F E Plâklar Yüzyıllara maledilen buluş Vakit gecenin ileri saatleriydi. Or- ta boylu genç adam, önündeki dö- ner silindirin çevresine ucunu dayadı- ğı, bir iğneyle nihayetlenen huni sek- lindeki borunun içerisine "Hello" di- ye seslendi. İğneyi tekrar eski yerine getirdikten sonra silindiri döndürdü, dikkatle dinledi.. Evet, huni şeklinde- ki borunun ağzından belli (o belirsiz bir cızırtı, "Hello" diyen kendi sesi duyuluyordu. Bu ses, işittiği seslerin en güzeliydi. Olay 1876 yılında Amerikada, mü- tevazı bir evin tavanarasında geçi- yordu. O gece orta boylu, genç a- dam - Thomas Alva Edison -. fonog- rafı keşfetmişti. Sonraları üzerinde balmumu, kalay levha gibi maddeler bulunan döner silindirin yerine yine yumuşak yüzeyli daire şeklindeki plâklar kullanılmağa başlamıştı. İşin dikkate değer tarafı, bugün bile gra- mofon tekniğinde ayni prensipler kul- lanılmaktadır ve gramofon, rakibi ta- pe recorder'e rağmen çok tutulmak- tadır. Son yıllarda "high fidelity" o ve “stereofoni" tekniği gelişip, mevcut rekabet yüzünden plâk ve bunu çalan cihaz fiyatlarında büyük ucuzlama- lar görülünce plâk satışları da bir- denbire hararetlenmiştir. Edison'un fonografından bu yana esas elemanları sabit bir iğneyle ha- reket halindeki bir oyuktan ibaret o- lan kayıt mekanizmasının hiç değiş- tirilmemesine karşılık, iğne (o yardı- mıyla sesin kayıt şeklinde, bu kayıt- ların tekrar ses hâline çevrilmesinde- iğnenin sesi kaydettiği plâk yüzeyi- nin özelliklerinde, nihayet gramofon plâklarından elde edilen pratik o so- nuçlarda çok büyük gelişmeler sağ- lanmıştır. 1925 yılından beri Edison'un fonog- rafına, prensiplere halel getirmeksi- zin, yardımcı olan elektromanyetik ses kaydedici cihazlar sayesinde bu- gün herhangi bir sesin aslına çok ya- kın bir şekilde kaydedilmesi, saklan- ması ve bir plâk yardımıyla yüzlerce defa bozulmadan dinlenmesi kabil ol- maktadır. Bugünkü tekniğe göre bir artistin veya orkestranın sesi önce mümkün mertebe iyi akustik şartlar sağlayan bir salonda birçok noktaya konulan mikrofonlardan alınarak bir manye- tik banda kaydedilmektedir. Bu bant muhtelif mikrofon gruplarının kom- binezonu halinde ekseriya üç, dört, AKİS, 18 HAZİRAN 1962 N hattâ daha fazla kanaldan olmak ü- zere seslerin kaydına yaramaktadır. Böylece çeşitli kanallardan en uygun neticeyi veren kanal -lâboratuvarda kulakla dinleyerek yapılan seçme so- nunda- esas alınmaktadır. Bu kana- lın sesi de yüzeyinde katı hâlde bal- mumuna benzeyen plâstik bir mad- de sürülmüş bulunan bir plâğa, e- lektronik ses şiddetlendiriciler -amp- lifikatörler - ve elektromıknatıslı ya- zıcılar yardımıyla helezoni oyuklar şeklinde kaydedilmektedir. Bu kalıp, üzerindeki mum taba- kası yeteri kadar sert olmadığından, herhangi bir şekilde kullanılmamak- ta, baskıya da gelmemektedir. Bu yüzden üzerine galvanoplasti yoluyla bakır kaplamak o suretiyle (negatif letme hazırlıkları da hayli ilerlemiş- Bu konuda kötümserlik veren bil olaydan bahsetmek yerindedir. Son aylarda, Zeki Mürenin en fazla sevi- len şarkılarını okuduğu 45 devirli plâkların piyasaya çıkarıldığı görül- mektedir. Bu plâkların, "long play" denilen ve ince iğneyle çalınan tipten olması sebebiyle daha büyük bir iti- nayla hazırlanması ve iyi kalitede ol- mayan baskıların piyasaya çıkarılma- ması akla yakın gelirse de, durum tam tersinedir. Fabrikadan çıkan her 10 plâktan 2'sinde görünür kusurlar olduğu için satıcı tarafından ayıklan- makta, satılan her 10 plâktan | tane- si ise, gözle görülmeyip (o çalınınca meydana çıkan arızalar bulunduğun- dan, geriye gelmektedir. Türkiyede halen faal durumda bir tek İstanbuldaki plâk fabrikası var- Sterefonik plâk dinleyen; bir kadın "Dinle neyden..." kopyası elde edilmekte, sonra da bu negatiften tekrar bir pozitif kalıp çı- karılmaktadır. Bu pozitif kopye plâk endüstrisinde kullanılan baskı kalıp- larının şablonunu teşkil etmekte, yâ- ni kalıplar bu şablondan elde edil- mektedir. Görüldüğü üzere, bu "şablon", mumla kaplı ilk plâğın tamamen ay- nıdır. Yeni bir iş sahası Üç yazıdanberi (Bak: AKİS sayı 412 ve 413) üzerinde durulan "hing fidelity" oplâkların yakında memleketimizde de imâline başlana- cağı söylenmektedir. Amerikan RCA lisansıyla ve VİCTOR firmasının bas- kı kalıplarını kullanarak yapılacağı bildirilen imalât için gerekli teşebbüs- ler tamamlanmış, imalâthanenin iş- dır. Bu fabrikada sesin kaydından i- tibaren ticarette satılacak plâk hali- ne gelinceye kadar, ham maddeleri hariç, her türlü imalât imkânları var- dır. Ancak mamulün kalitesi genel o- larak yukardaki misâlde olduğu gibi- dir. Şimdi, durum böyle iken müzik dünyasının şaheserlerini en iyi, orkest- ralardan ve çalgıcılardan memleketi- mizdeki meraklılarının da dinleyebil- melerini sağlayan "high fidelity" plâkların yerli olarak yapıldığını öğ- renmek müzik meraklılarına pek de memnunluk vermeyecektir. Müteşeb- bislerin işi ne derecede ciddi tuttuğu piyasaya çıkacak malın kalitesinden anlaşılacaktır. Bu hususta şimdiden peşin hükme varmak imkânsızdır. Ancak yapılacak şey, bu plâkların da eskilerinin âkibetine (ouğramamasını temenni etmektir. 25