DÜNYADA OLUP BİTENLER Silâh şakırtıları Berlin buhranı içinde silâhsızlanma da garip bir seyir göstermektedir. Nükleer denemelerin (durdurulması hakkındaki müzakereler, Sovyetlerin yarattığı çıkmaza rağmen devam e- diyordu. Nihayet İngilizlerle Ameri- kalılar bu işin yürümediğini ve bu şartlar dahilinde (o yürüyemiyeceğini Birleşmiş- Milletlere bildirdiler ve me- selenin Genel Kurulun gelecek top- lantı gündemine kaydedilmesini is- tediler. Fakat aynı gün Beyaz Saray sözcüsü silâhsızlanma müzakereleri- ne devam edileceğini ifada etmektey- di. Temmuz sonunda başlaması gere- ken bu müzakerelere hazırlık mahiye tinde olmak üzere Washington'da başlayan görüşmelerin ikinci kısmı Moskovoda cereyan edecekti. Nitekim görüşmelerde Amerikayı temsil e- den Mccloy Moskovaya hareket etti. İki taraf ta silâhsızlanmada ipi koparmak istememekte, fakat iki taraf ta silahlanmakta olduğunu -saklamak şöyle dursun- azami vel- veleyle ilân etmektedir. Amerika, sa- vunma plânında derhal tadilât yap- mak ve müttefiklere yardımı arttır- mak kararım verdi. Krutcef ise, 1961 yılı zarfında Sovyet silâhlı kuvvet- lerinde yapılman mukarrer bulunan azaltmadan vazgeçildiğini ve savun- ma bütçesinin arttırıldığım açıkladı. Nükleer silâhlardaki muvazene bir tarafa bırakılacak olursa, klâsik silâhlar ve silâhlı kuvvetler bakımın- dan Batı ile Doğu arasındaki muva- zenesizliğin harp sonundan beri de- vam etmekte olduğu herkesçe bilin- mektedir. Bu şartlar altında Batının bir buhran ihtimaline karşı derlenip toplanması, hattâ moral yükseltici nutuk ve beyanlara İltifat etmesi ko- lay anlaşılır bir şeydir ama, klâsik silâhlarda esasen büyük bir üstünlü- ğe sahip bulunan Sovyet Rusyaya ne oluyor? Neden Krutçef savunma büt- çesinin arttırıldığım tantana ile ilân etmek lüzumunu duyuyor? Batıya gözdağı vermek i,çin mi? Blöf yapma- dığına inandırmak için mi? Pek mümkün. Nitekim durup dururken Kuzey Kore ile imzaladığı müdafaa paktı da Sovyet Başbakanının işleri topyekün hesap ettiğine ve yalnız Avrupada değil, Uzak Doğuda da ça- tışmayı göze aldığına etrafı inandır- mak için giriştiği bir teşebbüs dene- bilir. Lakin bu izah, Sovyet Rusya ve komünist dünya olaylarını takip eden müşahitlerin nazarında kâfi değildir. Onların kanaatince Krutçefin de ta- salan vardır. Krutçefin tasala Silahlı kiii ilgili gürültülü beyanattan evvel, Sovyet Rusya Komünist Partisinin 22. Kongresine 24 sunulacak olan yeni programı ve parti tüzüğünü hazırlamak, üzere toplanan merkez komitesinin tebliğ- lerinde bazı ifade farkları dikkati çekmiş ve meselâ yeni parti tüzüğü- nün oy birliği sağlıyamadığı intibaı nasıl olmuştur. Bu yeni tüzükte, par- ti içinde aşağıdan yukarıya doğru bir kontrol sistemi, yâni partizanların so- rumlu mevkilerde bulunan idarecile- ri murakabe etmeleri derpiş olunu- yordu. Demek ki merkez komitesinde buna itiraz edenler, Krutçefe karşı seslerini yükseltenler olmuştu. De- mek ki Krutçef bir hiziple, muhte- melen "Stalinci" diye anılan içeride Willy Brant Nöbete hazırlanıyor ve dışarıda sert siyaset taraftarlarıy- la uğraşmak zorunda kalıyordu. Bu muhakeme tarzım destekle- yen vakıalar vardır. İç idarede ken- di anlayışına göre bir nevi demok- ratlaşmaya giden Krutçef, zaman zaman bir takım nüfuzlu kimselerin şiddetli tenkit ve tazyikine uğramak- ta ve bunlara karşı hakiki ve su ka- tılmamış bir "Marx-Lenin'ci olduğu- nu isbat etmek zorunda bırakılmak- tadır. Krutçef bunu nasıl isbat ede- bilirdi? o"Emperyalistler"e (hücum etmek suretile... Krutçefin 1958 Ka- sımında Berlin buhranını yaratması 21. Kongrenin toplanması zamanına tesadüf etmişti. Şimdi bu buhranın tazelenmesi de 22. Kongreye rastlı- yor. Buna sâdece tesadüf denilebilir Ordunun payı K iütçefin Berlin buhranını bahane ittihaz ederek silâhlı kuvvetlerde yapılacak azaltmadan vazgeçildiğini ve savunma bütçesinin arttırıldığım ilân etmesinde Batı dünyasını dırmak kadar, Sovyet umumi efkârı- nı takviye etmek, fakat bilhassa or- rı kontrol etmek şüphesiz ki kün değildir, fakat Sovyet Rusyanın tek taraflı olarak silâhlı kuvvetlerin- de yaptığı azaltmaların, bu arada 1960 da I milyon 200 bin kişilik bir indirmenin subay kadrolarında da luğa sebep olduğunu müşahede et- mişlerdir. Buna ilâveten, bilhassa İkinci Dünya Savaşından beri âdeta imtiyazlı bir sınıf haline gelmiş olan subay sınıfını siyasi bakımdan, dokt- rin bakımından teçhiz etmek ve su- bayları kendi kanun ve nizamlarına sahip bir "kasf'ın çerçevesinden çı- kararak parti hizmetine ve emrine sokmak yolunda yine Krutçefin plânı gereğince girişilen ıslahat, homurtu- ları arttırmış gibi görünmektedir. Ordudan terhis edilen er istihsal sahasına dönerken, boş vakti kalan subayın da ekonomik ve sosyal işler- le uğraşması, o ideolojik formasyon sahibi olması fikri, islâhlı kuvvetler- de senelerden beri teşekkül etmiş o- lan şirazeyi bozmuş olsa gerektir. Onun içindir ki Krutçefin savun- a bütçesine zam ve mevcudun art- tırılması hakkındaki (açıklamasının subaylardan daima jik disiplin ve partiye sadakat ister- ken, bu kere onlardan savaş gücünü ve tekniğini geliştirmelerini talep et- miştir. Bu da Krutçefe karşı oordunun kaydettiği bir puvan sayılmak lâzım- gelir. Görülüyor ki bütün zorluklar yal- nız bir tarafta değil. Batılıların nis- beten zayıf silâhlarla hürriyet (o ve hayat tarzlarını korumak mecburi- yetinde olmalarına mukabil, Sovyet- ler de güvenilmez müttefikleri ove sarsak bir iç durumla kırk küsur yıl- lık komünist rejimi ve onun meydana getirdiklerini muhafaza etmek zorun- dadır. Dünya trajik bir sonbahar ge- çirecek, fakat bir hesap yanlışlığı, mecnunane bir hata olmazsa, bu ba- direden de sıyrılacaktır. AKİS, 24 TEMMUZ 1961