YURTTA OLUP BİTENLER dında bir kıpırdanmanın başladığı ve karamsar gözlerin bile gördüğü ove inkâra cüret edemedikleri bir gerçek- tir. Yatırımların başlaması, ferahlık getiren mali tedbirlerin kendilerine uygulanma sahası bulabilmeleri, özel sektörün aklı başında (önderlerinin yeni konjonktür içinde iş adamlarına düşen görevi anladıklarını belli et- meleri, açılan piyasa, iyi olan o ve para eden mahsul durumu esen hava- nın başlıca yam İyiye git- mekte olduğumuz inancı, yüreklere yavaş yavaş yerleşmektedir. Bu, bel- ki de iki ay önceye nazaran en büyük farktır. Ancak bütün bunlar, ortalığı toz- pembe görmek için birer sebep olmak- tan uzaktır. Zira henüz yapılamayan- ların bu yapılabilenlerle kıyaslanma- sı bir dağın önünde bulunduğumuzu herkese hatırlatabilir. Plânın uygu- lanması konusunda bir Centilmenler Anlaşmasına lüzum vardır. Meclis, çalışma metodları itibariyle bir çetin imtihanın arefesindedir. Politikacılar, henüz kendi itibarlarını tam düzelt- memişlerdir. Her biri bir dev mesele olan bu geçitler geçildikten sonra plândaki büyük reform hareketlerine, sağlamlaşmış demokratik düzen için- de girişilecektir. Bütün bunlar yapı- lırken Demokrasinin bünyesinde mev- cut Ur takım mikroplara da aldır- mamak, onların tesirlerini bir o "ba- siretli umursamazlık"la yok etmek olgunluğunu toplum ölami edinme- miz gerekecektir. Şüphesiz, işimiz bir atla üç nala kalmış durumdadır. Ama bundan sâ- dece iki ay önce bir atla dört nala gerlendirilebilir. Ne yapalım ki ayağı da nallanmış arap ii gök- ten vere zembille inmiyor. Bunu va- deden tılsım satıcılarına omanların lar üzerinde mesut istikballere dört nala koşuyorlar. Planlama "Şer çiçekleri" ve ötesi ride kalan haftanın bitmek üze- re olduğu sırada, memleketin ar- tık beraber hareket ettikleri herkes için malüm iki uçundan, ırkçı ekal- liyetle kriptolar ekalliyetinin ikisin- den birden aynı anda aynı sayha yükseldi: "İstifa! İstifa!" Sayha aynıydı ama, muhatap de- gişikti. Irkçı ekalliyet, kendi yayın organlarında Koalisyonun "Öbür Ka- nat'ına karşı bir manevi baskı taar- 6 ruzuna geçti. Plânlama işinde, sosya- listler kazanmışlardı. (o Plânın iç fi- nansmanında komünist ayaklanması- nı doğuracak bir huzursuzluğu geti- ren vergileme (usullerine gidilmişti. Zaten gaye, bu ayaklanmayı temin- di. Şimdi "Öbür Kanat"a düşen, der- hal istifaydı. Koalisyon Ooyıkılmalı, memleket keşmekeşe terkedilmeli, C. H. P. tek başına bırakılmalıydı. Kriptolar, kendi yayın organla- rında veya memleketin en ciddi bili- nen yayın organlarına sokuşmuş Ka- lemleri vasıtasıyla, aynı anda aynı sahayı Plânlamacıları muhatap tuta- rak yükselttiler: "İstifa! İstifa!" Her şey bitmiş, her şey mahvolmuş, Plan kuşa çevrilmiş, Ağalar galip gelmiş- lerdir. Oy kaygısında politikacılar, i- lim ve tekniği ezmişlerdir. Şimdi Plan- lamacılara düşen, eğer namuslu in- sanlarsa - bu namus lâfi da, hep o erbabın dil pelesenkidir- derhal is- tifa etmek, böyle bir planın sorum- luluğunu sırtlamamak, Hükümete kazan kaldırmak ve plân davasını öl- dürmektir. Ozaman C. H. P. Hanyayı Konyayı anlayacaktır. Haftanın sonunda iki uç, gözle- rini başkente dikip ellerini ümitle o- guşturdu. Bir defa Koalisyon bozulsa, bir defa Plân işi dejenere olsa reji- min üstesinden geleceklerdi. Ama bu haftanın sonunda, güven- dikleri dağlara kar yağmıştır. Meclisin açılmasına bir hafta ka- la, Ankarada bütün meseleler tama- miyle halledilmiş olmaktan uzaktır. A- ma iyi niyet ve basiret, bilhassa iki uçtan gelen tahriklerin memleketi ne- reye götüreceğinin anlaşılması bir uz- laşma havasını yaratmaktan geri kal- madı ve memleketin ciddi kuvvetleri yeniden Orta Yolun üzerinde birleş- va ağ üksek Plânlama Kurulunda, Devlet Plânlama Teşkilâtı tarafından ha- zırlanan plân, bütün esasları ve he- men bütün teferruatı ile bu haftanın başında geçti. Netameli 5. kitabın ilk beş maddesi üzerinde bile sızıltısız u- yuşuldu. Çapanoğlunun, altıncı Uy- gulama faslında çıkacağı biliniyordu. Nitekim çıktı. Hükümetin büyük kıs- mı ile Plâncılar önce bir prensip me- selesinde karşı karşıya kaldılar: Plâ- nın finansman yolunu kim tesbit e- decektir? Plâncılar, bunun, plânları- nın bir önemli unsuru olduğunu söy- lediler. Parayı bulma yolu, Planın ru- hu üzerinde tesir icra edecekti. Hükü- dedi ki: "Siz, Planı yaptınız. mükemmel yapmışsınız, olundu. Sağ olun. Bunu, gene birlik- te yürüteceğiz. Ama istediğiniz para- yı bulmak, Hükümetin politikasını a- lakadar eder. Siz 1 milyar 200 milyon istemiyor musunuz? Size bunu bula- cağız.. Bir vergilemeyi mali politi- kamızın bir parçası sayıyoruz." Plâncılar, itiraz ettiler: "Biz ise, Planın gayesinin bir parçası sa- yıyoruz. Meselâ, tarım gelirlerini öy- le vergilemeliyiz ki sermaye tarım- dan kaçsın, sanayie gitsin. Vergi di- limlerini öyle tesbit etmeliyiz ki, sos- yal adalet kendiliğinden gerçekleşsin. Bu yollar tutulmazsa, asıl hedeflere varılmaz." Hükümet, görüşünde direndi. He- Alican - Feyzioğlu Düşman kardeşler AKİS, 27 AĞUSTOS 1962