FEN Feza Tehlikeyi hiçe sayan adam Ç'tadan biraz uzun boylu, sarışın, tıknazca adam, sorulan son soru- yu da, yine aynı neşeli edâ ile cevap- andırdı. Zaten gazete ve foto muha- birlerinin hepsi de, şimdiye kadar böylesine hoşsohbet ve sempatik bir kimseyle basın toplantısı yaptıkları- nı Hatırlamıyorlardı. Son soruyu bir gazeteci değil, A- merikanın ve hür dünyanın bir nu- maralı feza adamı Alan B, Shepard sormuştu: — Denize düşünce ne hissetti- niz? Yüzmekte zorluk çektiniz mi?" diyordu. Basın toplantısının ir m Virgil 1. Grissom -Amerikanın 2 nu- maralı feza adamıdır- dünyaya dön- düğü anda kapsülü denizden çıkara- cak olan helikoptere bağlı tertibatta- ki bir arıza yüzünden kapsülle birlik- te denize yuvarlanmış, kapsül batmış ve kendisi de yirmi metre kadar yüz- dükten sonra kurtarılmıştı. Grissom: — Daha kolay yüzülüyor, daha kolay su üstünde kalınıyor, ama hız- dan kaybediliyor" diye cevap verdi. Olay, geride bıraktığımız hafta- nın ikinci yarısında, cuma günü Grissom'ın yaptığı basın toplantısı- zaya adam gönderme denemesinin başarılı geçmesinden sonra Temmuz içinde bir ikinci denemenin yapılma- sı beklenmekteydi. Nihayet denemenin geçtiğimiz hafta yapılması kararlaştırılmıştı. Ancak salı günü -herhalde sallandı- ğı için olacak- gökyüzünü kaplayan kesif bulutlar bir Otürlü yerlerinden kıpırdamamışlardı. Halbuki, deneme- nin başarı sağlayabilmesi için olduğu kadar, uçuş süresince fotoğraf ve film çekilerek kapsülün hareketleri- nin takip edilebilmesi için de havanın açık ve görüş şartlarının iyi olması- nın önemi büyüktü. İşte bu yüzden deneme çarşambaya, ve sonra da per- şembeye bırakıldı. Hatta o gün Gris- som kapsülün içine kapanarak üç sa- at bekledikten sonra uçuştan vazge- çildi. uma günü, mahalli saatle sabah 120'de ateşlenen Atlas roketinin u- cundaki "Hürriyet 7 Çanı" tam 15 dakika sonra 500 kilometre ilerdeki nir noktada Atlas okyanusuna inmiş- ti. Son dakikadaki denize düşme ela- 22 yı sayılmazsa, deneme teknik bakım- dan tam bir basarıydı. Merkuri projesi Aslında cuma günü yapılan deneme nerikan Milli Havacılık ve Fe- za liresmin - NASA'nın- o program- laştırdığı (o araştırmaların küçük bir saflasıydı. o Çalışmalara uzun yıllar önce başlanmış, önce fezaya fırlatı- lacak ve içersindeki insanlarla birlik- te sağ - salim yeryüzüne dönebilecek kapsüller imâli üzerinde geniş ölçü- de çalışmalar yapılmıştı. Bu konuda zorluklar, fezada büyük hızlara ula- şan cisimlenin tekrar atmosfer içer- sine girişlerinde hava sürtünmesi se- bebiyle yüksek derecelere kadar ısın- maları ve hattâ, yanmalarından ileri geliyordu, Bu problem, uzun laboratuvar de- neylerinden sonra, modeller üzerin- deki çalışmalar sayesinde çözülmüş- tü, Geriye, insan bünyesinin dayana- bileceği ivmeleri geçmeyecek şekilde nce hızlandırmak, sonra da girerken- yavaşlatmak kalıyordu. İnsanoğlu (vücut yapısı bakımından iki ayak üzerinde dim- dik yürüyecek şekilde gelişmiştir. Kalp, kan damarları yardımıyla, vü- cut hareketlerinin kumanda merkezi olan beyine kan gönderebilmek için ortalama i,80 metre yüksekliğe kan basacak bir pompa şeklinde çalış- maktadır, Eğer karım ağırlığı 10 ka- tına çıkarsa kalp, ayni randımanla çalışacağı kabul edilse bile, ancak 18 santimetre yüksekliğe kadar kan gönderebilir. Halbuki, normal boyda bir insanın kalbi beyninden 45-90 santimetre aşağıda olduğundan yer- çekiminin 10 katı kadar büyük bir ivmeye mâruz kaldığı takdirde -vü- cut dikine duruyorsa- beyne kan git- meyeceğinden, felç haline düşecek bir feza adamının kendisini geçici veya devamlı olarak kaybetmesi mu- kadderdir. Bu sebepten, hareket isti- kametinde uzanmak suretiyle daya- mlabilecek en bü; ivme normal yerçekiminin ancak 4 katı kadardır. Buna çare olarak feza adamının kapsülün içine dip tarafa sırtüstü uzanmış durumda yerleştirilmesi, böylece kalple beyinin ayni seviyede tutulması o sağlanmıştır, Bu suretle gerek yerden fırlatılışta, gerek at- mosfere tekrar girişte ivmeyi yerçe- kimi ivmesinin 12 katına kadar, fe- za adamın bayıltmaksızın, çıkara- bilmek kabil olmuştur Diğer önemli bir güçlük, güneş- ten gelen radyasyonlardır. e Güneş, aslında devamlı bir termonükleer re- aksiyon kaynağı olup "Güneş Siste- Grissom uçuşa hazırlanıyor İkinci zafer mi" denilen gezegenlerin ve bu ara- da dünyamızın enerjisini sağlamak- tadır. Milyonlarca yıldanberi devam edegelen bu termonükleer reaksiyon- lar güneşten etrafa çok kudretli 1- şıların yayılmasını doğurmakta ve bunların bir kısmı da fezadan geçe- rek dünyamıza gelmektedir. Şayet dünyamız, ayni zamanda üzerindeki canlı varlıkların yaşamalarını sağ- layan atmosfer tabakasıyla çevrili olmasaydı bu tehliken ışınlar yeryü- zündeki bütün canlıları yokederdi. Atmosfer bu ışınları bir süzgeç gibi süzmekte, ancak tehlikesiz olan e- lektromanyetik dalgalarla ışık rad- yasyonlarının yeryüzüne ulaşabilme- sine imkân vermektedir. Fezaya çıkan insanlar için güne- şin radyasyonları büyük bir tehlike olarak kalmaktadır. Her nekadar kapsülün cidarlarına bu ışınları yu- tacak maddeler -mesela birkaç mili- metre kalınlıkta kurşun levhalar- konulması mümkünse de bu, her- şeyden önce, kapsülü ağırlaştıracak- tır. Sonra, Dr. Van Ailen adlı Ameri- kalı bilginin suni peykler yardımıy- la yaptığı araştırmalara göre, bu tan tikeli ışınların yoğunluğu, yer yuvar- lağının miknatis alanının tesirlerine uyarak, ban bölgelerde çok fazla, bazı bölgelerde ise azdır. Bu bilgile- re göre feza yolcusunu yer yuvarla- rının belli bölgelerinden O fırlatmak ve fezadaki yörüngesini de ışın yo- ğunluğunun az olduğu (kısımlardan geçirmek gerekmektedir. AKİS, 24 TEMMUZ 1961