşkilâtını ( birleştirdikleri ozaman Ankaradaki lrak ve Suriye o elçilikleri (okapatılacak, Irak ve Suriye bizim aleyhimizde, Nasırın takip etti* ginin eşi bir düşmanlık politikası mı takip edecekler- dir? Türkiyenin böyle bir durum karşısında hareket- siz kalacağım sanmak hatadır. Dış politikamızda der- hal gerekli değişiklik yapılacaktır. Bu değişiklik için iki istikamet vardır ve şüphesiz bunların ikisi de takip edilecektir: İsrail ile münasebetlerimiz sıklaştırıla- cak, Ürdün ve Suudi Arabistanla temasımız arttırıla- caktır. Güney hududumuzda bize körükörüne ve husu- si maksatla düşmanlık politikası takip eden bir idare- nin kurulması güvenliğimizi doğrudan doğruya tehdit eden bir vaziyettir. Ancak, jeopolitik durumlarının ve bir takım husu- siyetlerülin neticesi olarak Irak ve Suriye, bize düş- manlık etmekten bize nazaran çok daha fazla şey kaybedeceklerdir. Düşünmek lâzımdır ki Mısırın, ka- nadı altına almak istediği iki memleketle (müşterek hududu yoktur. Halbuki o iki memleketin bizimle ge- niş hududu mevcuttur. Birleşik Arap Cumhuriyetinin ikili şeklinin kısa tarihçesi, eşyanın tabiatına aykırı birleşmelerin az zamanda nasıl iflâsla neticelendiğini göstermektedir. Almanya ile Avusturyanın birleşme- si, Bitlerin bütün kudret ve kuvvetine rağmen, eğer iki devletin müşterek hududu obulunmasaydı hiç ta- hakkuk, hele devam eder miydi? Eğer Nasır, Irak ve Suriyeyi hâkimiyeti altında tutmak için son günlerde basma akseden meşhur füzelerine güveniyorsa güven- diği dağlara karların yağdığını çabuk görecektir. Or- ta Doğuda bir ihtilâlin birleştirdiklerini bir başka ihti- lâlin ayırması Uç zor değildir ve olacak olan da Van- dan ibarettir. Yeni üçlü devletin bir takım temel mese lelerde maruz bulunduğu güçlükler ve Hak ile Suriye- deki milli hislerin kuvveti şöyle bir göz önüne getiril- diği, hele Irakın başındaki Kort İşi düşünüldüğü tak- dirde Nasırın binlerce kilometre uzaktan Irak ve Su- riye Ordularındaki milliyetçi subaylara hâkim olabi- leceğini sanmak hayal kuvvetini biraz fazla mübalâğa etmektir. Irak ve Suriye bize düşmanlık etmekle veya bize karşı düşmanlığa âlet olmakla bir şey kazanmazlar. Bizimle münasebetlerini kesmeleri, sadece bir takım işlerini şimdiden tahmin edilmeyecek nisbette zorlaş- tırır. O bakımdan müstakbel davranışları (o hakkında bir karar verirken Türkiyenin tutumunun ne olacağı- nı bilmelerinde fayda vardır. Bizim arap âlemine kar- şı "dostane bir ilgi" duymamız, oradan düşmanlık gel- memesi şartına bağlıdır. Bu şart ortadan kalkınca "dos- tane bir ilgi"nin yerini "dikkatli bir ilgi"'nin almasını beklemek lâzımdır. AKİS/7