HAFTANIN İÇİNDEN Ben deli değilim, canım.. Hayatımın çok ânında bir takım kimseler bana, biraz kaçık gözüyle bakmışlardır. Devrilen idarenin en kudretli, yıkılmaz, insafsız göründüğü, bazılarını satın alıp bazılarını sindirdiği günlerde ona karşı çıkmış ol- duğumdan dolayı dünya kadar adamdan söz işitmişim- d'.r. Bana filânı veya falanı göstermişlerdir. "Bak o da yazıyor, ama o münasebetini pek âlâ ayarlıyor. Sen de biraz suples göstersene. Akıl yok mu, sende?" demiş- lerdir. Daha az kurnaz olanlar "Bırak bunları. Gitme?. bu herifler. Boşuna uğraşıyorsan. Sen adam olsan, on- lardan isteyip te alamayacağın şey yoktur. Halbuki ba- şını derde sokuyorsun. Böyle idareden anlar, bizim mil- let!" tavsiyesinde bulunmuşlardır. Başıma dert gelince de, haklı haklı gerinerek "Sana söyledik. Kendine acı- mıyorsun, bari ailene acı. Çocuklarının doğumunda bile karının yanında bırakmıyorlar seni.. Bunların yapama- yacağı yoktur. Kaçıksın sen!" diye azarlamışlardır. Bunlara Uç anlatamamışımdır ki kaçık olan ben değil, böyle bir idareye sünepeliğinden boyun eğenler ve bu milletin o ,dareye tahammül edeceğini sananlardır. Nitekim bu millet o idareye tahammül etmedi. Bu mil- let öyle idarelere bundan sonra da tahammül etmeye- cektir, ne askeri ne sivili, hiç kimsenin buna başarma- ya gücü yetmeyecektir. Şimdi, bana gene kaçık gözükle bakanların bulun- duğunu biliyorum. Zannediyorlar ki ben bir demokrasi- dir tutturmuşum, ondan başka hiç bir şeyi gözüm gör- müyor. Eh, İsmet Paşanın da damadıyım. Gözümde pem- be gözlükler, Voltalre'in "Candide"lne taş çıkartan bir iyimserlik içinde bütün işlerin mükemmel gittiğine ina- nyoTum. Memleketteki havadan, halkın Sıkıntılarından, İnsanların üzerine 1963 Türkiyesinde çöken kasvetten hiç haberim yok. Allahtan ki zaman zaman "uyarıcı mektup"lar alıyorum. "Uyan oğlum uyan! Sizde bu ka- fa varken bir gün hepinizi kesecekler.. Kendinizi de ba- tırıyorsunuz, memleketi de!" diyorlar. Ben halkın içinden geldim ve hiç bir şeyden dolayı olmasa, işimden dolayı halkın içinde yaşıyorum. Hele son zamanlarda, dertli kimseler sokakta beni tanıyıp çeviriyorlar ve "Ortalık çok fena! Ne olacak bu hal? Geçim sıkıntısıyla nasıl baş edeceğiz ? Hiç bir yerde hiç bir iş yapılmıyor. Şu yolların haline bakın, geçilecek gi- bi değil.. Evvelden yazardınız, şimdi niçin yazmıyor sunuz?" diye şikâyette bulunuyorlar. Şikâyetlerinin bu tarafı haklı değil. AKİS'ler ortada. Yazıyoruz. Bun- ları İsmet Paşaya da, kafasını ağrıtacak kadar ısrarla anlattığımdan herkes emin olabilir. Memleketin kavası- nı, elimden geldiği kadar aksettirmeye çalışıyorum. Va- tandaşa mutlaka beklediğini vermek gerektiğini söylü- yorum. Vatandaş önce İstikbale ümidinin kuvvetlendi- Metin TOKER rilmesini, ama onun hemen ardından da bu ümidinin gerçekleştiğini görmek istiyor. Beklemeye, uzun vade- lere, Plânın sonunda cennet bulmaya takati, tahammü- lü yok. Şikâyeti ataletten ve Parlâmentonun, Hüküme- tin kolları bir iyi sıvamamasından, İsmet Paşanın bütün "Bizans Münakaşaları"nı şöyle elinin ucuyla itip mem- lekete taze, kuvvetli, canlı bir ruh getirmemesinde. İsti- yor ki İsmet Paşa bunların hepsine "boş versin" ve asıl meseleleri ele alsın. İsmet Paşanın bunu yapmasını, bu- yüne kadar sabırla bekledi. En iyi niyetliler, İsmet Pa- şaya birbuçuk yıldır bütün mazeretleri de buldular. Ama artık bir mazeret kalmadı. Bir şeyler yapmak, bir eyler yapmak.. İştiyak buna! Yok, İsmet Paşa gene 'ir şey yapamayacaksa, bari bıraksın bunları, çekilsin. Çekilsin ve ne olacaksa olsun.. Boşu boşuna nem kendi itibarını tüketiyor, hem de hastalığı tedavisi büsbütün Zor hale getiriyor, bir takım kuvvetleri heba ediyor. Memleketin havası bu değil midir? İyi ama bunlara çare, benim Türkiye için elzem, ha- yati, "olmazsa olmaz" saydığım demokratik rejim için- de bulunmaz değildir ki.. Ben bu çarelerin, başka sistem içinde bulunmayacağına adımın Metin olduğu kadar emin olduğum için gidişi torpilleyicilerin, değişik heves peşinde koşanların, karamsarlığı daha çok yayıp bütün ışık kapılarım kapatmak yolunda olanların karşısında- yım. İsmet Paşayı haklı ölçülerin de dışında kötüle! Koalisyonu da batır! Parlâmentoyu iki paralık eden davranışları belirtip onu yola getirmeye hiç çalışma! Hep tavşana kaç, tazıya tut de! Peki, arzuladığın yıkın- tı gelip çatınca ne olacak? Bugünden iyi mi? Asla! As- in! Ben değil. İyi olacağını düşünen kaçıktır. Hem biraz değil. Adamakıllı! Bugün Parlâmento, bütün kusurlarına rağmen mil- letin ilerisinde. Hükümet Parlâmentonun ilerisinde. İs- met Paşa Hükümetin ilerisinde. İleri olan ötekileri ne nisbette çekebilirse, saplı durduğumuz bataktan çıkma şansımız o kadar artacaktır. Bunun için İsmet Paşayı itmek lâzım. Yoksa, İsmet Paşanın idaresi ahım şahım olduğu için değil. Tabia, kanunları normal işlerse ben İsmet Paşadan sonra, çocuklarım benden sonra bu top- rakların üzerinde yaşayacağız, yaşayacaklar. Bir boş ha- yal uğruna bütün o ömürlerin saadet imkânını yok et- meğe gönül razı olur mu? Bu sistemi yürütmek zorundayız. Bu sistemden baş- kası bizi asla paklamaz. Başka her sistem felâketimi- zin sebebi olacaktır. Onun için yardım edelim, şu va- tanın üzerine çöken ümitsizlik, ruhsuzluk, atalet ve ışıksızlık yenilsin, kaybolsun. Bunu istemek, buna çalışmak mıdır kaçıklık?t AKİS/ 9