DÜNYADA OLUP BİTENLER Silâhsızlanma Sisyph'in kayası Yıllardır süregelen silâhsızlanma görüşmeleri, iki aylık bir inkıta- dan sonra, geçen haftanın başında Cenevrede yeniden başladı. Dörtbu- çuk yıldan beri devam eden silâh- sızlanma münakaşaları, mitolojideki Sisyph'in dağın zirvesine çıkarmak zorunda olduğu kayası gibi her gayretin sonunda biraz daha aşağı- ya düşüyor, daima başlanılan nokta- nın çok daha gerisine dönmek zaru- reti ortaya çıkıyordu. Son. defa baş- layan görüşmelerde kaydedilen ge- lişmenin böylesine aldatıcı bir iler- lemeden mi ibaret olduğunu» yoksa bir anlaşmaya doğru mu gidildiğini şimdiden kestirmek mümkün değil- dir. Yalnız, bu konuda şimdiye ka- dar ulaşılmamış bir noktaya gelin- diği de muhakkatır. Yeni görüşme- ler, Sovyetler Birliğinin artık ma- hallinde Kontrol esasına İtiraz et- mekten vazgeçmiş, yılda iki veya üç kontrolu kabul etmiş olduğu bir devreye rastlamaktadır. Geçen Salı günü başlayan görüş- meler iki yeni mesele etrafında top- landı. Bunlardan birincisi, Sovyetler Birliği tarafından yapılan bir tek- liftir. Teklif, Birleşik Amerikanın, yabancı bir ülkeye ait arazi veya deniz üzerinde nükleer silâhlar bu- lundurmasına mâni olucu mahiyet- teydi. Bu durumda Polaris denizal- tıları ile ilgili projenin de iptali ge- rekiyordu. Aslında, böyle bir tekli- fin kabul edilme şansı mevcut değil- di. Dünyadaki kuvvet dengesini al- tüst edecek olan bu teklifi Sovyet- lerin de çok fazla ciddiye almadık- ları ve bunu diplomatik taktik endi- şeleriyle öne sürdükleri daha sonra anlaşıldı. İngiltere Devlet (Bakanı Joseph B. Godber, Sovyetlerin çıkışı- nın Batıyı kendisini savunma Z0- runda bırakmak için hasırlanmış bir hamle olduğunu söyledi. o Bununla beraber Batılılar, bu konu etrafın- da Sovyetlerle sert bir tartışma aç- maktan dikkatle kaçındılar. Görüş- meleri çıkmaza götürecek bir yola girmekte fayda yoktu. Sovyetler de bu konu üzerinde pek fazla durma- dılar ve teklifi, müzakereleri torpil leme kararını verdikleri zaman kul- lanmak üzere, dosyasına soktular. Görüşmelerin ağırlık noktasını teşkil eden ikinci mesele, silâhsız- lanmanın mahallinde teftişi konu- sunda Sovyetlerin takındığı (o tavır oldu. Mahallinde teftiş, o silâhsızlan- AKİS/26 ma münakaşalarının en dikenli ko- nularından birisiydi. Şimdiye kadar yapılan görüşmelerde taraflar niha- yet bu noktaya gelip takılmışlardı. Birleşik Amerika, silâhsızlanan bölge lerin tarafsız organlar tarafından yıl da 12-20 defa teftiş edilmesi gerek" tiğini öne sürüyordu. Sovyetler ise bu teftişlerin casusluk (oamaçlarıyla kullanılabileceği ve bunlara lüzum olmadığı kanaatindeydi. Bu durum- da, tarafları uzlaştırmak için kont- rolü otomotikman yapacak teknik vasıtalar araştırıldı. Fakat teklif e- dilen âletlerin hiç birisi kontrolu ha- tasız bir şekilde yapabilecek mü- kemmellikte değildi. Bizzat insanlar tarafından kontrolun yapılması za- rureti vardı. Münakaşaların böyle bir çıkma- za girdiği bir sırada Sovyetler, si- lâhsızlanan bölgelerin taraf sız organ- lara mensup heyetler tarafından kontrolunu kabul Oo edebileceğini a- çıkladı. Fakat bu defa da başka bir güçlük ortaya çıktı: (o Sovyetler, kontrolu yapacak heyetin, yılda an- cak iki veya üç defa topraklarına girmesine müsaade edeceğini . açık- ladı. Halbuki Birleşik Amerika, yıl- da en az sekiz, on kontrol yapılma- dığı takdirde gerçek durumun an- laşılmasına imkân olmadığını söy- lüyordu. Kontrol meselesi Şimdi odevam, eden görüşmelerde bu güçlüğü halledecek bir yol aran-. maktadır. Sovyetler, Batılılar bu ko- nuda büyük bir tâviz vermedikleri takdirde, görüşmeleri devam ettire- bilmenin mümkün olmadığını öne sürdü. Sovyet Dışişleri Bakan Yar- dımcısı Wasiliy Kuznetsov, konuş- masını "Şimdi artık herşey Birle- şik Amerikaya bağlıdır" diye bitirdi. Birleşik Amerika da şartlarından vazgeçmek niyetinde olmadığını a- çıkça ifade etti. Amerikanın silah- sızlanma konferansındaki Oo haddele- mesi William C. Foster, Krutçefin esas itibariyle mahallinde teftiş ya- pılmasını kabul edişim denemelerin durdurulması konusunda samimi bir arzunun ifadesi olarak karşıladıkla- rını, fakat teklif edilen teftiş sayı- sını bir ültimatom olarak görme- diklerini söyledi. Foster'a göre, bir re açılmasını kabul etmesi ogereki- yordu. Ayrıca, "mahallinde kontrol" esası üzerinde bazı siyasi sebeplerle ısrar ettikleri iddiasını da reddederek, buna teknik zaruretlerin yol açtığını anlattı. Yapılacak teftişler vasıtasıy- la tetkik edilen bölgenin iç işlerine müdahale edilmeyeceği gibi, luk ihtimaline karşı da her tedbir alınacaktı. Bu bakımdan ya- pılması gereken Şey, teftiş usulü- nün teferruatı ile ilgili meseleleri o- turup müzakere etmekti. Fakat Kuznetsov, Batılılar yılda yapılabi- lecek iki veya üç teftişlik kotayı kabul etmedikleri müddetçe, bu ko- nuda müzakerelere girişmeyi (o red- detti. Görüşmelerin oklukça önemli bir merhaleyi aştığı halde, teferruat sa- yılabilecek bir meseleden dolayı çık- masa girmesi karşısında 17 üyeli eli si- lâhsızlanma konferansına katılan di- ger memleketler, tarafları (o uzlaştı- rabilecek bir formül aramaya baş- ladılar. Kanada delegesi Burns, bu ihtilaflı konun unun bir tarafa bıra- kılarak diğer meselelerin ele alın- masını tavsiye etti. Taraflar arasın- daki anlaşma ilerledikçe güçlüklerin daha kolayca halledilebileceğini ile- ri sürdü. Brezilya delegesi de sekiz tarafsız ülkeyi ihtilâfa süratle el koymaya çağırdı. Uyuşmazlık nok- talarının büyük bir önem taşımadığı- na işaret ederek "Her iki tarafın da açıkça kabul ettiklerinden çok daha geniş bir alanda anlaşma sağ- lanabilmiştir. Bu durumda başarısız- Artık bir ,gramerimiz ya ii kitap enin en iy i Üniversitede yayınlanan ilk Türk grameri TÜRK DİL BİLGİSİ Doç. Dr. Muharrem Erginin İlk baskısı kapışılan bu büyük eserinin genişletilmiş ikinci baskısı çıktı. evcudu bitmeden temin etmeğe çalışınız. Müracaat: P.K. 62 AKSARAY — İSTANBUL AKİS — 100