Haftanın içinden Siyaset Hayatımız Önümüzde açılan yeni hayat devresinde dekoratif kıymeti gerçek tesir kudretinden şüphesiz fazla olacak Yuvarlak Masa Toplantısında, iki siyaset ada- mı bir gerçeğin iki yönünü ifade etmiş bulamıyorlar. C.H.P. nin tecrübeli Genel Başkanı sayın İnönü dekla- rasyonda bulunan esasların ötedenberi üzerinde işlen- miş, şikâyet edilmiş, tartışılmış konular olduğunu ken- dine has açık kalpliliğiyle belirttikten sonra Devletin iyi niyetli Başkanı sayın Gürsel şöyle demiştir: "Bu teşebbüs normal bir cemiyette hatıra bile gelmez. Fa- kat on senedir memleketi idare edenler cemiyette o ka- dar his, fikir, inanç ve iman kargaşalığı yarattılar ki eğer böyle bir anlaşmaya varılmasa idi müteakip ha- yatımızın felâketlere sürüklenmesi daima düşünülebi- lirdi." Gerçekten, herkesin bildiği ve tekrarladığı bir takım basit prensiplerin, riayet edilmesi zaten şart ba- zı hususların altına parlak törenlerle imzalar basılması son on yılın siyaset hayatımıza düşürdüğü gölgenin neticesinden başka şey değildir. O gölge, bir hayal su- kutunun âmme vicdanında uyandırdığı (o güvensizlik duygusudur. D.P. liderlerinin en büyük günahı nedir diye sorul- sa, sebep oldukları bu hayal sukutunu göstermek lâ- zımdır. Tarih şahittir ki milletlerin başına iki sınıf in- san geçmektedir. Bir sınıf, cemiyeti aldığı noktadan dana ileriye götürmeği, yâni yöneticilik ödevini birin- ci plânda tutmağı gerçek gaye bilenlerin teşkil ettik- leri sınıftır. Bu sınıfa mensup olabilme, idealizm ile birlikte bir takım üstün vasıflara ihtiyaç göstermekte- dir. Sokaktan gelip te bir milletin başına geçenler çok görülmüştür ama, bunlardan bir teki dahi cemiyeti al- dığı noktanın ilerisine götürememiştir. Zira bu, bir for- masyon meselesidir ve güdücülük ile yöneticilik ayrı ayrı şeylerdir. Cumhuriyetimizin tarihinde peşpeşine iki lider Türk cemiyetini doğunun o karanlıklarından alıp batının aydınlığına kavuşturmuş, dana sonra da ona demokratik hayatın zevkini, lezzetini, gururunu tadtırmıştır. Nöbeti odevralanların bu sınıfa değil do ötekine mensup bulunmasıdır ki Türk milletinin talih- sizliğini teşkil etmiştir. Sayarlar, Menderesler gibi idareciler her memle- ketin tarihinde yer almıştır. Bunlar, en ileri cemiyet- lerde bile mevcut iptidai, vahşi, faziletsiz cereyanları istismar suretiyle, mevkilerinde (kalabilmeyi statüko- nun muhafazasında veya daha da geriye dönmede gör- müşler, gayretlerini o noktada toplamışlardır. Başarı süreleri, şartlara ve cemiyetteki ileri cereyanların kud- ret derecesine göre uzun veya kısa olmuş, fakat hiç biri devrine kendi şahsiyetinin, ya da şahsiyetsizliğinin damgasını ovuramamıştır. Zararları, sebep oldukları hayal kırıklığından ve o cemiyetin medeniyet yolun- daki gecikmesinden ibaret kalmıştır. Teni seçimlerin arefesinde bulunduğumuz bugün, kim ne derse desin, siyaset hayatımızın kaderi cemiye- timizi eline teslim edeceğimiz I numaralı şahsiyetin çapıyla alâkalı olacaktır. Sayın Gürselin teşhisi çok doğrudur. On senedir memleketi idare edenler öyle bir his, fikir, inanç ve iman kargaşalığı yaratmışlardır ki cemiyet her rüzgâra göre istikamet almaya hazır bir