—— ——HAFTANIN İÇİNDEN Sinirsiz, rahat bir doktor Devlet adamları, eğer kendilerine bir örnek arıyorlar- sa, bana öyle gelir ki çocuk doktorlarına bakmalı- dırlar. Dünyada çocuk doktorları kadar sinirsiz, rahat, sakin bir başka kimse yoktur. Tabii bu, görevin ifası sırasındadır. Yoksa bir hasta çocuğa kılı kıpırdamadan ve gülümseyerek güllabicilik eden doktorun, eve dön- düğünde huysuz, asabi bir adam haline gelmesi ve or- talığı kasıp kavurması pek ala kabildir. Ama o, onun hususi hayatıdır. Önemli olan, tedavi ettiği çocuğa kar- şı tutumu, davranırdır. Çocuk ona neler yapmaz ki.. Bir defa, dünyada en sevmediği adam odur. Nasıl sevsin? Ne zaman rahat- sızlık hissetse, canı yansa karsısına o gelmektedir. Tad- sız tadsız ilaçlar vermektedir. Nerede o, nerede kendisi- ni hasta eden çikolataları veren adam? Doktor canını acıtan aşılar, iğneler yapmaktadır. Çocuk om tekme- ık söz, yüzünde daima bir gülümseme, işine bakar, çocu- ğu bir an önce iyileştirmeye gayret eder. Üstelik an- nelerin, kendisini çocuğa umacı gibi göstermelerinin yarattığı -çok anne çocuğunu "Şimdi doktoru çağırı- rım" diye korkutur- handikapı da yenmek zorundadır. Ancak çocuk doktora bilir ki eğer çocuğa uyarsa, eğer onun hisleri kendisini üzerse, eğer tıp ilminin ge- rektirdiğini şu veya bu sebepten dolayı yapmazsa te- davi başarı kazanamayacaktır ve çocuk iyileşemeye- cektir. Rahatsızlığın geçmesi için mutlaka sebat gös- terilmesi bir belirli süre feryatlara, gözyaşına, hatta hakaret ve küfürlere aldırış edilmemesi lazımdır. Dok- torun mükğfatı, hastalık geçtiğinde çocuğun yüzünde beliren minnettarlık ifadesinden ibarettir. Fakat bu, değeri olan bir mükğfattır. Geçenlerde, Ankara Gazeteciler Cemiyetinde tertip- lenen Basın Toplantısı sırasında İsmet İnönüyü dinle- yenler ve seyredenler karşılarında bir çocuk doktoru- nun bulunduğu intibama kapılmaktan kendilerini ala- mamışlardır. Başbakan o toplantıda, kendisine sorulan, en münasebetsizi dahil, bütün sorular, cevaplandırdı. Her bir soruya ince, zarif, nükteli bir kelime buldu. Bazen sadece evet dedi, bazen sadece hayır dedi. Ken- disi hakkında en soğuk elinle gelmiş olan basın mensuplarının buzunu zmeyi. onların hile yüz- lerinde tebessüm yaratmayı bildi, Hiç sinirlenmedi, sü- kunetini hiç bozmadı, hep bıyık altından güldü ve kain- leri fethederek Gazeteciler Cemiyetinden ayrıldı. Top- lantı, söylenilenlerin keramet olmasından ziyade bu dav- ranış sayesinde büyük bir başarı teşkil etti. . İsmet Paşanın bu "Çocuk Doktoru Hali"ni, bütün İktidara teşmil etmek kabildir. Sinirli, hırçın, kendi kendisini yiyen, tepinen bir Muhalefetin karşısında Hü- Metin TOKE kümet soğukkanlıdır ve tedbirlerini basiretle, gürültüye pek aldırmaksızın hislerden mümkün nisbetinde ırak kalarak almaktadır. "Bayar Hâdisesi'ndeki, kompleks- ten uzak tutum 1960 öncesi İktidarının tutumuyla na- sıl taban tabana zıttır, mutlaka üzerinde durulmak lâ- zımdır. O iktidarın iptidai prestij ve kudret anlayışıyla bugünkü iktidarın olgun prestij ve kudret anlayışı ara- sındaki, fark akın karaya farkıdır. Bayar Yassıadadâ, okumamış, olmamış, kültürsüz adam zihniyetinin örne- ğini, "Bakanların değiştirilmesi gürültüyle istenilirken bu isteğin yerine getirilmesini Devletin ve Hükümetin itibarı bakımından zararlı gördüm. Bunu. gürültüyü bastırdıktan sonra yapacaktım" demek suretiyle ver- miştir. Bayar bunun için "Tenkil! Tenkil!" diye hay- kırmıştır. Bu kompleksinin neticesi olarak, düşmanı diye bellediği selefini protokollerden çıkarmış, misafir gelen yabancıların onu görmemeleri için tedbir almış, ona karşı bir aşağılık duygusu içinde dünyayı kendisi- ne cebir etmiştir. Devlet adamı, birişin yapılmasıiçinlüzumun olup olmadığına doğru teşhis koyan adamdır. Hapisha- nede seksen yaşında bir adam var, doktorlar hasta ol- duğunu söylüyorlar ve evinde tedavi edilmesine lüzum gösteriyorlar. Bırakacaksınız bu adamı, gitsin evine. Ama taraftarları, ama şamatacılar, ama fırsatçılar ba- ğıracaklarmış, çağıracaklarmış, bunu istismar edecek- lermiş, kendi zaferleri gibi gösterip propaganda ede- ceklermiş. Varsınlar etsinler. Zerrece önemi yoktur. Gürültü bir süre sonra sönüp gidecek, geride kalan, lâ- zım gelen işin yapılmış olmasının iyi ve hayırlı neticesi olacaktır. Zamlar meselesinde de iktidarın tutumu aynı olmuş- tur. Bu zamlara zaruret var mıdır, yok mudur? Vardır. Bunlar olmaksızın Plânlı Kalkınma olmayacaktır. Ama Muhalefet bunu istismar edecektir, ama halk tahrik edi- lecektir, ama karşı taraf siyasi yatırım yapacaktır.. Hiç önemi yoktur. Nasıl doktor hastasına acı ilâcı yut- turmak zorundaysa, Hükümet de milletten fedakârlık mine ona tir M Bütün iş bunlar yapılırken gerçeğin halka iyice an- latılması. Hükümetin tasarruflarının mucip sebeplerinin açıklanması, söylenmesidir. Tek taraflı işleyen propa- gandaya dayanmak imkânı yoktur. O pa yala- nın üzerine bina edilmiş bulunsa dahi.. Ama haklı ol- duğunu bilen taraf da aydınlatma görevini cesaretle, sebatla, zekice yerine getirdi mi ve lüzumlara doğru teşhir, koydu mu yenilmeyecek güçlük olmaz ve zafer en sonda, mutlaka, çocukta değil, sükünetini bozmayan çocuk doktorunda kalır AKİS/7