Cilt: XXII, Sayı: 378 AKİS HAFTALIK AKTÜALİTE MECMUASI 25 EYLÜL 1961 YURTTA OLUP BİTENLER Millet İçten gelen alkışlar Bitirdiğimiz o haftanın sonlarında bir sabah, saatlerin öğleye doğru i- lerlemiş olduğu bir sırada Ankara garında toplanan bir kalabalıktan al- kış sesleri, "Yaşasın Adalet!", "Ya- -a Başol", "Yaşasın Yüksek Adalet Divanı!" sesleri yükseldi. Bu sırada, sık sık olduğu gibi iki saat gecikmiş Yataklı Ekspres operona giriyordu Pencerelerin birinde ouzunca boylu, kaşları ve favorileriyle günün unu- tulmaz siması olan adam, Salim Ba- şol, mütebessim, kendisini karşıla- yanlara bakıyordu. Arkasında, sert adımlarının sesini (o Yassıada duruş- malarının bütün âşinâlarının bildik- leri ve sanıklarının unutamayacakla- rı palabıyıklı havacı muhafızı, Yüz- başı Halet vardı. Yüksek Adalet Di- vanı Başkam trenden inince alkış sesleri ve tezahürat daha da arttı. O sabahki Ankara gazeteleri Başolun bir akşam evvel İstanbuldan başken- te müteveccihen hareket etmiş oldu- gunu yazmış, başkenttiler memleke- tin I numaralı hukukçusunu karşıla- yıp çalışmalarını ne derece takdir et- tiklerini göstermek için o istasyona koşmuşlardı. Tabii bu, Başolun şah- sı kadar, hâkimleriyle ve savcılarıyla bütün Yüksek Adalet Divanına karşı duyulan hislerin halkın içinden gel- miş, gösterişsiz ama samimi bir ifa- desiydi. Başol, halka eliyle selâm vererek çıkış kapısına doğru yürüdü. Yanın- da vefakâr eşi ve oğlu bulunuyordu. Başol ailesi gene alkış ve takdir se- daları arasında otomobillerine bindi- ler, mütevazi evlerine doğru gitmek üzere meydandan ayrıldılar. Manzara, memlekette hüküm sü- ren ve ancak tatmin olmuş âmme vicdanlarının o yaratabileceği gerçek sükünetin gözler önüne serilmiş bir levhasını teşkil ettiğinden ayrıca ö- nem kazandı. Başol müteakip gün- lerde de, nerede görüldüyse milletin sevgi tezahüratıyla karşılandı. Yur- dun dört bucağında bir tek hadise- yim, iç ve dış bütün tahrik çabalarına rağmen çıkmamış olmasının sebebi- ni merak edenler bundan kendilerine ibret dersi çıkarmasını bildiler mi, bilinmez. Ama şurası muhakkaktır 4 Başol Ankara Garında karşılanıyor Çok kulağın ki bu milleti hiç tanımamış olanlar, onun olgunluğuyla alay etmiş bulu- nanlar, ondaki sağ duyunun sırrım çözemeyenler ve ona isteseler odunu milletvekili diye (o seçtirebileceklerini hayal edenlerin zihniyetini taşıyan- lar bir defa daha aldandılar, bir defa daha hüsrana uğradılar. Milletin ger- çek sevgisiyle, sırtta taşınan kudret hırkasının sağladığı gösteriş arasın- daki fark bu suretle yeniden ortaya çıktı. Belki de bundan dolayıdır ki, An- kara garındaki alkış ve yaşa sesleri- nin akisleri henüz o kulaklardayken, kendi kendini yiyen ve nenin ateşiyle yandıklarım A.P. listelerinin başını tutmakla gösterenlerin o çıkardıkları lahana yaprağında şu komik cümle- ler yayınlandı: o "Başol, garı doldu- ran meraklı halkın bakışları arasın- da kalabalığı zorlukla yararak ara- basına binebildi." (Bk. Son Havadis - 22 Eylül 1961) Geçmiş devirde, Muhalefet lideri- ne karşı halkın tezahüratı göklere çıkarken müteveffa Zaferin kullan- dığı bu formülün 16 aylık bir fasıla- dan sonra yeniden aynı kalemlerin zarını patlatan alkışlar ucunda arz-ı endam etmesi bu ka- lemlerin memleket realitelerini an- lamakta 16 ay ve onun hadiselerine rağmen hâlâ arpa boyu yol alama- mış olduklarının ibret verici delilini teşkil etti. A.P. Yalancının mumu (Kapaktaki o politikacı) Kirli sarı renkli tahta kapının alelâ- cele kapatılıp arkadan sürgülen- mesi, odanın içindeki rezaletin dışa- rıya 'aşmasına mâni olamadı. İtişip kakışma patırtıları arasında, canhı- raş feryatlar da duyuluyordu: "— Böyle parti olmaz!" "— İşi oldu bittiye ogetiriyorsu- nuz!" "— Sıkılmıyor musunuz?" "— Keyfi hareket ediyorsunuz!" "— Susalım arkadaşlar. Utanın, ayıptır!" Pencereler açık unutulduğundan, Ankara caddesinden geçenler ve köh- ne ahşap binanın alttaki iki katında çalışan basın işçileri, (oyılankavi loş AKİS, 2S EYLÜL 1961