Haftanın İçinden Şu, Plan yon Yardımcısı Alican "Biz buraya, hazır bir metni tescil için gelmedik. Plânlama Teşkilatı isti- şari bir organdır. Memleketi Hükümet idare eder" di- yor. Bu makül ve makbul sözlerin altına imzasını at- mayacak aklı başında ihsan güç bulunur. Öteki Başbakan Yardımcısı Feyzioğlu söz alıyor: "Gayemiz Planın süslü bir vaadler listesi olmasını ön- lemektir. Bunu kitap halinde rafa kaldıracak deği- liz". Aynı aklı başında insanlar, bunun da altına imza- larını kalp huzuru içinde basacaklardır. Zira. iki Baş- bakan Yardımcısının söylediği, gözlerin önüne serdi- gi bir madalyonun iki yüzünden başka şey değildir. Herkes bu kadar mantıki konuşurken, umumi ef- karda bir endişenin belirmiş olmasını anlamak zor- dur. Meclisin açılmasına pek az zamanın kaldığı şu sı- rada Hükümet içinde ihtilâf çıktığı, Hükümet ile Plan- lama Teşkilâtının birbirlerine girdiği, bir yandan Ali- canın öteki taraftan Feyzioğlunun manevra çevirdik leri söyleniyor, yazılıyor. Sonra, ihtilâf denilen hususun derinliklerine iniyorsunuz, birbirlerine karşı diye gös- terilen politikacıların sözlerini okuyorsunuz. Hiç bir şey yok.. Aksine, hep birbirini tamamlayıcı mahiyette söz- ler ve davranışlar. O halde? O halde sebebi, umumi efkârın politikacılara karşı hala geçmemiş allerjisinde aramak lâzımdır. Politika- cılar, kendi küçük çıkarlarını düşünen adam olmadıkla- rını henüz ispat etmiş değillerdir. Politikacılar, o çı- karlarını daha büyük milli menfaat içinde arayan adam- lar olduklarını belli etmemişlerdir. Bu yüzdendir ki en küçük çıtırtıda halk heyecan içinde kıpırdanmakta ve kendi kendine "Bunlar gene neden birbirlerine ogirdi- ler?" diye sormaktadır. Alican ile Feyzioğlunun tipik davranışlarında, bütün hu şuuraltı düşüncelerin, en- dişelerin payı vardır. Şu, plân meselesi.. Plânın lüzumu üzerinde, Hü- kümette kimsenin itirazı yok. Kalkınma hızının yüzde yedi olması gerektiğini de herkes kabul ediyor. Yüzde yedi hızla kalkınmak için milli gelirin bu işe ayrılması gereken nisbeti de malum. Dış yardımların plafonu ise belli. Geriye kalan ve iç finansmanla karşılanması gere- ken meblağda hesap hatasının bulunduğunu iddia eden ok. Bütün anlaşmazlık, müşterek hedef olan o meb- lağa hangi yoldan yürünmek varılabileceği meselesi. Bir memleketin ve bir milletin kaderi bahis konusuyken bu kadarcık anlaşmazlık, daha doğrusu tartışma sebebi çıkmış olmasını herkesin öpüp te başı- na koyması lâzımdır. Buna rağmen, ortada dönen laf Koalisyonun sallantıda olduğudur. Bunu, İkinci Koa- lisyonu yıkmaya çalışan ve Üçüncü Koalisyonda, tabii gene paratoner İnönünün yanında kendisine bir rol bi- çe . P. nin hararetle e emi hatırlanırsa endi şenin sebebi daha açık belli Gerçekten de buğün Koalisyonu tehdit eden bir tehlike yok değildir. Bu. A. P. şamatacılarının, kopar dıkları gürültüyle Koalisyonun "Öteki Kanat'ı bilhas sa Y.T.P. üzerindeki manevi baskısıdır. A. P. nin gü- rültüsü, aynı saflardan gelme Y. T. P. liler