pısı bir parça daha sık dönmeğe baş- ladı. Birer ikişer başkente dönen mil- letvekilleri işleri olsun olmasın Mec- lise şöyle bir uğramadan edemediler. Hatta bir günlüğüne bile başkente gelmiş olanlar, pek sevdikleri binayı ziyaretten kendilerini alamadılar. girişme- cilalandı. Pencereler baştan sona silindi. Mer- merler parlatıldı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi 3 Eylül pazartesiye ha- zırlandı. ir başka faaliyet komisyon oda- düzeltildi. Bu arada en fazla faaliyet tabiatıyla muhasebe kısmında oldu. Gerekli işlemler yapılarak pırıl pırıl çekler tasnif edilip (omilletvekillerine sunulmak üzere tertiplendi. Zira Ey- lül ayı milletvekillerinin bu yılki son ödeneklerini - her üç ayda bir verilir- alacakları aydı. Büyük bir sessizlik içinde o sıcak yaz ayını geçiren Meclis binasında a- rada bir daktiloların tuşlarından çı- kan seslere ve aceleci adımların kori- dorlarda yaptığı akislere rastlamak mümkün oldu. Milletvekillerinden ba- zıları yaz aylarında boş durmamak için olacak tek tük sözlü ve yazılı sorularla Başkanlık divanındaki sö- YURTTA OLUP BİTENLER Tatil sırasında B. M. M. ye 28 söz- lü ve yazılı önerge verilmiştir. Pek çoğu mahalli meseleleri ihtiva eden bu önergelerden bir tanesi son de- rece enteresandır. Meclis oBaşkanlı- ğına hergün verilen soru önergeleri- n önünü almak için Y. T. P. Tokat milletvekili Ali Dizman son derece u- zun ve bütün meseleleri içine alan bir önerge sunmuştur! Hükümet tarafın- dan bu önergeye cevap verildiği tak- dirde, pek çok soru - ama genel mese- leler üzerine - cevaplandırılmış ola- cak ve yeni bir önergeye ihtiyaç kal- mıyacaktır! Ali Dizananın önergesi 52 madde halindedir. 12 küçük pembe renkli ka- ir larında başladı. Masalar sandalyeler (meni kabarttılar. e . . Siniri kendi çevresidir. Dünyanın mihveri Beşer tabiatının bu garip hususi - , bizim çok partili siyasi hayatımızın en i unsuru olmuştur denilse, yeridir. Bunun neticesindedir ki bardaktaki fırtına hep birinci plâna alınmış, asıl de- nizde fırtına mı, yoksa sükünet mi esiyor, farkına da- hi varılamamıştır. Hatta, zarar bunun da ötesinde ol- muştur. Bu hatayı işleyenler memleketin birinci derece- deki mesulleri olduğundan, onların bardaktaki fırtı- naya kendilerini kaptırmaları en sonda bütün Suları karıştırmaktır. şkentten uzaklaşınız. Bir hafta uzaklaşınız. Ya- bancı memleketlere değil, İstanbula veya Amasraya, İzmire veya Trabzona, Adanaya veya Edirneye gidiniz. Orada şimdi adetleri bir kaç düzineyi geçmeyen parti- cilerle hiç temas etmeyiniz. Başka çevrelerde dolaşı- nız. O çevrelere uyunuz. Onların neyle meşgul bulun- duklarını inceleyiniz. fpsanın dünyası, de, tabii kendisi, Sonra başkente dönünüz ve bir Zaferle bir Ulusu şöyle bir okuyunuz. Aman Allahım, insanın kendini bir tımarhaneye düşmüş inanmamasının imkanı yoktur. Bu iki ceride arasında, -Zaferin bir kaç da çömezi var- dır ya!- bir sağırlar değil, deliler diyalogu devam et- mektedir. Celâl Bayar İstiklal Madalyasını takabilir mi, takamaz mı ? İhtilalden sonra memleketi idare eden- lerden, mal beyannamelerinin açıklanması istenilebilir mi, istenilemez mi? Af olmalı mıdır, olmamalı mıdır? Türkiyede, bir avuç insanın dışındaki milyonlar ve mil- yonlar Mersine doğru yola çıkmışken, Demokrasimizin bu ahbap çavuşları tersine dürt nala gitmektedirler. İki gazete arasındaki polemikleri, kim sakin kafayla okusa, gülmekten mutlaka kırılır. Ama kabahat, Ulusundur. Eğer C.H.P. Meclis açıldığında, yayın organının bugünkü tutumunu benim- seyecekse, dünyayı kendi çevreleri, dünyanın mihveri- ni de kendileri sayan sinirli, aşırı hassas, alıngan poli- tikacıların tesiri altında kalacaksa Demokrasi davasını peşinen kaybetti demektir. C. H. P. bilmelidir ki bütün A. nin kopardığı cümle gürültü, hamamda şarkı söylemek omesabesindedir ve bugün adı bir dar muhi- tin dışında bilinmeyen Zaferler, Tasvirler ölü doğmuş ceninler, Son Havadis ve Yeni İstanbullar ise sermaye- yi kediye yüklemenin arefesinde, fanatiklerin dışında okuyucusu kalmamış birer "Rockefeller'in Gazetesi" halindedir. Bunlara tek akıllı mukabele "Boş ver!" den ibarettir. Türkiye, meseleleri ve davaları ayrı, hiç A. P. nin ğıt üzerine daktilo ile yazılmıştır ve Sağlam Olan Kazanacaktır Ulus ve Zafer gazetelerinin başlıkları ..koyun can derdinde ve şamatacılarının söylediği gibi değil bir ortam halli- dedir. Bu bakımdan, o yaygaraları ciddiye alıp ta ce- vaplandırmaya, kızmaya, mukabele etmeye lüzum da- hi yoktur. Zafer yazdı diye mal beyanında bulunmaya kalkano M. B. K. cılar, akıllarını peynir ekmekle mi yediler diye insanın şaşacağı geliyor. o dar çevrenin dışındakilerin haberi Kimse, duymamıştır bile.. Eğer her tahrik, seleri işinden gücünden alıkoyarsa, dünyanın bütün yalancıları ömür boyu başarı kazanırlardı. Yalanın, if tiranın ve tezvirin, sanıldığının aksine, bugüne kadar kimseyi yıktığı görülmemiştir. Ama yalan, iftira (ve tezvir sinirleri bozdu mu, başa gelmedik dert kalmaz. Galiba, bunlara atfedilen kudretin temelinde de bu yatıyor!