cikmediler. Evliyaoğlunun A.P. için- de hır çıkarma peşinde olduğu an- laşılmaktadır ve bu yakınlarda ta* kımını alıp A.P. den uzaklaşması- nı beklemek lâzımdır. Bu takım, C. H. P. ye no kadar düşmansa D. P. ye de o kadar düşman takımdır ve son zamanlarda İsviçrede dönen bir çok oyun ile bu oyunun büyü alâkası vardır. Netameli Irak ihtilâli lâfının bu sıralarda A. P. basınında dil pe lesengi olması, bu basının Gökh. Evliyaoğlu ile onun ırkçılarının oyu. nuna gelmesinin neticesidir. İsviçrede dönenler İsviçredeki oyunun paslan Türkeştir. Türkeşi görenlerin, kendisine bir manyak gözüyle bakmamalarına imkân ve ihtimal yoktur. Türkeş, kahramanı, Al- Bu yakınlarda bilhassa (konuştuğu (yabancılarla Türkiyede İktidarın kendisine (alt olduğunu söylemekte ve onlarla mü- zakerelere bile girişmekte, müstak- bel lider olarak temaslar yapmakta* dır. Takip edeceği iç ve dış politi- kayı anlatmakta, teminatlar ver- mektedir. Meselâ, ırkçı olduğundan dolayı ekalliyetlere kötü (muamele edeceği yolundaki söylentileri Hin- distanı ziyaret eden bir yabancı dev- let adamıyla konuşmasında tekzip etmiştir! Türkeşin bu intiba verme gay- retleri iki seklide karşılanmaktadır. Aklını başında muhafaza (edenler, Hitler tipi bir "vizyoner" karşıya bulunduklarını anlayarak ve Hitlerlerin devrinin geçtiğini, Türki- yede havanın bu olmadığını bildikle- YURITA OLUP BİTENLER rinden adamı ciddiye (almamakta, gülmekte geçmektedirler. Ama baş- ka bir takım kimseler, Türk Hitleri üzerine oyun oynamakta zarar gör- memektedirler. Bunların arasında, Türkeşin bulunduğu sırada İsviçre - de olan ve finansman konusunda cö- mert bir türk milyoneri de vardır. Türkeş, Hitler gibi, girişeceği ma- cerada paraya ihtiyacı olduğunu bil- mektedir. Türkiyede Evliyaoğlu le temasta olan Türkeş, Ali Fuat Başgille görüştü. İki adam, müstakbel idarelerinin iki müstakbel makamını paylaştılar. Başgil, elinin ucuna geldiğini sanmışken kaçırdığı Cumhurbaşkanlığını alacak, Türkeş te, gene elinin ucuna geldiğim san- mışken kaçırdığı Başbakanlığa otu- takımı i- İsviçrede İhtilâller ve Mesihler ! Ewela, bir hatıra: 1960 Sonbaharında, İsmet İnö- nüye çok çalımlı, çok cakalı, dün- yanın bütün hikmetini kendinde vehmeden ve küçüklü büyüklü dağ- ları yarattığından tamamile emin bir “Genç İhtilâlci" geldi. İsmet İnönüye İhtilâlin kendi anlayışına göre felsefesini yaptı. nin düşen perçemi geriye itmeksizin Biz bu İhtilâli, Türkiyenin yüz yıllık kaderini değiştirmek, onu çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için yaptık. Yüz yıldır iş başına ge- lenler bunu başaramamışlardır. Bu- nu Us başaracağız. İktidarda siz de bulunsaydınız biz bu ihtilâli ge- ne yapardık. Size karşı yapardık. Türk milletinin kaderini biz değiş- tireceğiz" dedi. İnönü, oğullarından ufak olan bu "Genç İhtilalci'yi sükünetle din- liyordu. "Genç İhtilâlci" devam et- iş "“— Benim sizden öğrenmek is- tediğim bir şey var. Gerçekten bu