15 Ekim 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

15 Ekim 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İera yazılmalı, hiç bitmeyen bir çar- şı - pazar işi önlenmelidir. Evin ih- tiyaçları peşinen düşünülerek / alın- malıdır. Evde daima yedek zarf -kağıt, lüzumlu ilâçlar bulundurul- malıdır. Müzik, iş yaparken en büyük yar- dımcıdır. Eğer mutfak, radyonun bu- lunduğu odadan uzaksa, bir ev kadı- nına verilebilecek en zarif (o hediye, bir küçük radyodur. Böylece o, mut- fakta çalışırken de sevdiği proğram- ları takip edebilir, "Yemekle beraber pişmek" bugünün inancına göre, ar- tık lüzumsuzdur. Yemeğimizi pişirir- ken, sakın "düdüklüde lezzetsiz olur" demeyin. Çocuk terbiyesine, fezada tur atan insanoğluna dair yazılmış, kitapları veya cemiyet hayatına ait konuşma- ları izleyip bunlar üzerinde odüşüne- bilirsiniz. Bugünün ev. kadını, her konuda kafasını işleten kadındır. Ev işlerinin kafaya ihtiyacı vardır. Moda Tek bir siyah elbise y, kokteyl, gece gezmeleri mev- simi gelmiş bulunuyor. Buralara gidebilmek için pek çok elbiseye ih- tiyaçınız olduğunu düşünürsünüz. A- ma bugünün görüşü, yı layışı, kadınların bu meselesini obir hayli kolaylaştırmış durumdadır. Tek bir siyah elbise bu yıl, bütün bu say- dığımız yerlere, üstelik misafirliğe, resmi toplantılara, hatta icabında büroya bile gidebilecektir. Düz siyah elbise 1.40 metre eninde bir yünlüden yapılmış ve 1.75'den çıkmıştır. Vücut teşekkülatının mü- saade ettiği kadar geniş bir yuvarlak, ön dekoltesi, kısacık takma kolları vardır. Elbise vücudu sıkmadan, vü- cuda yakın olarak düz hattan bi- çilmiştir. Bu düz yumuşak hatlı si- yah elbisenin yakasını açık olarak tek sıra bir inci ile kullandığınız za- man bu, ağır bir gece, bir osuare kıyafeti olacaktır. Kıyafeti tamam- ten bir kadife geçme parça, dekolte- yi tamamiyle örten ince bir beyaz jabo veya bir saten kuşakla nefis bir dans elbisesi olur. Kareli bir ya- kasız jabo, küçük kravatlı bir jabo veya yalnızca şık küçük bir eşarpla elbiseyi büroya, misafirliğe, her fır- satta giymek mümkündür- KİTAPLAR ALEMİ Aylık Bibliyografya Dergisi Yıllık abonesi 6 liradır 6. Sayısı çıktı. P. K. 193 — Ankara AKİS — 559 Bana bütün gerçeklerinizi yazınız Jale CANDAN Heyatınızda aldığınız ilk mektubu bilmem hatırlar mısınız? Benim için bu, unutulmaz hikâyelerin en güzelidir. Çok küçüktüm, okuyup yazmasını daha bilmiyordum. Birgün kapı çalındı, koşarak açtım ve e mahallenin emektar postacısını buldum. Elindeki zarfı gü- li attı; — ein de, sana mektup getirdim" dedi. namıyordum. O, zarfı tekrar kontrol etmek ister gibi, okuya- bileceği bir mesafeye ayarladı, gözlüklerinin altından beni süzerek, he- celere heceleye, ismini tekrar etti. Sonra güldü, mektubu elime tutuş- turdu. Kalbim küt küt atıyordu. Okumasını bilmiyordum. Ama babam birkaç gün evvel, uzunca bir seyahate çıkmadan önce, bana imzamı atmasını öğretmiş, "bana mektup yazarsın" demişti. Zarfın üstünde ismimi okuyabildim. Mektup benimdi, babamdandı. Onu hiç unuta- mam. Yazı yazmaya başladıktan sonra okuyucularımdan aldığım ilk mek- tuplar da bana aynı tatlı heyecanı vermiştir. Bazısı yazdığım bir ya- zıyı över, bazısı bir