YURTTA OLUP BİTENLER lim Aras, Celal Kılıç, Naci Güray- Aküzümün elhak doğru söylediğini işi karıştırmamanın doğru olduğunu ve bu yönde oy kullanacaklarını be- lirttiler. Y. T. P. li Aybar buna mem- sından kendilerine üstün çıkmıyacak ve iki parti müzakerelerde eşit şart- lara sahip olacaktı. Aybar üstelik, A. P. li arkadaşlarının ve açıksöz- lülüğüne ve olayları iyi tahlil edişine pek fazla da sevindi! Gel gör ki, Komisyon müzakere- leri samimi Aybarı fena halde sinir- lendirecek kadar düzensiz cereyan et- ti. iler, Reşat Özardanın tek- rıldılar. Apaydınların küçüğü bu tek- "— Sizin oyunuz nedir?" '— Ben oyumu sonra kullanaca- Oylama bittikten sonra, teklifin reddedildiği anlaşıldı ve A. P. nin meşhur Adalet Komisyonu Başkanı oyunun hangi yönde olduğunu belirt- ti: — Ben teklifin lehinde oy veri- yorum." İşte Esat Kemal Aybar burada dayanamadı ve oturduğu yerden hay- kırdı : "— Yahu, ne biçim adamlarsınız. samimiyetiniz nerede kaldı? Aybarı partili arkadaşları teskin ettiler ve söylenilen sözlere hep inan- makla hata ettiğini söylediler! A. P. liler Meclis kulislerinde Pusulanın gösterdiği yıldız : lifin usul bakımından yanlış olduğu- nu ve bu gerekçeyle reddini istedi. Hatta bir çıkar yol bulduğundan do- layı memnun A. P. Grup İdare Heye- ti ayaküstü bir toplantı yapıp bu teklifi desteklemeyi uygun gördü Ancak Koalisyon partileri ları A. P. nin bu kaşkarikosunu meyvalandırmadılar. o Samimiyetten uzak bu davranışın karşısında vazi- yet aldılar ve sâdece inat olsun diye Apaydının teklifini reddettiler. O zaman Özardanın teklifini ister istemez oylamaya koymak zarureti hasıl oldu. Oylar sayılırken Komisyon sözcüsü Hüdai Oral (C P.) ses- siz oturan Komisyon Başkanı İsmail Hakkı Tekinel (A.P.) e -eşi az ce- zalı Yassıada (omahkumlarındandır, sordu: 8 İnönü re boyun eğe MN Her konusunda A. P. Grubunda mu- Atediller fazla Tie sıkıntı duymadı- lar. Zira kongrelerde ve gazetelerde palavra sıkan kendileri değil, omüf- ritlerdi. Bu sayede, Gruba alaturka kurnazlık değil de oyunu açık açık oynama ve A. P. yi Meclisteki öteki partilerin hizasına getirme gayreti kolay başarı kazandı. Yapılan kısa müzakereler tonunda şu sonuca va- rıldı : "Tasarının üzerine fazla varılmı- yacaktır. Adana mahkümları için di- renilecektir. Genel af yönünde fazla- ca, hatta hiç patırdı çıkarılmıyacak- tır. Her ne olursa olsun affa beyaz oy verilecektir..." Müfritler boyunlarını eğmiş o ol- duklarından, sıra oylamaya geldiğin- de onlar da bu karara vardılar. Za- ten, maşallah pişkinlikte her biri ö- tekinden ileriydi. Bitirdiğimiz hafta içinde Meclis koridorundan geçerken kendisine "İşte büyük bir İnönist se- çiyor" diye takılman Hami Tez- kan, büyük Dir ciddiyetle : " Ne var?.. Bizim İnönüye kar- şı Mi siz çıkardınız. Biz kendisine karşı şimdiye kadar bir kampanya mı açtıktı ki?" diye ce- vap verdi. Senato geçidi sarı önümüzdeki haftanın başın- da Senatoya gelecektir. e Orada partilerin nasıl davranacakları aşağı yukarı bellidir. Tıpkı Mecliste oldu- istemediklerini, toptan af istediklerini ilerde yatırım olarak söyleyebilmek aleyhte oy kullanacaklardır. Bu bakımdan ekseriyeti sağlamak oZor olmayacaktır. Cumhurbaşkanının da kanunu imzalamaması gibi bir mese- le bahis konusu bile değildir. Ama, Tabii Senatörlerin nasıl bir tavır ta- kınacakları dikkati çekecektir. Eski Komiteciler, bir hafta önce girişilen karşı davranışlar başka sonuç ver- miş olsaydı muhtemelen çok şiddetli ve sert vaziyet alacaklardı. Ama u- mumi efkarın hiç bir taraftan gelen aşırılığı zerrece tasvip etmediği o ve Hükümetin seçtiği ölçüde affın iyi karşılandığı göz önünde tutulacaktır. Bu bakımdan eski Komitecilerin "Af- fa taraftar değiliz. Bunun mahzurlu olacağını, tahriklerin durmayacağını düşünüyoruz da, ondan. Yoksa insan- lık tarafımız bulunmadığından değil. Ama madem ki Hükümet öyle düşü- nüyor ve biz affı değilse de Hükü- meti destekliyoruz, burada ilerisi i- yanın başlarına yıkılacağını bilmeli- dirler. Memleketin sağlam kuvvetle- ri buna muktedirdir" tezini benim- semelerini beklemek lazımdır. Hafta biterken Kayseride ve af- tan faydalanıp çıkacak (olanların bulundukları cezaevlerinde biraz şaş- kın, biraz sevinçli, daha ziyade he- yecanlı bir hava esmekteydi. İçerde kalacak olanlar ise, elbet- te ki üzgündüler. Bu, kolay anlaşılır bir histir. Ama günahlarının ancak ötekilerin günahları derecesinde ol- duğunu, insafla ileri sürmek imka- nı var mıdır ki? Şimdilik onlar için yapılabilecek tek temenni bir (o ha- pishane tâbiridir: "Allah kurtarsın!" Her şey, ilerde memleketin hava- sının alacağı hale bağlı bulunmak- tadır.