cuğuyla birlikte Linz civarında basit bir apartman dairesine taşındı. Eşi- nin Arzusuna uygun olarak, Adolf'un memur olmasını istiyordu. Ama Adolf, babasına olduğu gibi, sevdiği annesi- ne de diretti. İşte bu sıradadır ki genç çocuk ciğerlerinden hastalandı. O zaman, okulu bir yıl için terketmek sorunda kaldı. Kendisini, köydeki tey- zesinin yanına gönderdiler. kat 1905te tahsil hayatını ebediyen kapadı. Okulu terkettiğinden öylesi- ne memnundu ki hayatında ilk - ve son- defa sarhoş oldu. Sabaha karsı bir sütçü kadın kendisini şehrin dı- şındaki bir yolun üzerinde sızmış bul- du. Şehre getirdi. Adolf Hitler o sabah, kendi kendine bir daha hiç iç- memek sözünü verdi. Bu, alman dik- tatörünün belki hayatı boyunca Ss0- nuna kadar tuttuğu tek söz oldu. Ne içti, ne sigara, Viyana ve Münihteki meteliksiz serseri hayatında, şartların icabı benimsediği vejetaryenliği Ode sonraları bir inanç olarak devam et- tirdi. Delikanlılık çağı itler, okuldan ayrılmasını takip e- en üç, dört sene için "Hayatımın en güzel yılları" demiştir. Bu yıllar, Viyana ve Linzdeki serserilik yılları- dır. Annesinin ve yakınlarının bütün ısrarlarına rağmen bir iş tutmayı red- detti ve ailesine kırk paralık yardım- da bulunmadı. Aksine, geçim parası- nı zavallı annesinden sağladı. (o Bir meslek sahibi olmaktan nefret edi- yordu. Yaşamak için para im asla hatırına gelmedi. Bu, ü bo- yunca böyle devam etti. Sokaklarda dolaşıyor, hayaller ku- ruyordu. Fırsat buldukça Linz veya Viyana Operalarının en ucuz arka sı- ralarından Wagner'in mistik, payen müziğini dinliyordu. Dört yıl o müd- detle, Stefanie diye bir sarışın kıza aşık kaldı. Fakat yanma yaklaşmak - tan, tanışmaktan çekindi. Bunun i- çin şiirler yazıyor ve kendi arkadaş- larına okuyordu Arzusu, ressam, hiç olmazsa mi- mar olmaktı. Fakat, bütün milletle- rin birbirine karıştığı Avusturya -Ma- caristan İmparatorluğunda bir takım barikatları aşıp güneşe kavuşmak ko- lay değildi. O tarihlerden itibaren po- litikayla alakalanmaya başlayan genç çocuk kopkoyu bir alman milliyetçisi olarak belirdi. Bütün öteki ırklardan ve milletlerden nefret ediyordu. Za- ten kendi kendisine eziyet etmekten hoşlanan, hiç bir şeyi kolay, rahat tarafından almayan, her seyi dert e- dinen bir huya sahipti. Dört bir tara- fını düşmanlarla sarılı hissediyordu. Huzursuzdu. Huzursuzluğunu ancak AKİS, 20 AĞUSTOS 1962 hayalleriyle avutuyordu. Bir de okuyordu. Ortaokulun tem- bel öğrencisi, doymak bilmez bir kü- tüphane faresi oldu. Devlet kütüpha- EM üye olmuştu. Okuyor, okuyor- En hoşlandığı konular man Tarihi ve Alman Mitolojisiydi. 1906'- da, doğum yıldönümünden tam bir gün sonra, cebine annesinin ve diğer akrabalarının verdikleri parayı koy- du, iki ay kalmak üzere Viyananın yolunu tuttu. Viyana, delikanlıyı mes- tetti. O büyük binalar, geniş yollar, refah ve halk Hitleri büyüledi. Gör- düklerine hayran kalıyordu. Müzele- ri, tiyatrolar, operayı gezdi. Fırsat- tan istifadeyle, Güzel Sanatlar Aka- demisinin giriş şartlarını da incele- di. Bir yıl sonra, Akademinin giriş imtihanlarına katılmak üzere yemden başkente geldi. Ümit doluydu. Fakat TARİH Hitler, halini Mein Kampf'da böy- le anlatmaktadır. Sefalet günleri Eve ölümünü takip eden dört sene, 1909 ile 1913 arası Adolf Hit- torluğun neşeli başkenti Viyana en şaşaalı günlerini yaşıyordu. o Sokak- lardan musiki akıyor, tatlı bir hava yürekleri dolduruyordu. İki milyon- luk şehir, aynı zamanda bir sanayi merkeziydi de.. Geniş bir işçi taba- kası, oldukça müreffeh hayat yaşı- yordu. Şehir, onların kontrolündeydi. Sadece sendikaları değil, bir de si- yası partileri vardı: Sosyal Demokrat Parti. Viyana, çalışmak isteyen 19 ya- şında meteliksiz bir genç için pek a- la imkân ihtiva ediyordu. Ama Hitle- rin bir iş tutmaya niyeti yoktu. Ha- Alois ve Klara Hitler Bir doğurdular, pis doğurdular netice, ümidinin tam aksi oldu. Ba- şarı kazanamadı. Akademiye alınma- dı. Ertesi sene, şansım yeniden dene- di. Bu sefer, tam hezimete uğradı. Çizgileri o kadar fena bulundu ki, elemeyi aşıp imtihana bile giremedi. Ressam olmasına imkan kalmamıştı. Kafasından bir ara ikinci şık, mimar- lık geçti. Fakat, ortaokulu dahi bi- tirmemişti ki İşte bu sırada, annesinin göğüs kanserinden ölmek üzere olduğu ha- berini aldı. Hakikaten, Klara Hitler 1908 yılının Aralık ayında günlerini yumdu. Adolf anasız ve ba- basız, meteliksiz, mesleksiz, hayatın- da kendi gayretiyle tek kuruş kazan- mamış halde ortada kaldı, 19 yaşın- daydı. nl ne yapacaktı? "Elim içi çamaşır ve elbise do- lu bir ml kalbimde yenilmez bir azim, Viyananın yolunu tuttum." mallık etti, ayakkabı boyadı, kar te- mizledi, halı çırptı.. Bu işlerden ka- zandığı bir kaç metelikle hayatını i- dame ettirdi. Yarı aç, yarıtok dola- şıyordu. Viyananın en sefil mahalle- lerinin en biçimsiz hanlarında kaldı. Daha sonraları, resim yapmaya baş- ladı. Adolf Hitler, rakiplerinin o söy- lediklerinin aksine badanacı olmamış- tır. Resim kopya etti, ilânlar yazdı, Noelde şamdanlar boyadı, dini tablo- lar boyadı, dini tablolar çizdi. Bun- ların hepsi berbat şeylerdi. Ama Hit- ler ölmedi. Bu arada, daldan dala o- kumakta devam etti. Daha sonraları, okuma esasını şöyle izah etti: "La- zım olanı akılda tutmak, olmayanı unutmak.." Bu şekilde kendini yetiş- tirmeye çalıştı. Okurken, içinde yaşadığı çevre ta- biatıyla üzerinde birinci derecede te- sir icra etti. Bütün dış görünüşe rağ- 19