memleketin meselelerinin Demok- rasiyle halledilebileceğine inanıyor musunuz? Samimi olarak bunu dü- şünüyor musunuz? Demokrasiyle bu memleketin hangi derdi çare bu- lut?" İnönü, oğullarından ufak olan “Genç Ihtilalci"nin yanağım okşa- dı: "— , ben sana bir şey söy- leyeyim. oğlumu. kalkındıracağım diye alırsın, onu son hızla sürükler- sin. Sonra, ilk dönemeçte arabanı karşına çıkan kayaya çarparsın. O zaman toplum, senin onu aldığın noktaya dönmez. Onun da çok ge- -isine döner ve sebep olacağın 1s* tırabın haddi hesabı bulunmaz.. Ben bu memleketin meselelerinin ancak Demokrasiyle halledileceğine inan- dığımi içini, bunu samimiyetle düşün- düğüm için o yolu seçtim. Başka yol olmadığı için seçtim. Buna bu- tun yüreğimle inanıyorum.." Sonra güldü ve devam etti: “— Bana karşı da ihtilâli yapa- cağına gelince.. Merak etme, ben bir ihtilâlin şartlarım yaratmam!" “Genç ihtilâlci", ihtiyar adamın hayaller İçinde olduğuna inanarak evden ayrıldı. Bu kudret elindey- ken, neler ve neler yapmasına kim mani olabilirdi? Bir kaç hafta sonra "Genç ihti- lâlci", perçemi ahuna gene düşük, diyar-ı gurbete sevkediliyordu. İsmet İnönünün sözleri bugün, çok şükür Türkiyede değil, ilk ihti-| lâli Türkiyede o kadar derin akis yaratmış bulunan Irakta acı bir şe- kilde doğrulanmış bulunuyor. 1958 İhtilâlinin manasını hiç anlamamış, daha doğrusu bizim o "Genç ihti- lâlcl” gibi anlamış Kasım Irakı al- dığı noktanın çok gerisine götür- müştür. Nuri es Sait Irakı İçin ih- tilâl diye bir ümit ışığı vardı. Bi ihtilâl gelecek ve memleketi kur- taracaktı. Hak ve hürriyetleri iade edip demokratik rejim içinde Irakı saadete götürecekti. Kasım o ümit ışığını söndürdü. İkinci ihtilal Hak- ta hiç bir kalbi heyecanlandırma- hiç bir ruhu alevlendirmemiş, sadece korkunç bir katliamın sebe- bini teşkil etmiş ve böylece yeni ye* ni intikam tohumlarını toplumun içine atmıştır. Kasım kendisini bir Mesih sanacak yerde ayaklarım yerde muhafaza edebilseydi ve bi- zim ihtilâlcilerimiz gibi Demokra- siye geçebilseydi, Irak Ordusu bi- zim Silâhlı Kuvvetlerimiz gibi onu bu yola itebilseydi bugün Irak 1958' in bile çok gerisinde değil, onun çok ilerisinde olurdu. Şimdi Arif Irakta, Kasımdan da beter halde, ne yapacağını bil- mez haldedir. İhtilâlin ertesi günün- den itibaren kâbuslar içindedir. Zi- ra yaptığı hareketin şekli Demok- rasiye geçiş kapılarını kapamıştır, Demokrasiye geçememenin akıbeti ise gözlerinin önündedir. Irak, is- ter istemez, yıllar yılı sürecek bir ıstırabın içine, sadece Kasımın a- dam çıkmaması yüzünden düşmüş- tür. Onun megalomanisi, onun ken- dinde dünyanın bütün hikmetlerini vehmetmesi, onun demokratik reji- min faziletini küçümsemesi ve De- mokrasiye, parlemanter sisteme dö- nemeyen askeri darbelerin mukad- der neticesini unutması Irak» çok pahalıya malolmuştur. Şimdi Allah, Irakın yardımcısı olsun ve bu, memleketini gerçekten seven herkes için bir ders yerine geçsin. AKİS/11