fikrimi tenkit eder veya aktüel bir konuyu tartı- şırdı. Bazen şahsımda kadınlara kızanlar, kadınları itham edenler olur du. Bir ara nedense "erkek" olduğumu düşündüler, ısrarla sordular- Sonra yobazların hışmına uğradım. Yobazlar, kadın faaliyetlerine kı- zıyor, AKİS'in karaçarşafa karşı açtığı mücadeleye tahammül edemi- yorlardı. Kargacık burgacık yazılar bu konuda aldığım tehdit mektup- larının tek imzası idi. Fakat her ne olursa olsun, aldığım her mektubu cevaplandırmak istemişimdir. İnsanlar, genel olarak, hep anlaştıkları, fikirlerini paylaştıkları kimselerle ahbaplık ederler. Halbuki aynı fikirde olmayan kimselerin birbirlerine söyliyecek şeyleri çok daha fazladır ve öyle zannediyorum ki demokrasi, en başta, insanların, paylaşmadıkları fikirleri de dinle- mesini öğrenmelerine bağlıdır. Biz demokrasi (o tecrübemizin başarısı- nı yalnızca Büyük Meclise bağlamayıp, sistemin kaidelerini toplumun bütün sosyal kurumlarına götürmek zorundayız. Onun için bu sütun- larda fikir çarpışmalarından da korkmıyalım. 20 Ekimde çıkacak olan AKİS'te sizin mektuplarınızı cevaplandı- racağım. Bu, yıllardır içimde tuttuğum bir istektir. Özel dertlerinizi, üzüntü ve umutlarınızı, iç dünyanızı, okulunuzun, evinizin, çevrenizin, toplumun dertlerini bütün çıplaklığıyla, bütün gerçekleriyle bu sütun- lara aksettirmekten ve beni, birbirinizi, obeğenmediğiniz bir tutumu tenkitten çekinmeyiniz. o Mektuplarınızı imzalı, imzasız veya rümuz- la yazabilirsiniz. Size, isterseniz, özel olarak mektupla da cevap vere- ceğim. Çünkü ben, mektup almasını da, mektup yazmasını da seve- rim. Bazı dertler bu sütunlara geçmese de, bunların sosyal konuları işleyen yazarlar tarafından bilinmesinde fayda vardır. Ancak bu tak- dirde, zamanın değişen şartlarının içine girer ve modası geçmiş, kuru, değerini kaybetmiş görüşlerden başka toplumlara hitabeden yabancı yazıların etkisinden, nihayet hepimizde bulunan bir bir " tek taraflı görüş"ten kurtulma imkanını buluruz. Sizleri bu sü- tunlarda AKİS'in çalışma ekibine katılmaya çağırıyorum. Sonuç ger- çekten faydalı olacaktır. Şimdi elimde bir mektup var. Mektup Yandan bir okuyucumdan gelmekte ve bir yıl kadar önce, bu Doğu ilimizin merkezinde geçmiş olan bir olayı dile getirmektedir. Küçük bir genç kız vardır. Bu genç kız, ilkokulu bitirdikten sonra gene ilkokul mezunu bir küçük sanat sahibi gençle nişanlanmıştır. Kız, nişanlısını sevmektedir. Bu evlili- ge her bakımdan büyük bir aşkla hazırlanmıştır. Evine divan örtüle- ri maca örtüleri işlemiş, masada yemek yiyip, sandalyede oturmaya ve karyolayı göstermelik gibi misafir (Oodasına o(koymamaya karar vermiş, bunları nişanlısı ile önceden konuşmuştur. Ama nişan, nikâh günü, nikâh merasimine giderken bozulur. Çünkü genç kız nikaha mantosunu giymek istemiş erkek ise son dakikada çevrenin, etkisi altında kalarak, hiç olmazsa o gün için, nişanlısının çarşaf gi- yinmesini şart koşmuştur. Küçük kızın derdi büyük, azmi daha da büyüktür. oOkuyucum çaresiz derde çâre aramaktadır. Cevabımı gelecek hafta aynı sütun- larda, çeşitli başka mektupların yanında bulacaksınız, sevgili okuyu- cularım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: