mesele sadece Maden-İş sendikası- nın bir davası olmaktan çıktı ve i- şe bütün sendikalar ve Türk-İş de karıştılar. Madeniİş Sendikası ve di- mekler pişirildi. İsçilerin bütün ih- tiyaçları temin edildi. Masanın başında Fabrikası önündeki muhasa- ra devam ederken ihtilafı masa başında halletmek için müzakereler de başladı. Önce Çalışma Müdürlüğü ve Vali aracılık yapıp işçi ile pat- ron arasındaki ihtilafı halletmek is- tediler. Bu müzakereler (o sırasında Kavel Fabrikası işverenleri isçilere ikramiye vermeyi' kabul ettiler, fa- kat bu hadiselerde elebaşı rolü oy- nayan işçileri de kafiyen fabrikala- rında çalıştırmalarına imkân olma- dığını bildirdiler. Türk - İş Başkanı Seyfi Demirsoyun da bulunduğu mü- zakerelerde işçiler bütün O işçilerin tekrar işe alınmasını ye bunun ya- nında yeni müdürün işçilere odaha insanca davranmasını istiyorlardı. Her iki taraf ta kararlarından dön- medi. İşveren için işine son vermek istediği 18 işçiyi çıkarmak bir pres- tij meselesi olmuştu. Öte yandan ay- nı prestij meselesi bütün işçileri tek- rar fabrikaya kabul ettirmek istiyen İşçi Sendikaları için bahis konusu oluyordu. Vali Niyazi Akı sonunda hakemlikten vaz geçti ve işi oluru- na bıraktı. Bu arada Emniyet Müdü- rüne de çeşitli mercilerden Kavel ö- nündeki işçi barikatını (dağıtması için baskılar yapılıyordu. Necdet U- gur, bütün bu baskılara göğüs gerdi ve işçilerle polislerin odöğüşmesine imkân vermedi. Çünkü Necdet Uğur umumi efkârın ne kadar hassas ol- duğunu biliyor ve Kavel önünde- iş- çiye polis tarafından yapılacak fiili müdahalenin ne akisler doğuracağını biliyordu. Ancak işçilerin, memurla- rı Fabrikaya sokmamak yolunu tut- maları halinde müdahale edeceğini bildirdi. İşçiler memurlara yolu aç- tılar işi içinden çıkılmaz hale geti- ren, işçi ve işverenin hadiseyi pres- tij davası haline sokması oldu. Bun- la İşçi (o Sendikalarının ve bilhassa Maden - İş Sendikası Başkanının da rolü vardır. Karşılıklı anlayış bu me- selenin halli için kâfi gelecekti. Çı- kan ihtilâfta işveren kendine düşen fedakârlıkları oyapıyordu. Nitekim bir ara durum daha da düzeldi. İşve- ren, ikinci partide çıkardığı dokuz işçiyi yeniden işe almayı kabul etti. Takat bunu kendiliğinden yapacak- ı. Bazı fedakârlıklarda bulunmak Sendikalara düşüyordu. o Meselelerin hallinde bütün tavizlerin (o verilmesi işverenden beklenemezdi. Buna rağ- men Sendika Başkanı, dokuz işçinin protokolle işe alınması gibi ogarip bir ısrarla ortalığı tekrar karıştır- 1. Tevkif mecburiyeti Bu yeni durum.üzerine bir yandan İş Veren Sendikaları Konfede- rasyonu, diğer yandan da Türk-iş birer tebliğ yayınladılar. Bu tebliğ- de her iki taraf da kendilerinin hak- lı olduğunu iddia ediyordu. İş Ve- ren Sendikasının tebliğinde (o Kavel Fabrikasının müddetsiz olarak faali- yetini tatil ettiği de bildiriliyordu. İkramiyenin Verilmemesi ile başla- yan ve efkârı umumiyeyi günlerce meşgul eden hadisede, (maalesef Necdet Uğurun korktuğu da oldu ve 13 Şubat Çarşamba günü Kavel Fabrikasına girmek istiyen memur- lara mani olan işçilerle polisler ara- sında itişme kakışma ve hatta dö- vülme de oldu. Polis bu hadiseyi he- men adliyeye intikal ettirdi, netice- de üç işçi tevkif edildi. Halen fab- rikanın memurları Kavel Fabrikası tarafından süresiz olarak izinsiz sa- yılmış durumdadırlar. Şimdi, karşılıklı ve boş bir ina- dın neticesi olarak ve biraz da dış; tahriklerin itmesiyle bir fabrika ka- panmış, 200 işçi açıkta kalmıştır. Bu işçilerin ilanihaye Sendikalar tara- fından beslenmesi ne omümkündür, ne de doğrudur. Zira bunlar yüzde yüz haklı olmaktan çok uzaktırlar. Buna mukabil hadiseyi bu noktaya getirmekle işveren de. basiretsizliğin ve dirayetsizliğin mükemmel örneği- ni vermiştir. İşverenler bu hadiseyi, "İşçiye'bir ders vermek" için kullan- mağı arzu etmişler, bunun için dev- İbrahim Üzümcü Kaş yapayım derken.. İkifelsefe ve üçüncüsü Çalışma hayatında adam der ki: “Ben bu fabrikayı kendi emeğimle, paramla, alnımın o te- istedi. İşe aldım. Şimdi, benim malıma ortak çıkmak istiyor, ne yapma gerektiği o hususun- da söz sahibi oluyor, kimi çalış- tırıp kimi çalıştırmayacağıma arışıyor! Bu nasıl is? Ben ki- mi istersem çalıştırırım, isteme- / diğimi işinden çıkartırım. o Ma bettim değil j Doğrul Ama bu, bir sistem- dir. Çalışma hayatında adam der i; "Çalışan benim. Mesai ve e- ii benim. O, sermaye koymuş. Ben de işimi sermaye diye ko- yuyorum. O halde, fabrika a- sil benimdir. O, benim sırtım| dan kazanıyor. Ne hakkı var ? O da doğru! Ama, o da bir sistemdir. Bizim sistemimiz o bunların i- maye gücü. Bir ihtilâf çıktığında da bu, medeni insanlar gibi ve iş prestil çatışması haline getiril- meksizin masa başında halledi- lebilecektir. Kendimizi bir buna alıştıra- işçi, alçak gözüyle bakmasa çok derdimiz kendiliğinden o halledi- liverecektir. let kuvvetlerini harekete geçirmeğe çalışmışlar, tazyikler yapmışlar ve yaptırtmışlardır. . Ama İstanbulda devleti temsil edenler buna mamışlar, devletin işçiyle arasındaki tarafsız durumunu omu- hafaza etmişlerdir. Bu, çok iyi ol- muştur. Zira, çalışma hayatımızın i- ki tarafı birbirleriyle geçinmeyi ove meselelerini masa başında, kimseye sırt dayamadan halletmeyi öğrenme- lidirler. Hadise, grev ve lokavt kanun- larının Meclise gelmek Üzere olduğu bir Birada hem işçiler, hem de işve- renler tarafından üzerinde dikkatle durulup düşünülecek bir mana taşı- maktadır. Zira meseleler, his ve prestij haline getirilirse ne grev, ne de lokavt kanunlarının uzun ömürlü olması imkânı vardır. AKİS/21