TİYATRO İstanbul Şehir Tiyatrolarında Şehir Tiyatroları üç yeni oyunu da- a sahnelerine çıkardılar. Bunlar- dan ikisi telif, biri tercümedir. Telif- lerden biri Nihal aramağaralının "Mirasçılar" adlı, 3 perdelik yeni o- yunu; öbürü de Cevat Fehmi Başku- tun onbeş yıl önce, aynı sahnede oy- nanmış olan ' "Paydos" u ur. Tercüme- ye gelince bu, Claire Boothe Luce'ün, 12 tabloluk, "Kadınlar" adlı oyunu- “mirasçılar” Bu üç oyundan "Mirasçılar", koma halinde iki ayrı odada yatan ve her ân Ölümleri beklenen çocuksuz ve yaşlı bir karı - kocanın, bir tey- ze ile amcanın, başları ucunda miras larna konmak için bekleşen ve bir takım karışık hesaplarla birinin öbü- ründen önce ölmesi veya ölmemesi için çırpınıp duran yetişmiş kardeş çocuklarının vakitsiz kavgalarını gös teriyor. Komikle trajiğin ve polis dramının karmaşığı bir oyun, Kemal Tözünün başarıyla sahneye okoydu- gu, Turgut Atalayın dekorlarını çiz- diği "Mirasçılar" da belli başlı rol- leri Kemal Bekir Manav, Erdoğan Gemicioğlu, Atacan Arseven, Oral Yonci, Neşet Tandoğan, Selmin Ba- rutçu, me Arcıman ve Gülen Kıp- çak oynamaktadırlar. Kadıköy bölü- münde başlamış olan bu oyun seyir- ciyi, daha çok güldürmekte ve ilgi çekmektedir. ' Zobunun paydosu Onbeş yıl sonra tekrarlanan "Pay- dos"a gelince, bu eserin Beyoğlun- da, Komedi bölümünde sahneye ko- nulmasıyla kaldırılması bir o olmuş- tur. "Paydos"a bu vakitsiz "pay dos"u çeken de, eseri hem yeniden sahneye koymuş, hem başrolünü tek- rar oynamıya başlamış olan Vasfi za Zobu olmuştur. "Neden?" diye sorarsanız, Zobu birdenbire şiddetli bir gripe tutuluvermiştir. Şimdi iyi- leşmekte olan sanatçı, nekahat gün- lerini, Cihangirdeki apartmanında, sırtında ipek gecelik entarisi, başın- da işlemeli takkesi, ayaklarında kır- mızı püsküllü terlikleriyle divanda uzanarak geçirmekte ve bu hafta sonlarında yeniden sahneye çıkarak Öğretmen Murtazayı canlandırmaya hasırlanmaktadır. Hastalık oyüzün- den kesilen "Paydos" temsillerinin yerini bir hafta için Moliere'in "Sca- pin'in Dolapları" almıştır. Ah bu "Kadınlar"!.. Tepebaşı bölümünde sahneye konu- lup oynanmıya başlamış olan AKİS/30. 7 Pivesgörlüm, yes g Oyun: "Andorra", (Oyun, 2 bölüm, 22 tablo) Yazan: Max Frisch. Çeviren: Sevgi Nutku. Tiyatro: Devlet Tiyatrosu (Büyük Tiyatro). Sahneye koyan: Cüneyt Gökçer. Dekor - Kostüm: Seza Altındağ. Işık: Nuri özakyol. Konu: İkinci Dünya Savaşında, Hitler Almanyasının bulaşıcı bir has- - talik gibi, Orta Avrupa memleketlerine yaydığı ırkçılığın, yahudi düşman- lığının sebepolduğu sosyal, hattâ "unanimiste" dram. Vakasını Pirene dağ- larında, tarafsız bir küçük ülkede (Andorra - İsviçre) geçirten yazar, gü- zel bir, buluşla, aslında yahudi olmadığı halde yahudi damgası vurulan bir delikanlıya reva görülen ve onu ölüme kadar sürükleyen maddi, manevi baskıyı çok beşeri bir açıdan işlemektedir. En medeni toplumlarda bile çoğunluğun körükörüne kapıldığı yanlış ve zararlı davranışların, sağdu- yu üstüne gelince, ne sudan mazeretlerle, ne komik itiraflarla unutulmı- ya çalışıldığını gösteren bu oyuna Avrupa medeniyetinin bir çeşit vicdan muhasebesi de diyebiliriz. Oynıyanlar: Karim Afşar (Andri), Çiğdem Selışık - Ayten Kaçmaz (Barblin), Ahmet Evintan (Öğretmen), Nurten ME (Anne), Nermin Sarova (Senora), Baykal Saran (Papas), Savaş Başar (Asker), Haydar Ozansoy (Hancı), Nihat Aybars (Doktor), İlyas Avcı (Marangoz) ves. (3 kadın, 13 erkek rolü). Beğendiğim: Max Frisch'in, geçen yıl oynanan, talihsiz "Don Juan"ıyla seyircide uyandırdığı olumsuz izlenimleri Silen, onu Arthur Miller'in (“Cadı Kazanı") katna çıkaran Cüneyt Gökçerin ince yorumlu sahne düzeni. Cüneyt Gökçer -Seza Altındağın çok sade ve modern, az şeyle »yunun havasım .veren stylise dekorları içinde- Frisch'in eserini "tezli Büyük Tiyatroda "Andorra" Avrupa medeniyetinin vicdan muhasebesi