denberi Madanoglularda yaşıyan Ne- rimanın, sabahleyin günlük alışveri- şe giderken Cancanı da geziye çıkar- ması gerekiyordu. Fakat şeytan Can- can, kendini bırakıp (Okaçacaklarını bildiğinden direniyor, Nerimana re- fakate yanaşmıyordu. Tasmasını tak tırmıyor, halıların üzerinde sürünü- yor, âdeta ağlıyordu. Madanoğlu da sanki onunla konuşuyor, "Olmaz" di- yor ve devam ediyordu: — eni beraber götürmek 50 liraya ye Boyuna taksi parası veriyoru: Fakat inatçı Cancana laf anlat- mak kaabil değildi. Neticede eşinin de tazyiki ile Madanoğlu merhame- te geldi, rıza gösterdi. Cancan da alı- nacaktı. Mert asker, saatler 9.25'i gösteri- yordu ki, Vilâyetin Özel Kalem Mü- dürüne telefon etti. İstanbulun cer- bezeli Vali ve Belediye Başkanı Re- fik Tulgaya bir iade-i ziyaret yap- ması lazımdı. Ancak General Tul- ga henüz makamına gelmemişti. Ma- danoğlunun, mikrotelefonu kaidesine bırakmasının üstünden beş dakika geçmişti ki, zil bütün şakraklığıyla tekrar çaldı. Tulga gelmişti ve Ma- danoğlunu bekliyordu. zel Kalem Müdürü, derhal bir araba gönderece- a a ordu. noğluların o günkü progra- mı söylerdi Öğle yemeğini Cengel- köyde bir ahbapta yiyeceklerdi. Ak- şam da Mühürdara, me rin da- yısının kızına geçecekler ve orada yatıya kalacaklardı. (Ertesi günün neler getireceği henüz meçhuldü Zaten Madanoğlu, İstanbuldaki bir- buçuk ayını, Kilyos - Kumburgaz - Büyükada - Bayramoğlu dörtgeni i- çinde eşini koluna takıp, çoğu zaman da Cancanı eline alarak durmamaca- sına gezip tozmakla geçirmişti. Yaklaşan son gönmeye yüz tutan milli sporumu- zu kalkındırmak maksadıyla top- lanan Güreş Şürasına başkanlık için İstanbula gelen Devlet Bakanı ve M.B.K. üyesi Sıtkı mayın geçen haf- tanın başlarında, pazartesi ve salı günleri gazetecilere üstüste verdiği iki demeç, daha o sırada Madanoğlu- nu gene hadiseleri yaratan insanla- rla ön safına itmişti. Ulay, sosyetik Tenis - Eskrim ve Dağcılık Klübün- de verdiği demeçlerin ilkinde: — Madanoğlu M.B.K. nden izin- lidir. Kendisine üç ay izin hakkı ta- nınmıştır. İzni bitince, elbette ki M. B.K. ne dönecektir" şeklinde konuş- muştu. İkincisinde ise şöyle demişti: " oOMadanoğlu, akıl ve rütbesiyle mütemayiz bir arkadaşımızdır. Eğ- ri bir yola gideceğini zannetmiyo- AKİS, 24 TEMMUZ 1961 rum. İstifasında serbesttir... Üç aylık izni bitince, müddet uzatılmıyacak- tır." eral Ulayın söyledikleri, İs- tanbuldaki iç politika muhabirlerini paçaları sıvayıp Madanoğlunun peşi- ne takılmağa sevketmişti. Ne. var ki, kısa bir fasıladan sonra sükütun al- tın olduğu felsefesine (o yeniden av- det eden Madanoğlunu konuşturmak mümkün olmamıştı. Nihayet iyi ve büyük kalbi, gayretine rağ- daha fazla mukavemet göste- rebilmesine imkân vermemiş ve 'ga- zetecilerle, o çarşamba günü saat I'de, Beşiktaş (oVapur İskelesinde randevulaşmıştı. Kendisini Vilâyetin