için bir AKİS, 27 AĞUSTOS 1962 Meselesi... Metin TOKER cazibe merkezi yerine geçmekte, onlar demagojiyi be- rikilerden çok daha iyi bildiklerinden kendilerini o bir varlıkmış gibi oOgöstermeye muvaffak olmaktadırlar. Böyle olunca, bilhassa Y. T. P. li temsilcilerin Başkan- ları Alicanı ve onun kafa dengi idarecileri "Öldük! Bit- tik! Mahvolduk!" diye politika değiştirmeye teşvik et- melerinde şaşılacak bir taraf olmamak gerekir. Eğer Alican, bu muhtemel güçlükleri birinci plânda tutarak Feyzioğluya karşı itiraz sesleri yükseltiyorsa, kendisi- ne ancak acımak lâzımdır. Zira, bir pire için yorgan ya- kıyor demektir. Bizim Demokrasimiz, onyedi yılda en ziyade kü- çük hesaplardan zarar görmüştür. Bugün, dönüp dola- şıp aynı noktaya gelmiş bulunuyoruz. Şu anda hiç kim- se inkar edemez ki memleket oldukça büyük bir sü- ratle daha mesut ufuklara doğru yolunu almıştır. De- gişen havayı, gündelik hayatlarda dahi (hissetmemek imkansızdır. İş çevreleri daha ferahlamışlar, piyasa nisbeten açılmıştır. Bonoların ödenmesine başlanmıştır. Tıpkı C.H. P. nin olduğu gibi Y.T. P nin veC. K : P. nin bundan böyle büyük şansı işlerin iyi gitmesi, İ- nönünün bütün prestijiyle görev başında kalmasıdır. Baş- bakanı çekememek, onu rakip görmek kabildir. Ama Koalisyondaki her üç parti iyice Bilmelidirler ki İnö- nü Hükümetinin elde edeceği her başarı, onun şahsın atlayıp bu siyasi teşekküllere şan, şeref getirecektir. Ya- rın, ilk 5 yıllık plan meyvalarını verdiğinde ve halk, bu plâna aklının yatmış olması dolayısıyla kendi kendini tebrik etmeye başladığında Alicanlar da, Feyzioğlular da zafer taçlarıyla taçlandırılacaklardır. Ama onlar bu- günden tepişmeye başlarlarsa, plânın başarı kazanma- sı ihtimali azaldıkça azalacak ve mukadder akibet ko- laylıkla gelip çatacaktır. Şamatayla bugüne kadar hiç bir siyasi parti yı- kılmamıştır. Her şey göstermektedir ki A. P. safların- da koparılan gürültü kuğunun şarkısıdır ve en ziya- de akılları karıştırmayı hedef tutmaktadır. Buna da- yanmak, halkın sağduyusuna inanmak, ekonomik ve sosyal sahalarda ilerleme devam ettikçe bütün rakiple- rin geride kalacağını bilmek lâzımdır. Alican, kendisi ve partisi hakkında bütün umumi efkârda böyle bir en- dişenin bulunduğunu bilirse hareketlerini daha iyi kont- roledebilecektir. Feyzioğluya gelince, sosyal adaletçi olmak, plan- lamacıların hamisi rolünü oynamak arzusu, şahsen Ka- binenin 2. Adamı sayılmak hevesi kendisini bu sefer de itiyorsa, gerçekten çok şey kaybedecektir. Plan, her- kesten çok politikacılardan itibar istemektedir. Yakın geçmişteki binbir hadise umumi efkârın gözünü açmış- tır ve her hareket gerektiği gibi değerlendirilmektedir Plânın tehlikede bulunmadığını, Koalisyonun ise mutlaka yaşayacağını, ihtilafın prensipte değil, teknik- te olduğunu fiillerle ispat etmek zamanı gelmiştir. Bir de, sinirlere ve küçük, basit hislere galebe çalınabildiğin ispatına.. Bu ispat olundu mu, gerisinden korkmak için bir sebep kalmayacaktır.