listelerinde yer aramaktadırlar. Zira bir bölgede C.H.P. oyların çoğunu toplayamadı mı, orada senatörler listesi toptan kaybedecek ve tek bir C.H.P. li senatör dahi seçilmiyecek- tir. Bitirdiğimiz hafta, böyle illerin sayısının 15 ile 20 arası olduğu tah- min edilmekteydi. İsimler, isimler Adayların tasnifine başlanıp ta isimler ortaya atılmaya başlan- dığında görüldü ki eski omilletvekil- leri senatörlük listelerinde, teşkilâtın yeni elemanları ise milletvekili liste- lerinde seçmen karşısına çıkacaklar- dır. Bunun bir faydalı tarafı yok de- ğildir. Seçim günü her seçmen sandı- ğa iki ayrı zarf içinde iki ayrı liste atacağından bir listenin kuvveti öte- ki listeye de kazançlar sağlayabile- cektir. Meselâ İstanbulda, milletve- kili listesinin başında muhtemelen Selim Sarper bulunacak, onu parti- nin ileri gelenlerinden bir kaç kişi tâkip edecek, daha aşağıdaki sıralar teşkilâtın kuvvetli elemanları tara- fından işgal edilecektir. İstanbul teş- kilâtı, bitirdiğimiz hafta içinde Sup- hi Baykama başvurdu ve genç dok- tora kendi listesine (ogirmeyi teklif etti. Gülekle mücadelesi neticesi, A- danada yoklamalara girmesiyle ora- da mutlaka bir bölünmeye yol aça- cak olan Baykam bu mahzurun orta- dan kalkması için Istanbulun arzu- sunu sempatik karşıladı. Baykam ve İlhami Sancar yoklamalarda mutla- ka ileri yerler kazanacaklardır. Bir de, parti yöneticileri içinde seçim bölgesi bulunmayanlar vardır, Bun- lar hem isim sahibi, kimselerdir, hem kuvvetli particilerdir ve Parlâmento- kimseler- büyük şehirlerdeki C.H.P. listelerini süsleyeceklerdir. İstanbul, İzmir, Ankara gibi... Genel Merkez üyeleri, kendi se- çim bölgelerinden aday olacaklardır. İsmet İnönü sâdece Malatya listesin- de bulunacaktır. Geçen devrenin An- kara milletvekili İsmail Rüştü Ak- salın, Ankara listesinin başım çek- mesine karar verilmiştir. Bülent E- cevit de bu listede bulunacaktır. Tur- han Feyzloğlu Kayseriden, Kemal Satır Adanadan, Orhan Öztrak Te- kirdağdan, Turgut Göle Karstan, Ke- mali Bayazıt Maraştan, Emin Pak- sut Bursadan, Avni Doğan Kastamo- nudan, Nüvit Yetkin Malatyadan ge- çalıştıkları için bilinmeyen, hem de yoklama kombinezonlarına ayıracak AKİS, 11 EYLÜL 1961 vakitleri bulunmadığından teşkilâtta kuvvet olmayan bu genç fikir adam- ları güç durumdadırlar. Aynı şekli- de, partili olmayan kimselerin de C. .P. adayı olma şansları pek azdır. Tâ ki "memleketin çocuğu"'olsunlar ve büyük bir şöhrete-sahip bulunsun- lar.. Meydana çıkan gerçek Aday yoklamasının meydana çıkar- dığı gerçek, bundan böyle politi- ka hayatına atılmak isteyenlerin mutlaka bir partinin teşkilât kade- melerinde çalışması, en azından ken- dini tanıtıp kuvvet kazanması lüzu- mudur. Genel Merkezlerin oturup ta liste yaptıkları günler, bir daha geri gelmemecesine geçmiştir. Tâ ki, yeni bir Menderes çıkmasın. Menderesin sultasının ise ne kadar devam ede- bildiği göz önünde tutulursa buna pek imkân olmadığı görülecektir. Bugün, C.H.P. nin dışındaki partiler, teşkilâtları bir omâna ifade etmedi- ginden aday gösterme (bakımından elleri kolları daha serbest haldedir. Bu yüzden, gayeleri şu veya bu saf- tan değil de, hangi