edildiği bir vakıadır. Fakat tebliğ il- ke olarak her türlü emperyalizme ve sömürgeciliğe son verilmesini istemek tedir. Bu noktayı ilk gören değil şüp- hesiz, fakat ilk belirten Batı Berlin Belediye Başkanı Wİlly Brandt ol- muştur. Belgradlılar, hangi istika- metten gelirse gelsin, sömürgeciliği ve emperyalizmi oreddetmektedirler. Bundan yalnız Batinin, daha doğrusu bugün olduğu gibi bilhassa Fransanın alınması gerekmez. Gerçekten, bu- gün Fransız gazeteleri Belgrad kon- feransının Fransa aleyhtarı bir gös- teri haline geldiğinden ve o Sovyetle- rin oyununu kolaylaştırdığından s1z- lanmaktadırlar. Ama, geride kalan hafta içinde, salı günü tertiplediği basın konferansında General De Ga- ulle'ün nükleer denemeler hakkında söyledikleri de, Batılılardım ziyade Sovyet tezine yakut gibi görünmek- tedir. Tarafsızlar konferansı hiç ol- mazsa "Silâhsızlanma" diye (o kesip attı ve bu, genel terimle kifayet etti. General De Gaulle işe nükleer silâh- lar ve umumi silâhsızlanmayı aynı çerçeve içinde mütalâa ederek -eski- -en beri takip ettiği nükleer politi- kanın mantıki neticesi olarak-, bu- gün Sovyetlerin savundukları teze daha yakın düştü. Halbuki günün bü- yük dâvası, nükleer denemelere tek- rar başlanılmış olmasıdır. Bunun, insanlığın bugünü ve yarını için ar- zettiği tehlikelerdir. Bu velilerden hareket (o edilince, Belgrad konferansında Batının aley- hine bir pazarlığın tasarlandığı (o ve konferansın Batı aleyhine tecelli et- tiği kolayca iddia edilemez. Batılılar için bir karanlık nokta, konferansın, oy birliğiyle komünist Çinin Birleş- miş- Milletlere alınmasını temenni et- miş olmasıdır. Fakat işin sonunda, Batılılar da. en azdan muhtemel bir silâhsızlanmanın hakikaten müessir olması bakımından, aynı şeyi tasar- lamıyorlar mıydı? Batının reaksiyona Geride bıraktığımız haftanın en ha- reketli günü salı oldu. O gün taraf sızlar konferansının son günü idi ve Sovyet Rusya 30 Ağustostan bu ya- na üçüncü nükleer denemeyi yapıyor, aynı gün General De Gaulle -nükleer denemeler bahsinde aktüaliteden na- sibi olmayan sözleri hariç- Berlin ve Almanya meselelerinde çok sert bir tutumun ifadesi olan nutkunu söylü- yor ve Başkan Kennedy, Sovyetlerin tutumu karşısında Amerikanın da nükleer denemelere tekrar başlama kararını açıklıyordu. Daha evvel Başkan Kennedy ile İngiltere Başbakanı Mac Millan, Moskovaya müracaat ederek, atmos- ferde yapılacak nükleer denemelere son vermek için bir anlaşma teklif etmişlerdi. Bu, isin daha ziyade insa- ni taraf mı gören bir teşebbüstü. Mak- sat, teneffüs edilen havanın insan- lara zararlı olacak derecede radyoak- tivite ile yüklenmesini önlemekti. İki Batılı lider tu hususta hep birlikte Birleşmiş- Milletlere malümat verme- yi ve anlaşma için 9 Eylüle kadar toplanılmasını istiyorlardı. Bu teklife cevap olarak Sovyet- lerin pazartesi günü ikinci, salı günü üçüncü bombayı patlattıkları görül- dü. Pazartesi bedbaht Cenevre kon- feransı bir kere daha toplanıyordu. Konuşmalar nükleer bombanın uğul- Derivit Tabii A ve D Vitaminli “| merhemdir. TARA VE YANIK MERHEMİ DERİVİT pomat; deri yapmakta müessir olmak üzere tertiplenmiş uzun zaman tesiri tecrübe edilerek hazırlanmış faideli bir iltihabı önleyici ve gideren yeni DERİVİT nerelerde kullanılır? | İltihaplı iltihapsız bütün yaralarda, tekmil yanık- i larda, Ekzema, Sivilce, Ergenlik. Traş yaraları, .