di. Ama ortada Büyükelçiliğimizden kimsecikler yoktu. Halbuki Atina için Atinada, Yunan di- bastırılan oprogramın başına Atatürkün su sözleri, iri puntolarla hem türkçe, hem yunanca olarak ko- nulmuştu: "Hepiniz mebus olabilir- siniz, vekil olabilirsiniz, hattâ reisi- fakat sanatkâr sanata vakfeden bu çocukları (o seve- lim"!.. Basın toplantısı Cüneyt oOGökçer, Atmaya indikten saat sonra, Basın Ataşe- liğimizde, kalabalık bir basın toplan- tısı yaptı. Atinanın bütün günlük gazeteleri, büyük dergileri sanat ya- zarlarını bu toplantıya göndermişler- di Cüneyt Gökçer Yunan gazetecile- rine iki memleket arasındaki dost- luk münasebetlerinde tiyatronun oy- nıyacağı rolü, tiyatronun, ayrı ayrı duygu ve düşüncedeki insanları o bir tek duygu ve düşünce etrafında top- lamaktaki birleştirici sihrini pek gü- zel anlattı. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ciddi sanat işbirliği (o yeni değildi. Yıllarca önce, "Güzel Hele» na"yı sahneye oOkoymak icabedince, bu işin Takis Muzenidis'e verilmesiy- le başlamıştı. Birçok Yunan trupları da İstanbulu ziyaret etmişlerdi. Bu sefer Türk Devlet Tiyatrosu, ilk de- fa olarak, Atinaya geliyordu. Aynı dostluk duygularıyla karşılanacağın- dan emindi. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü- nün konuşmasını Yunanlı gazetecile- re, toplantıya katılmış olan o Takis Muzenidis tercüme etti, onlara yakın- dan tanıdığı Türk tiyatrosu ve sa- natçıları hakkında geniş bilgi de ver- di. Bu arada bir gazeteci, Cüneyt Gökçerden, Yunan klâsiklerini Türk seyircisinin sevip sevmediğini, bu e- serlerin halk hoşlandığı için mi, yok- sa bir Devlet Tiyatrosu repertuva- rında yer alması gerektiği için mi oynandığım sordu. Gökçer buna en doğru cevabı verdi: — Her iki sebep de vârittir. Çün- kü eski Yunan eserleri seyirci için olduğu kadar aktörler için de iyi bit mekteptir. Ama Kral Oidipus'un, bir mevsim içinde, yüzkırk defa üstüste oynanmış olması, Türk seyircisinin antik drama olan sevgisini (o göster- meğe yeter, sanırım. Kaldı ki Milli . Bakanlığına bağlı (o Tercüme Büros eski edebiyatının, felsefesinin, en önemli terek yayınlamıştır. laşan bu eserlerin kısa zamanda ikin- ci. üçüncü baskılarının yapılması da gördükleri geniş ilgiyi belirtmekte- dir." AKİS, 25 EYLÜL 1961 Basın toplantısından sonra Cü- neyt Gökçerin ilk işi, Ankaraya bir telgraf çekerek, Milli Eğitim Baka- nından Yunan klasiklerinden bir ta- kımın, temsiller sırasında tiyatronun fuayyesinde teshir edilmek ve sonra Yunan Milli Kütüphanesine (hediye edilmek üzere uçakla gönderilmesini rica etmek oldu, Muzenidis "Bey" Ertesi ogünü, Türk Hava Yollarının özel bir uçağı ile Atinaya gelen Devlet Tiyatrosu sanatçıları, hava meydanında törenle karşılandılar. Dâvet sahibi Yunan Hariciyesinin temsilcisi, en kidemli kadın sanatçı olarak Muazzez Kurdoğluya bir çiçek buketi sundu. Foto muhabirleri dur- madan resim çekiyorlardı. Bu arada, Basın (o Ataşeliğimiz Oo mensuplarına, Büyükelçiliğimizden de bir temsilci- nin katılmış olduğu görüldü... Yunan Hariciyesi, Atina temsille- rinde bulunmak üzere, bazı Türk ga- zetecilerini de dâvet etmişti. Bunlar arasında Sabri Esat Siyavuşgil / ile Müşerref Hekimoğlu da vardı. Ama onların, mazeretleri dolayısıyla, ge- lemiyecekleri o öğrenildi. Gelecekleri bilinen sâdece Burhan Arpad, Özde- mir Nutku ve Atilla Savdı. Daha arabalara binilip şehre ha- reket edilmeden Takis Muzenidis sa- natçıları topladı, çalışma progra- mını müjdeledi. Yemekten sonra, bi- raz dinlenilecek ve hemen provalara başlanacaktı. Bu provalar temsil gününe kadar aralıksız devam ede- cekti. Bu sırada, Atina Devlet Tiyat- rosundan, önemli bir iş için Muzedi- nis "Beyin arandığı haberi geldi. Bu, Devlet Tiyatrosu İdare Heyeti Başkanı ve "Katimerini" gazetesinin başyazarı urmuzyos'un güzel bir Söbrisiydi. Türkiye ile ve Türk- lerle olan yakın dostluğu dolayısıy- la Muzenidis'e "Muzenidis Bey" de- meğe başlamış ve bu lâkap a tu. Anlaşılan, müzecilerimizin pek TİYATRO iyi tanıdıkları oO("Makridi Bey" den sonra tiyatrocularımızın da bir "Mu- zenidis Bey'leri olacaktır. Seyranlı kokteyl Yunan (Milli Eğitim Bakanı, sanat- çılarımızın şerefine King's Palaca otelinin bütün Atinaya hâkim tara- çasında büyük bir kokteyl verdi. Ama kendisi kokteylde bulunamadı. Oo akşam büyük kızlarım İspanya tah- tının vârisi ile nişanlamış olan Majes- te Yunan Kralı ile Kraliçesi ve gene. nişanlılar İsviçreden Atinaya odönü- yorlardı. Bakan resmi karşılama tö- renine gitmişti. Misafirleri, (çaresiz, sevimli eşi Madam Voyatzis o ağırla- dı. Kokteyle Yunan sanat, tiyatro ve basın çevrelerinin tanınmış simala- rı, Dışişleri, Milli Eğitim ve Büyü- kelçiliğimiz erkanı davet edilmişler- di. Fakat dâvetlilerden çoğu, Kral ve Kraliçe ile yeni nişanlıların geçişini seyretmek üzere yolları tıkayan kala- balıktan geçip kokteyle gelememiş- lerdi Gelenlerden birçoğu da -hele kadınlar- taraçadan nişanlıların ge- çişini seyretmeği ihmal etmediler. Kokteylde pek fazla kalamıyan sanatçılarımız, gene prova için, Rex tiyatrosunun yolunu tuttular. "Kral Oidipus" için yer bulmak sıkın- tısı başgöstermişti. Yunan Hariciye- siyle (o Büyükelçiliğimiz, yer obulmak için kendilerine yapılan müracaatları tamamiyle karşılayamamak üzüntü- sü içindeydiler. Ank na gazetelerinin bu kararlarla ilgili ikinci (obaskılarını (o koştururlarken, Rex Tiyatrosunun boş salonu önünde "Kral Oidipus"un umumi son provası yapılıyordu. Bu prova temsilden fark- sızdı. Bazı meraklılar -ki bunların, arasında bugün hepsi Atinaya ogel- miş olan Türk gazetecileri ve "Mida- sın Kulakları" yazarı da vardı- tem- sili ilgiyle tâkibettiler. Prova bitin- Sanatçılar "Atina yolculuğuna çıkarken Besmeleyle çıktık oyola 33