yelken durumundadır. Ama bunun yanında, kendi siya- AKİS, 11 EYLÜL 1961 MetinTOKER si menfaatlerini geçmiş devir idarecilerinin istismar et- tikleri hislerin, hattâ bizatihi o idarecilerin kendileri- P. "Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla ogayrımeşru bir baskı ve zulüm idaresi haline gelmiş bir iktidar" mıdır, yoksa memlekete bir "Altın Devir" hediye eden iktidar mı? "Milli vicdanın mahküm ettiği D.P. zihni- yetini ve onu temsile veya devam ettirmeye teşebbüs mahiyetindeki her türlü davranışı şiddetle reddederiz" ibaresi mi samimidir, yoksa D.P. nin devamı olma iddi- ası mı? "Yüksek Adalet Divanının vereceği hükümlere tesir edebilecek her hangi bir beyanda bulunmayaca- ğız" ahdi ile hakkında yayın yasağı kararı alınmadı zaruretine yol açan demeçler aynı şeyler midir? Bu su- allerin cevabını marşlı, bayraklı, nutukla törenlerden ziyade, önümüzdeki günlerin davranıştan ve propa- gandası verecektir. Ama, bir imzanın belirli sınıfa men- sup politikacılar için kudretli bir mâni teşkil edebile- ceğine İnanmak biraz fazla hayalperestliktir. Zira, bir memleketin siyaset hayatını o cemiyetin şartlarından ayırmanın imkânı yoktur. Cemiyette han- gi cereyanlar varsa siyaset hayatında o cereyanların istismarcıları mutlaka çıkacaktır. Bunu ne deklaras- yonlar, ne taahhütler, ne yeminler, ne ahidler önleyebi- lir. Buna biri oysa öteki uymaz. Tâ ki o cereyanların istismarının fayda sağlamadığı en kalın kafalara ada- makıllı girsin, yerleşsin. Bu ise, cemiyetin olgunluğu meselesidir. Bir ihtilâl bile bizde, D.P. nin kullandığı kozların kullanılmaması gereken kozlar olduğuna bu kafalara sokamamıştır. önümüzdeki seçimlerde bu gayretler millet tarafından bir defa daha mahküm edilirse o zaman ay- nı yolun yolcusu olma hevesleri inanılmaz derecede kı- rılacaktır. Bugün siyaset hayatımızda hâlâ bir inanç, açıkça söylenmese de yüreklerde muhafaza edilmekte- dir. Bu inanç, D.P. kozlarının Türk cemiyeti içinde elan geçer akçe olduğu, Türk milletinin aynı usüllerle kandırılabileceği. Menderesin kütleler tarafından se- çimle değil, Türk Silâhlı Kuvvetleri tarafından bir dar- beyle düşürüldüğü inancıdır. Menderes devrini "Altın Devir" sayanlar, Menderesin usüllerinin cemiyetin için- de bulunduğu şartlar karşısında mükemmel usüller ol- duğuna sıkı sıkıya inanmaktadırlar. Bir süre önce D.P. vârisleri arasında başlayan yarış, bu hesabın neticesi- dir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, böyle düşünenler "Milli Andlaşmayı imzaladıktan için" değil, "Milli Andlaşmayı imzalamalarına rağmen" oylan toplaya- bilecekleri ümidi içindedirler ve bunu, tıpkı Referan- dumda Hayırı tavsiye ettikleri gibi el altından kendi müşterilerine (duyurmak için hiç bir gayretten geri kalmayacaklardır. Halbuki hesabın yanlış olduğunun ilk işaretini Referandumun neticeleri vermiştir. İkinci şamar seçimde inerse ve işbaşına cemiyeti demokratik hayatın icaplarına alıştırmayı birinci plânda ödevi sa- yan bir lider ve onun takımı gelirse son on senenin kar- gaşalığı kolaylıkla sükünet bulur, hayatımız bıraktığı- mız noktadan aynı hedefe doğru devam edip gider. Mesele, milletin bunu sağlamasıdır.