sekten uçurarak casusluk yaptırdık- ları U-2 uçağının günün birinde Sov- yet roketlerinin kurbanı oluvermesi üzerine alelacele uygulamağa başla- dıkları MIDAS sistemi de böylece teh- likeye düşünce Batı savunmasının gü- dümlü mermi hücumlarına karşı ye- niden gözden geçirilmesi ve bu a- rada tabii birkaç yüz milyon doların da boşa gitmesi - zarureti doğmakta- dır. İngilteredeki Jodrell Bank radyo teleskobunun müdürü, ünlü bilgin Sir Bm Lovell bu yüzden şöyle de- miştir — Şayet iki Rus astronotu fe- zadan yere tek bir kapsülün içersin- de dönerlerse hiç şaşmam. Çünkü on- lar zaten fezada birbirlerine okadar yaklaşmışlardır, ki!." Yine ayni bilgin Amerikalıların MIDAS peyklerinin artık birer armut gibi düşürüleceğini söylemektedir. Amerikalıların tepkisi NR Anglosaksonlara soğukkanlılıkla, olayı gayet nor- mal karşıladılar, hatta Sovyet tele- vizyonundan naklen verilen astronot- ların canlı resimlerini, geçen ay fir- lattıkları TELSTAR peykiyle Ameri- kaya nakletmeği bile teklif o ettiler; Ruslar nazikâne bir şekilde bunu reddedince filmlerini alıp gösterdiler. Buna rağmen Amerikan halk efkârın- da denemelerin büyük bir heyecan dalgası yarattığı muhakkaktır Öte yandan içersindeki iki astro- notla birlikte iki hafta süreyle oyer- yüzünün çevresinde dönüşü sağlaya- cak olan GEMİNİ projesinin gerçek- leştirilmesi için gerekli olan TITAN -2 roketinin İmâline hm verilmiştir. Bu roket şimdiki hâlde ancak 1964 yılında hazır olacaktır. Bu GEMİNİ projesi denemeleri sırasında randevu tekniği de uygulanacak ve içi boş bir ikinci kapsülün GEMINI'ye yanaştı- rılması ve astronotların ona geçmele- ri denenecektir. 9u hâlde Amerikalı- ların bugün Sovyetler tarafından ger- çekleştirilen, randevu tekniğini, bu- günkü tempoyla, 1964 ten önce de- neyemeyecekleri anlaşılmaktadır. Ma- mafih Amerikan Senatosunda (feza programına yeniden tahsisat ilâvesi için bu vesileyle bir kampanya a- çılması da beklenmektedir, ilgililer i- se hâlen Amerikanın feza konusunda para ile yapılabilecek her türlü oça- tılmaları zaten yapmakta olduğunu belirtmektedir. O hâlde Amerikanın teknjk potansiyelini arttırması, yani yabancı ülkelerden deha çok sayıda bilgili ve kafası işler ilim adamı ve mühendis getirtmesi icabetmektedir. Oysa ki buna da yürürlükteki Ame- rikan kanunları cevaz vermemekte - dir. Çünkü bu kanunlara göre feza a- raştırmalarında Amerikan vatanda- şı olmayanlar çalışamaz. has KADIN Tıb Kobay Kadınlar G”“ kadın önce elindeki küçük sa- rımtrak hapa sonra etrafını saran beyaz gömlekli doktorlara baktı ve daha fazla bekitmeden hapı ağzına götürdü, yuttu. Gözlerinde hem korku hem de umut vardı.. Bu işe gönüllü olarak katılmıştı. Bir hap insanlığın kaderi üzerinde rol oynayabilecek ve sonuç başarılı olduğu taktirde yeryü- zünde milyonlarca çocuk, istenmeden dünyaya getirilmek, sürünmek facia- sından kurtulacaktı. Bu sayede in- sanların birgün birbirlerini yok et- mek sorunda kalacak kadar artacak- ları inancı da böylece iflâs etmiş ola- cak, bütün toplumlar daha mutlu da- ha müreffeh, daha insanca bir ya- şayışın Oo hayalini (o kurabileceklerdi... Fakat