edilen eşyaların Kurulun emrine ve- rilmesini emretmiş ve Kurul teker teker eşyaları teslim almıştır. Kararname tanzim edilirken kü- çük el çantasının Hazineye ait ka- sada muhafaza edildiğine dair zabıt dosyaya eklenmiştir. o Yani (o Yassı- adada dâvalara başlanırken, haksız iktisap dosyaları arasında küçük el çantasına mevcudiyetine dair zabıt da yer almıştır. Fersoy Yassıada (o duruşmaların- da bu dosyayı incelemiştir. Kendi i- fadesine göre bu inceleme bir hayli zor olmuştur ama gene de incele- Üstelik Bey kendisiyle miştir. Konusan gazetecilere: Zorlu bana, siyasi odâvaları bir tarafa bırakıp, haksız iktisap dâvalarına önem vermemi söyledi Bu dâvalar haysiyet ve şeref bakı- mından kendisi için son derece öÖ- nemliydi. Biz de öyle yaptık.. Zor- lunun yedi-sekiz yüz sahifelik mek- tupları elimdedir. Bunlardan bu söz- lerin doğruluğunu anlamak o(müm- kündür" dedi. Geride bıraktığımız haftanın so- nunda Ziraat Bankasından ayrılır- ken gazetecilere mücevherlerin oek- sik a işte bu Fersoy beyan İhtilâl, adı etti " Fersoy ve Zorlunun kızı Fotoğraf meraklısı bir zat Başından sonuna... yabancı 9 10" diye geçen Zorlu- YURTTA OLUP BİTENLER nun muhtelif yerlerdeki oikametgâ- hına hemen o gün ziyaret etmiştir. Emel Zorlunun çantası yukarıda hi- kâye edildiği gibi Hazinenin kasası- na gönderilmiştir. Daha sonra Yük- sek Soruşturma Kurulunun | numa- ralı Soruşturma Kurulu Haksız İk- tisaplarla (ilgili (o soruşturmalarına başladığında Zorlunun evini bir ke- re daha ziyaret etmiş ve evinde mu- hafaza altında bulunan eşyaların sa- yımını yaparak bir kısmını kendile- içinde saklamıştır. Mec- lise getirilen ve kaçırılması o kolay mevattan sayılan eşyaların o-Kürk- ler, Gümüş takımları- değeri 515 bin 705 liradır. Bunlar zaman zaman kontrol edilmiş, katta içlerinden ba- Zorluya yeddi emin olarak iade e- dilmiştir. Zorlunun varisleri bu hafta Mec- lis mahzenindeki eşyaları almak ü- zere gittiklerinde 37 torba halinde bulunan malların sini omuayene etmek lüzumunu bile hissetmediler. Çuvallardan bir ikisini açıp içlerin- > © Basında bile Gözün İçine Baka Baka... İhtilâl demek, karışıklık demektir. Bir karışıklığın içi- ne her çeşit insan girebilir, bir karışıklıkta her çeşit uy- gunsuzluk olabilir. Düzen altüst olmuştur, ölçüler al- tüst olmuştur. Bir belirli süre Hukuk Devleti ortadan kalkmıştır, başıbozukluk hâkim hale gelmiştir. İhtilâllerin bu tabiatına rağmen, 27 Mayıs Devrimi inanılmayacak kadar temiz, dürüst ve namuslu kalmış- tır. 27 Mayısa ve ona karışmış olanlara, bir belirli ta- kımın bütün çamur atma gayretlerine rağmen, hiç bir ahlâk dışı tasarruf, vurgunculuk, yağmacılık, hırsızlık inandırıcı bir tarzda isnat edilebilmiş değildir. Ahula- rında "Hırsız" damgası silinemeyecek tarzda yazılı bu- lunanlar, kendilerini millet önünde temize ( çıkarabil- mek için çok "Bizi güya hırsız olduğumuz için devir- diler, ama kendileri.. Kendileri neler yaptılar, bilir mi- siniz?" dedikodusunu yaymışlardır. Fakat söylenen- ler bir incir çekirdeği dahi doldurmamıştır ve her bir balon ilk iğne darbesinde delinip gitmiştir. Halk ara- sında bunların yaptıkları opropaganda hiç kimsenin meçhulü değildir. Kulaklara fısıldanan "Askerler şöyle yaptılar, askerler böyle yaptılar"dır. Hatta bunu, ga- zetelerinin fısıltılı sütunlarına bir nevi leit-motive yap- mışlardır ve mütemadiyen bunu işlemişler, bunu ima etmişler, kendi faziletsizliklerinin mazereti olarak baş- ka faziletsizlikler o uydurmuşlardır. Dünyada "Mister 96 10" diye şöhret yapmış bulunan Fatin Rüştü Zorlu- nun el konmuş servetinin İhtilâlde çalınmış, kaybolmuş teşkil etmiş, ama her şey yalancıların ayaklarına do- lanmış, bir tek taşa dahi dokunulmadığı gün gibi orta- ya çıkmıştır. Bu, bütün iddiaların değeri ve mahiyeti hakkında herkese bir fikir verebilir. 27 Mayıs, iffetsizliğe karşı bir ayaklanmadır. Bu- nun böyle olduğunu herkesten iyi iffetsizlerin kendile- ri bildiklerinden dolayıdır ki kendi alınlarındaki dam- gayı başkalarının alnına nakletmek sevdasındadırlar. Zira bu milletin her şeyi affedebileceğini, ama hırsız- lıkları ve hırsızları affetmeyeceğini müdriktirler, "Zor- lunun Mücevherleri oHikâyesi"'bu bakımdan tipiktir ve suyun altında cereyan eden bir takım hâdiseleri su- yun yüzüne çıkarmaya yaramıştır, İşin ohazin tarafı buna, 27 Mayısı ve onun tatbikçisi olan Silâhlı Kuvvet- ler mensuplarını açıktan tahkire, karalamaya, lekele- meye yeltenenlerin bunu yaptıktan sonra hiç bir ceza almamaları, ellerini kollarını sallayıp yeni tertipler peşinde koşmalarıdır. Kanunların buna cevaz verdiği- ni, verebileceğini düşünmek güçtür. Hâdisenin üzerin- den cıvık kasıt akmaktadır ve gazetelerinin o gün kullandıkları manşetler bunun delilini teşkil etmekte- dir. Atılan çamurun altından çıkan, 27 Mayısın pırıl pı- rıllığından ibarettir. Ama bunu tecavüzlerden masun tutmak bir zarurettir. AKİS/11