Böyle bir hava içinde Genel Ku- rul Başkan, Başkan yardımcıları ve komisyonlar başkanlarını fazla müna- kaşa etmeden seçti. Bu suretle Baş- kanlık Divanı meydana çıkınca, mu- vakkat gündemin tanzimine (o koyu- lundu. Gündemde şimdiden silâhsız- lanma, Kore, atmosferde sulh, Afri- kaya yardım, Filistin mültecileri, Umman, Angola, Cezayir, Tibet, Ma- caristan ve sömürgecilik gibi mese- leler yer almıştır. Bu arada kaybedi- len iki sürprizi şöyle hulâsa etmek mümkündür: Birleşik Amerika ko- münist Çin meselesinin müzakeresine sızlanma bahsinde görüşülmesini is- tedi. Fakat sonunda nükleer deneme- ler de gündeme alındı İki görüşme, bir anlaşma Kongo meselesi, Dag Hammarsk- joeld'un ölümü ile dramatik bir safhaya girmeden evvel. Genel Kurul 16. dönemine başlıca iki meselenin ha- kim olacağı biliniyordu: Berlin ove Almanya meselesi ile silâhsızlanma. Gerçi Berlin doğrudan doğruya ve henüz Milletlerarası teşkilâta inti- kal etmiş değildi. Fakat bu hususta tasarılar olduğu gibi, Birleşik Ame- rika Dışişleri Bakanı Dean Rusk ile Sovyet Rusya Dışişleri Bakanı And- re Gromikonun Genel Kurul toplan- tısından faydalanarak, bu o toplantı- nın gölgesinde konuşmaları kararlaş- tırılmıştı. Batılı Dışişleri Bakanları- nın toplantısından sonra Rusk, Gro- miko ile görüştü. Hattâ bu görüşme- ler hayli uzadı da. Ancak, ne gibi bir neticeye varıldığı veya ne gibi bir neticeye varılabileceğine dâir bir gö- rüş birliği sağlanıp sağlanmadığı an- laşılamadı. o Konuşmalarda ( gizlilik tamdı. Buna mukabil, Sovyetlerin nük- leer denemelere tekrar başlamaların- dan sonra bütün mâna ve muhteva- sını kaybetmiş gibi görünen silâh- sızlanma ü . Gelecekteki si- lâhsızlanma müzakerelerinin ne gibi bir heyet, bir organ, bir konferans tarafından ele alınacağı, ele alınması lâzımgeldiği bahsinde ihtilaf olduğu gibi ortadadır. Yalnız silâhsızlanma- nın ilk prensiplerinin vâzediliş şek- linden ve bu hususta varılan anlaş- madan şimdi Sovyetlerin hakiki kont- rol altında silâhsızlanmaya yanaş- tıkları intibaı hasıl oldu. Başkan Kennedy, belki bu satırların okuna- cağı (osaatlerde (o Birleşmiş-Milletler AKİS, 25 EYLÜL 1961 Genel Kuruluna sunacağı sulh pla- nında bu prensiplerden geniş ölçüde faydalanacaktır. Almanya Seçimler 17 Eylül pazar günü Batı Almanya- da yapılan umumi O seçimlerde, memleketi 12 yıldan beri idare eden yaşlı Şansölye Adenauer"in partisi Hıristiyan Demokratlar mutlak ço- gunluğu elden kaçırdılar. Adenau- er'in partisi bundan evvelki 1957 seçimlerinde 270 milletvekilliği o sağ- Willy Brandt Ha gayret lamıştı, bu seçimde ise bu rakam 241'e indi. Ana muhalefet partisi o- lan Sosyal-Demokratlar ise oüyelik- lerini 169 dan 190'a yükselttiler. Li- beral Parti 41 üyelikten 66 üyeliği sıçrayarak, bundan böyle kurulacak her hükümet kombinezonunda hakem durumuna girdi. Seçim neticesinde ekserisi omüf- rit olan sağcı partilerin eridiği gö- rüldü. Fakat bunlardan kaçan oyla- rın Adenauer'e değil de diğer iki bü- yük partiye aktığı anlaşıldı. Dr. Adenauer başarısızlığı izah e- derken, Sosyal -Demokratlarla bir DÜNYADA OLUP BİTENLER koalisyona asla taraftar olmadığını açıkça belirtti. Buna mukabil, bir ke- re de 953 de tercübe edildiği gibi Li- berallerle uzlaşmak ihtimaline açık kapı bırakıyordu. Diğer taraftan Şansölyenin bir azınlık hükümetine de taraftar olmadığı (o anlaşılmakta- dır. Sosyalistlerin adayı Willy Brandt Hıristiyan ratlarla bir uz- laşmaya, hattâ bir milli birlik hükü- metine meyyal görünmektedir. oFa- kat Liberallerin, doktrin mülâhazası ile Sosyalistlerin bulundukları 'bir kabineye ayak e an mu- hakkaktır. O halde? Büyük manevralar Hür Demokrat adını alan Liberalle- rin Hıristiyan-Demokratlarla bir koalisyona taraftar olmakla beraber Şansölye Adenauer'in kalmasına hammülleri olmadığı, artık yerini Ludwig Erhard'a bırakmasını iste- dikleri, hattâ hükümete iştirak için bunu ön şart olarak ileri sürdükleri bilinmektedir. duğu ve 12 senedir yürüttüğü dış si- yaseti, bu muhataralı günlerde yine ancak kendisinin yürütebileceği ka- naatindedir. Yarın öbür gün Ken- nedy ile kim konuşabilecek, kim me- selâ Krutçefe göğüs gerebilecek tir? İhtiyar Şansölye böyle düşünmekte ve görünüşe göre bunu etrafına da kabul ettirmektedir. Nitekim partisi Şansölyeyi yeni hükümeti okurmak hususunda faaliyete geçmeye dâvet etmiş bulunmaktadır. Adenauer taraftarları bunu kabul ettirmek için el altından tâvizlerde de bulunuyorlar. Meselâ, hele bir şu karışık günler geçsin, bilemediniz bir yıl kadar, ondan sonra Adenauer hükümetin başından çekilir diyorlar. Savunma Bakanı Strauss'un perşem- be günkü nutku bunu ifade etmekte- dir. Fakat öte yandan Adenauer de büyük çaplı manevralardan geri kal- mıyor. İlk ağızda Sosyalistlerle Oko- alisyon fikrini reddettiği halde, o Li- berallerle pazarlık okızışınca, gidip Sosyal-Demokrat liderlerle konuşma- sı, "gerekirse onlarla işbirliği yapa- rım" mânasını ve Liberallere karşı bir tehdit mahiyetini taşımıyor mu? Fakat bu manevralar ne netice verirse versin, son seçimlerin oAde- nauer devrini kapattığı veya en az- dan sonun başlangıcını teşkil ettiği şüphesizdir. 29