hapı yutan heyecanlı genç ka- dın o anda insanlıktan çok kendisini düşünüyordu. Fakirdi, Tek bir odada oturuyor, her yıl muntazaman çocuk doğuruyordu. Artık çocuktan bıkmış- tı. Onları aç ve çıplak gördükçe ken- di kendisinden utanıyordu. Hâdise 1956 yılında Porto-Rico'nun merkezi San Juanda geçiyordu. Ka- dına henüz sâdece hayvanlar üzerinde denenmiş olan bir ilâcın bütün muh- temel mahsurları anlatılmış fakat O gene de gönüllü olarak yapacağı bu işten vazgeçmemişti. Onu yüzlerce binlerce başka Porto-Rico'lu kadın ta- kip etti, İstedikleri tek şey beş altı çocuk sahibi olduktan sonra artık bu işe bir son vermek veya hiç olmazsa bir süre çocuk doğurma tehdidinden kurtulup kendilerine daha iyi bir hayat şartı hazırlamak üzere hür kalmaktı. Porto - Rico denemeleri umut ve- rici sonuçlar verdi. İki yıllık bir süre içinde binden fazla kadın kendi ar- zuları ile doğumu kontrol edecek olan hapları almış ve bu süre içinde hem çocuk yapmamış, hem de sıhhatlerin- den hiçbir şey kaybetmemiş, aksine huzura kavuşmuşlardı. Porto - Rico da bu hapları keşfeden ve yıllarca bu hapların üzerinde çalışan iki doktor da Amerikalıdır. Gregory Pincus mu- ayenehanesine gelen kadınların en bü- yük derdinin çocuk doğum meselesini kontrol altına alamamaları oolduğu- nu görmüş ve bu zavallı fakir ka- dınlara bunun için bilgi vermeye ça- lışmıştır, fakat bu konudaki bütün bilgiler bir takım güçlükler arzedi- yordu. Zenginler nasıl olsa doğumu kontrol etme metodlarını kendilikle- rinden öğreniyorlardı, okur yazar bi- le olmayan bir halk kütlesi için ise bunları öğrenmek ve tatbik etmek gerçekten güçtü. İşte, Dr. Pincus bu- nun içindir ki doğumun kontrolünü çok basitleştirilecek birşey aradı ve bunun için de arkadaşı Dr. John Roc- k'u beraber çalışmaya davete etti. Dr. Rock ta kadınların bu konuda mutluluklarını sağlamak için yıllar- dan beri çalışıyor fakat o arkadaşının aksine çocukları olmayan kadınları çocuğa kavuşturacak çareleri ara- makla meşgul oluyordu. Her iki dok- tor da böylece, kadınlara (yardımcı olmak ve bu yoldan da dünyayı teh- dit eden en büyük tehlikeye, nüfus artışı tehlikesine karşı beraber çalış- maya koyuldular. Denemelerini önce Progesteron ü- zerinde yaptılar. Yüzde yirmi başarı- sızlık elde etmişlerdi. Yüzde yüz başa- rı temin etmedikçe ilâç, amaca hiz- met edemezdi. Üstelik Progesteronun bu vazifeyi başarabilmesi için muaz- zam bir miktarda kullanılması gere- kiyordu ve bunun mahsurları vardı. Dr. Pincus bundan sonra geceli gün- düzlü çalışmaya başladı ve az miktar- da kullanıldığı halde çok yüksek bir başarı sağlayan ve kimyevi kompozis- yonu bakımından da Progesteronu çok hatırlatan bir sentetik madde buldu. Bu yeni madde alındığı süre içinde, doğrudan doğruya kadında yumurta- ların teşekkülüne mani olmakta ve muvakkat bir kısırlık meydana getir- mektedir. İlaç bırakılır bırakılmaz i- se kadın yumurtalığı en normal şekil- de faaliyetine devam etmektedir. İla- cın başkaca bir mahsuru olduğu da altı senelik dikkatli bir o denemede meydana çıkmamıştır. Hatta bunun kısırlığı da tedavi edebildiği iddia e-