— “ donmalarda, güneş yanmalarında. Emzikli kadınların pişik, meme ve karın çatlamalarında Dış kulak yaralarında, ameliyat sonrası yaralarında el ve yüz çatlamalarında sünnet yaralarında emniyetle kullanılır. ECZANELERDEN ARAYINIZ AKİS, 11 EYLÜL 1961 Akis - Reklâm — 143 DÜNYADA OLUP BİTENLER tusu içinde kesildi. Üçüncü infilâkın kaydedildiği «alı günü ise, Başkan Kennedy'nin Amerikanın da deneme- lere tekrar başlaması hususundaki kararma şahit olundu. Ancak, Bir- leşik Amerika yalnız yer altı ve lâ- boratuvar denemeleriyle, yâni at- mosferi kirletmeyecek denemelerle iktifa edecektir. Burada Washington'un bir iyi not daha kazandığı şüphesizdir. Amerika bir silâhsızlanma anlaşması tahakkuk edemediği ve silâhlanma yarısının sonu belli olmayan bir neticeye doğ- ru gittiği şu günlerde, hiç olmazsa bu günün en âcil zaruretini, insan ha- yatlarının vikayesi zaruretini karşı- lama yoluna gitmiştir. Gerçi, Ameri- kanın mahdut denemeler kararı bile birçok protestolara yol açmıştır, oa- ma, aslında Washington'un partiyi kazanmak üzere olduğu, Sovyet Rus- yanın bu karar karşısında gösterdiği asabiyetten de bellidir. Filhakika bü- tün dünya ve Amerikan basını Ken- nedy'nin kararını tasvip ederken, Tass ajansı kararı ikiyüzlülük diye vasıflandırmakta ve nükleer deneme- lerin durdurulmasına dair bir anlaş- mayı muttasıl Amerikanın çelmele- miş olduğunu ileri sürmektedir. Diğer bir nokta İngilterenin, şimdilik nükleer dene- aşlamak niyetinde olma- dığını bildirmesi, Amerikanın aldığı kararın Batılılar adına sembolik bir jest olduğunu kâfi derecede göster- diği ve görünüşe göre -bizzat Başkan Kennedy'nin ihsas ettiği gibi- Ame- rika için yeni, denemeler zaruri ol- madığı halde, Sovyetlerin bu jeste ye- ni bir infilâk ile mukabele etmesi, ö- te yandan Berlin meselesiyle ilgili olarak Batılıların kullandıkları hava koridorları işini tekrar ve ısrarla kur- calamaya başlaması ve nihayet, Belgrad konferansından sonra Mos- kovaya giden Nehru ve Nkruma şe- refine verilen kabul resminde Nikita Krutçefin Almanya bahsinde bir ke- re daha pozisyon değiştirerek yine 52 memleketin iştirakiyle bir konferans toplamak fikrine avdet etmesi, bütün bunlar Moskovanın şimdi hayli boca- ladığını düşündürmektedir. Sovyetlerin bu hale düşmesi için Batılıların pek müessir tedbirler al- dıkları söylenemez. Hattâ Belgrad konferansının herhangi bir etkisinden de bahsetmek için vakit erkendir. Fakat Satıhların safında mümkün mertebe sâkin ve metin durulmuştur. Mümkün mertebe iyimser davranıl- mıştır. Sükünet ve metanet önünde şifa bulmayacak cinnet, yola gelme- 23