kapısıa kadar uğurlayan dirayetli Tulganın yanından ayrıldıktan sonra, aynı resmi plâkalı otomobille evine döndü ve eşiyle sabırsızlanan Canca- nı alıp Beşikta Vapur İskelesine geldiği ozaman, çilekeş iç politika muhabirlerini kendini bekler buldu. Beyanatı EN ve yazılıydı. Davu- di sesiyle okudu "- Beni seven ve ayrılmamı iste- miyen arkadaşlar, Genel . Kurmay Başkanlığının gönderdiği izin vesi- kasızdaki üç a sonra dönmemi istiyorlar. Ben ise istifa etmiş bulunuyorum. Subaylığın kitle şuuru, eğer bırakıyorsam, bı- raktığım boşluğu çok daha iyi dol- duracaktır." Muğlâk ve muhtelif yorumlanabilecek beyanat, leri tatmin etmedi. şekillerde gazeteci- Bir taraftan dek- Madanoğlu yemin ediyor Ahde sadakat aylık müddet bittikten' YURTTA OLUP BİTENLER lanşörler çalışır, O flâşlar patlarken, öte yandan da iç politika muhabirle- ri, Madanoğlunu sual yağmuruna tu- tuyorlardı. Ne demek istemişti? Fa- kat Madanoğlu bir Şfenks kesilmiş, ağzından lâf oçıkmaz hale gelmişti. Bir ara ağzından "Biz ihtilali Sena- tör olmak için yapmadık" sözünü kaçırdı. Ancak, hemen arkasından, ısrarla bunun Oo yazılmamasını rica etti. Ne var ki bazı işgüzar gazete- ler, üstelik temsilcileri Beşiktaş Va- pur İskelesinde . de ulunmıyanlar, altı kelimelik cümleyi hem de birin- ci sayfalarının en muteber yerlerin- de, başlıklarında yayınlayınca, Ma - danoğlu ilk defa olarak küplere bin- di ve telefonda arayıp, Taninin, aile yakım iç politika muhabirine hid- detini İfade etti. Verilen erkek sözü bu muydu? Bir daha hiçbir çi ciyle asla konuşmıyacaktı! Ama lan olmuş, kırılan kırılmıştı. Perşembe günü gelen bir başka haber, Madanoğlunu büsbütün ön plâna itti ve Rİ tekrar peşi- ne takıldılar. M.B.K. İrtibat Bürosu- nun Anadolu Ajansına verdiği tebliğ- de, Madanoğlunun istifasının kabul edildiği bildiriliyordu. birine, o da karısı vasıtasıyla telefon- la kısa bir demeç verdi. 5 nim istediğim şey olmuş, bitmiştir. Bu mesele üzerinde dur- mağa lüzum yoktur. Artık gazeteci - lerle konuşacak bir şeyim kalmadı." Son bağ 4 men Madanoğlunun sâde- 5 ce, bu satırlar yazıldığı sırada Si- lâhlı Kuvvetlerle Oo münasebeti kal- maktadır. İhtilâlin Ni ileri gelen si- masının gerçek durumunu tam ma- nasıyla kavmyabilmek' için hayli ge- rilere gitmek lâzımdır Madanoğlu, M.B.K. Başkanı Kor- general Cemal Gürsele yazılı istifa- durumda bırakmamak için, açıklamayacaktı. e Onlar d . masınlar ve efkârı umumiyenin zihni bulanmasındı. "Peki, Madanoğlu M. B.K. toplantılarına neden ili yor?" sualini (o karşılıyabilmek için de iki formül ileri sürmüş, ya izinli veya istirahatli sayılmasını istemişti. Fakat Ahmet Yıldızın, gazetecilerin kulaklarına Madanoğlunun istifasını fısıldaması işleri (o karıştırmış, altüst etmişti. Böyle bir durum karşısında Madanoğlu, Genel Kurmay Başkan- 1 ığına bir dilekçeyle başvurarak izin 11