saftan olursa ol- sun Meclise girmekten ibaret şahsi- yetler C.H.P. den ziyade A.P., Y.T. P., hattâ C.K.M.P. ye rağbet göste- receklerdir. Bu bakımdan, yamalı bohçayı andırsa da küçük partilerin şöhretli sima bakımından eski parti- ye nazaran bir üstünlüğe sahip ola- cakları anlaşılmaktadır. Nitekim C.H.P. Genel Merkezinin yoklama arefesinde illere küçük ve basit çekişmeleri oObünyelerinde ber- taraf etmeleri, o bölgede seçim şans- larını arttıracak listelerle seçmen karşısına çıkmaları oObundan dolayı tavsiye olundu. İlk çatışma, Ankara C.H.P. teş- kilâtında başgösterdi. Seçimlerin ve aday yoklamalarının hayli yaklaşmış olması sebebiyle İl İdare Kurulu ve eski C.H.P. milletvekillerinden bazı- ları adaylık omücadelesine giriştiler. Fakat Ankara teşkilâtında İbrahim Saffet Omay gibi basiretin sesine ku- lak veren bir İl Başkanının bulunma- YURTTA OLUP BİTENLER sı, çatışmaların dozajım ayarladı ve hizipleşmeleri önledi. Ne var ki, bu arada boş durmayıp, pişmiş aşa su katanlar da oldu. Fuat Börekçinin başında bulunduğu ekip, müstafi Or- mancılar Cemiyeti oOBaşkam Kâzım Mıhçıoğludan takviye alarak kesif bir kulis faaliyetine girişti. İl İdara Kurulu üyeleri de boş durmadılar. Nitekim haftanın sonunda İl idari mekanizmasında hakim olan zihniyet kendini belli etti, Teşkilât, Millet Meclisinde yeni elemanlar görmek istiyordu. Senato için eskiler biçil- miş kaftandı. Bunun için ilk olarak İbrahim Saffet Omay senatörlüğe a- daylığını koydu. Fakat bir takım es- kiler senatörlüğü pek cazip bulma- dıklarını belirterek Millet Meclisi için adaylıklarım koyacaklarını be- yan ettiler. Halil Sezai Erkut bu gruptandır. Ankaranın eski C.H.P. milletvekillerinden Hıfzı Oğuz Beka- ta ise, senatör olarak vazife alma- nın daha doğru olduğunu dost soh- betlerinde anlatarak, sırasını gençle- re devretti. Senato üyeliği, ilde mühim mese- le halini almıştır. Ankaranın seçim bölgeleri olarak tespit edilen Çanka- ya, Altındağ ve Yenimahalle, üyele- rin isimlerim ortaya çıkarmışlardır. Çankaya bölgesinin adayları İbrahim Saffet Omay, Hıfzı Oğuz Bekata, Os- man Alişiroğludur. Altındağ bölgesi ise Mebrure Aksoley ve Muammer Akpınarı desteklemektedir. Yenima- hallenin belli olan tek adayı Sabit Kocabeyoğludur. Kadınlar faaliyette tiler kendi içlerinde o sessiz sedasız bu işleri yoluna okoymağa gayret ederlerken bir mühim mesele ortalığı bulandırdı. Kadınlar da milletvekilli- ği istiyorlardı. Ankarada faal vazife görmüş sekiz kadın üye birden aday- lıklarım ileri sürdüler. Tabii bu, 11 İdare Kurulunda ve teşkilâtta pek memnuniyet verici olmadı. Üstelik teşkilât, yem kabiliyetleri destekle- mek taraflısıydı. Ayrıca, Genel Mer- kez kontenjanından da faydalanmayı reddetme temayülü benimsendi. Zira adayları arasında kazanmaması ihti- mal dahilinde bile olmayan bir Ha- san Tez ile genç İbrahim Cüceoğlu gibi meslek ve işçi osendikalarından temsilciler zaten vardı. Bunun için Genel Merkezin tavsiyesiyle bir yeni sendikacının aday listelerinde yer al masını benimsemediler. Ancak, "su- yun başını tutma" gayretinin netice- si olan bu tutum benimsenmedi ve Genel Merkez kendi hakkından vaz geçmedi. 17